Don Juan mı yoksa Kazanova mı?Zampara erkekler için "Kazanova" veya "Don Juan" kullanılır. Kullanılır kullanılmasına da, bu ikisi arasında hiç mi fark yoktur? İkisi de kadınlara düşkündür ama aralarında pek çok fark var. En basiti; Kazanova gerçekten yaşamıştır, Don Juan hayal ürünüdürLONDRA
Kadınlar konusunda başarılı bulduğumuz erkeklere kuru bir "zampara" yerine "Don Juan" ya da "Kazanova" deriz. Deriz ama bunlar aynı özelliği mi taşıyor? Her ikisinin de kadınlara karşı fazla ilgi duyduklarını biliyoruz ancak kadınlara, aşka ve cinselliğe yaklaşımları oldukça farklı.
Don Juan diye birinin yaşayıp yaşamadığına dair kesin bir veri yok. Birçok kaynağa göre Don Juan bir efsane, bir
masal kahramanı. İnsanların beyninde yaratılan "hayal erkek".
Efsaneye göre Don Juan yakışıklı bir İspanyol erkeği. Bir gün güzel bir İspanyol kızına aşık olur, kız da onu beğenir ancak kızın babası bu beraberliği istemez.
Don Juan’ın, sevgilisi ile birlikte olması için tek yolu vardır: Kızı kaçırmak. Bir gece kızın evine gelir. Tam sevgilisini kaçırırken, kızın babası elinde kılıcıyla kapıda belirir. Don Juan kızı kaybetmemek için silahını çekip babayı öldürür. Kızın babasını çok seven papazlar onun intikamını almak için bir plan kurarlar. Don Juan’ı manastıra davet ederler. Bu daveti kabul eden Don Juan papazlar tarafından öldürülür. Aslında hikayenin sonu her anlatışa göre değişiyor. Ancak Don Juan ve onun taklitleri için en önemli fikir "Kadına ulaşmak için her yol mubah".
Sadakat mi? O da ne? Don Juan gördüğü her kadına iltifat eder. Onun ilişkilerinde aşk yoktur, baştan çıkarma bir oyundur. Sevgililerine sadık olmak gibi bir kaygısı ise hiç yoktur. Don Juan için önemli olan, karşısındakini ikna etmektir. Cinsel ilişkiden sonra Don Juan’ın aşkı bitmiştir. O kolay yalan söyler. Kendine aşıktır. Hiçbir kadını sevemez.
Kazanova’ya gelince; yazmış olduğu kitaplardan dolayı onun hakkında pek çok şey biliyoruz. O bir efsane değil, bir gerçekti. 1725’te Venedik’te doğan Kazanova’nın en belirleyici özelliği iyi yaşamaktı. O sevdi mi tam seven
tatlı bir serseri, ünlü bir avukat olabilecek kadar parlak bir talebeydi. Operetler besteliyordu ve 20’den fazla kitap yazmıştı. Küçük kardeşinin, İngiliz kralının gayrimeşru çocuğu olduğu söylenen bu yakışıklı genç adam Avrupa kraliyet ailelerinin saraylarında aranan bir kişilikti. O kadar iyi bir işadamı ve kumarbazdı ki Fransız devletinin ilk milli piyangosunu o kurdu. Hem diplomat hem casus olarak çalıştı ve dünyanın gelmiş geçmiş en büyük hapishane kaçışlarından birini gerçekleştirdi. Ama bunların hiçbiri ile belleklere ve gönüllere taht kurmadı Giacoma Kazanova.
Geçtiğimiz aylarda yayınlanan Derek Parker’ın "Casanova" kitabı, yaptıklarıyla birçok kadının yüreğini ve hayal gücünü şimdi bile yerinden hoplatan ünlü çapkının hayatını anlatıyor. Parker kitapta "Onu şimdi, 11 yaşında bir kız çocuğu ile ilişki kurduğu ve kendi kızından çocuk sahibi olduğu için İngiliz Yüksek Mahkemesi’nin kapılarını arşınlarken görsek ne düşünürdük acaba?" diye soruyor ve ardından cevaplıyor: "Büyük olasılıkla, kendi devrinin standartları içinde bir davranış biçimi sergileyen sevimli bir çapkın olarak görürdük."
Yatakta şiddetten nefret ederdi Parker’a göre Kazanova’nın kendinden emin hali ve erkeksi görünümü cazibesinin en büyük sebebidir. Hiçbir kadına kendisi ile sevişmesi için baskı yapmaz. Bilakis yatakta şiddetten nefret eder. Ama kadının çıplak vücuduna yüz şişe şarap döküp onu "aşka kutsayacak" kadar tutkulu yaşar aşkları. Erkeklere ilgi duymadığı halde, nerede zevk bulursa oraya yönelir. Parker, Kazanova’nın olayları uydurmadığını ilave ederek, kendisinin hiçbir şeyi gizlemeden kaleme aldığını söylüyor.
Hiç evlenmeyen Kazanova, hayatının
son 13 senesini şimdiki Çek Cumhuriyeti’nde bulunan Duchov’daki kütüphanede çalışarak ve anılarını kaleme alarak geçirir. Öldüğünde "Sevdim ve sevildim. Sağlığım yerindeydi. Çok param oldu, çok harcadım. Mutlu oldum ve bunu kendime itiraf etmekten hiç çekinmedim" diye tarif ettiği bir hayat bırakır geride. Anılarının sonunda, yaşam felsefesini şöyle özetler:
"Mutluluklarını kendilerinden dahi saklayanlar veya mutluluğa erişme şansına sahip olduktan sonra bundan pişmanlık duyanlar, mutlu olmayı hak etmeyenlerdir".
PAZAR