04.06.2007 - 00:00 | Son Güncellenme:
Bu üç mümtaz eyaletin statüsü Kırım Hanlığı'na benzerdi. Müstahkem bir bölgede ve kalede yeterince yeniçeri ve topçu bekler, ülkenin içinde ise top ve topçu bulundurulması yasaklanırdı. Ama öte yandan bu ülkelerin dış dünya ile elçi teati ettiğini, hatta Osmanlı'nın aksine daimi elçilikleri olduğunu biliyoruz. Kırım Hanlığı imtiyazlıydı, hâkimiyet hep bir hanedanın elindeydi. Eflak ve Boğdan'a yerli hanedanlardan birer voyvoda tayin edilirdi. Erdel Krallığı'na da Kanuni'yi destekleyen Zapolyai ailesinden bir kral tayin edildi.Erdel yani Transilvanya yeşil ovaları, sık ormanları, zengin madenleri ile herkesi besleyecek bir yerdi. Ne var ki; içerideki derebeylerinin çatışması Macar, Alman müdahalesi de Osmanlı hâkimiyetini celpetti. Erdel halkı üç unsurdan oluşuyordu: Macarlar, Almanlar ve Romenler. 20'inci yüzyıl başında dahi Romenler burada çoğunluk değildi. Nüfuslarını çoğaltarak Erdel'i ele geçirdiler. I. Dünya Savaşı'ndan sonra da İtilaf Devletleri Macarlardan kopararak bu bölgeyi Romanya'ya verdiler. Sorun bununla bitmedi, nitekim hâlâ sürüyor. Bugünkü Romanya'yı iki padişah fethetti. Eflak ve Boğdan dediğimiz güney Romanya ve Moldova Cumhuriyeti, Fatih Sultan Mehmed tarafından imparatorluğa katıldı. Üçüncü parça olan Transilvanya -ki aslen Macarların elindeydi- yarı bağımsız bir krallık olarak, Macarcada olduğu gibi Erdel adıyla Kanuni Sultan Süleyman'ın fethiyle Osmanlı mülküne girdi. Bugünkü Romanya komünist dönemin izlerini 15 yıl içinde sildi sayılır. Avrupa sermayesi buraya aktı. Almanya ve İtalya'nın arkasından 10 bin şirketle, Avrupa dışı bir ülke olan Türkiye üçüncü sırada geliyor ve başta inşaat olmak üzere gayet önemli alanlarda hizmet veriyor. Ülkenin çehresi değişti ama Romenler değişmemiş; rahat ve misafirperverler, kanunları değiştirip Avrupa Birliği'ne uyum sağlıyorlar ama çalışma temposunu değiştirdikleri söylenemez. O yüzden Türk sanayi ve işgücü bu ülkede vazgeçilmez bir unsur... Çavuşesku'nun tamamlayamadığı, Pentagon'dan sonraki en büyük bina sayılan Parlamento Sarayı inşa edilirken eski Bükreş'e karakterini veren yüzlerce villa ve kilise yıkılmıştı. Bunun ardından nice Bükreşli entelektüel çılgına dönmüş, intihar edenler olmuş. Saray yapılırken iş gücü diye kullanılan askerlerden bir alayı iş kazalarında ölmüş. Ortalığı altüst eden bu gibi değişiklikler Transilvanya bölgesinde çok görülmüyor. Sadece barajlarla değişimi atlatmış görülüyorlar. Parlamento Sarayı masrafı karşılamak istercesine parayı bastırana düğün dernek için bile kiralanıyor. Bölge de birbiri ardına restore ettiği eski şık otel ve restoranlarla hayatını sürdürüyor. Erdel; Sibiu (Hermannstadt veya Osmanlı'nın Sibin'i) Cluj (Kaloşvar veya Klausenburg) Sighiosara (Szekesvar veya Schaessburg) gibi üç isimli yerler de gösteriyor ki; Erdel'de ağaçların, hayvanların, tarihi şahsiyetlerin ve şehirlerin adı da üçer tane. Protestan, Katolik ve Ortodoks kiliselerinin yan yana duruşu ve bir köşeye sinagogların itilişi bu ülkenin tarihinde bugün dendiği gibi kültürel çeşitlilikten çok gerilimin varlığını gösterir. Geçmiş zamanın hayali baldan tatlı olur, böyle bir cennetin 18'inci ve 19'uncu asırda ne sancılar çektiğini tarih inceliyor ve hiç de pembe tasvirler yapılmıyor. Bugün Alman nüfusunun oranı yüzde 2'ye, Macarlarınki yüzde 10'a düşmüş; ama kültürel kalıntılar rakamla ölçülecek gibi değil. Erdel şehirlerinde Suebyalı ve Sakson Germenlerin yapıtları ve dillerinin kalıntılarıyla Macarların izleri her köşede yaşıyor. Romenlerin dilini de dinini de Ortaçağ'dan beri hiç kimse silememiş. Türkler burada çok önemli alanlarda hizmet veriyor Bütün barok kiliselerin yanında Romenlerin Ortodoks Bizanten nitelikli kiliselerine rastlanıyor. Braşov'un yani Kronstadt'ın ana meydanındaki, Avusturya devrinden kalma barok üsluplu belediye binasının (Rathaus) karşısında yer alan ünlü Bicera Negra (Kara Kilise) 15'inci asırdaki zengin Romen tüccarların parasıyla oluşan doğu-batı karışımı bir büyük kilise. Erdel kiliselerinde ikonların yanı sıra duvarlara Türk halıları da asılırdı. Şu anda Sakıp Sabancı Müzesi'ndeki sergide de görüldüğü gibi bu yüzden en iyi muhafaza edilen Anadolu halıları Erdel kiliselerinde bulunuyor. Transilvanya yani Erdel, yeşil ormanlı dağlarına, kayak merkezlerine rağmen ne İsviçre ne de Avusturya; burada Balkanların kendine özgü havası var. Coğrafyası sıcak ve insanlarının sıcaklığı da herkesi sarıyor. Bugünkü Transilvanya az nüfusu, bereketi ve gelişen turizmi ile ilginç bir bölge. Yarı bağımsız bir krallık olarak idare edildiği için Osmanlı'dan kalma dini ve askeri eserler yok ama bir alay Türkçe ve Osmanlıca deyim şaşılacak derecede her iki dilde de yer etmiş. Almanlar ise sonradan gelme ve kapalı dünyaları içinde yaşadıklarından bölgenin Almancasında bu gibi kalıntılar yok. En iyi muhafaza edilen Türk halıları Erdel kiliselerinde