15 Mayıs’ta Londra’da gerçekleşecek Dijital Sanat Ödülleri, yalnızca küresel çapta dijital sanatın geldiği noktayı değil, Türkiye’nin bu alandaki etkileyici yükselişini de gözler önüne serecek.
Etkinlik, dünyanın en prestijli müzayede evlerinden biri olan Phillips Londra’da düzenleniyor.
Ardından 16–22 Mayıs tarihleri arasında, ödül kazanan ve finale kalan sanatçıların işlerinden oluşan büyük bir sergi sanatseverlerle buluşacak.
İlk kez düzenlenen bu uluslararası organizasyon, HOFA Gallery, PhillipsX ve dijital kültür yatırımlarına odaklanan Hivemind Capital Partners iş birliğiyle hayata geçiriliyor.
Ödüller, dijital sanatın bugün geldiği noktada üretken sistemler, yapay zekâ, artırılmış gerçeklik, robotik ve veri odaklı sanat pratiklerine alan açıyor.
Sergide yer alan 32 sanatçı, dört ana kategoride değerlendiriliyor: Sabit Görüntü (Still Image), Hareketli Görüntü (Moving Image), Deneyimsel (Experiential) ve İnovasyon (Innovation).
Bu yıl, 40’tan fazla ülkeden 160’tan fazla sanatçının başvurduğu yarışmada Türkiye sanatçılarıyla damga vurdu.
Uluslararası sanat sahnesinde uzun süredir konuşulan ve eserleri MoMA, V&A, Hermitage ve Centre Pompidou gibi büyük müzelerde sergilenen Refik Anadol, bu kez Yawanawá yerli topluluğu ile birlikte ürettiği Winds of Yawanawá adlı eseriyle Experiential kategorisinde öne çıkıyor.
Amazon ormanlarının çevresel verilerini yapay zekâ ile işleyen eser, geleneksel Yawanawá görsel estetiğiyle harmanlıyor.
Ancak asıl sürpriz, finale kalan yeni nesil Türk sanatçılardan geldi.
Cem Sonel ve Ramazan Can ikilisi, dijital algoritmalar ile Anadolu’nun kültürel kodlarını buluşturan işleriyle Innovation kategorisinde dikkat çekiyor.
Geleneksel motiflerin üretken sistemler aracılığıyla yeniden yorumlandığı bu çalışmalar, dijital çağda kimlik, hafıza ve aidiyet gibi kavramların nasıl yeniden tanımlanabileceğini gözler önüne seriyor.
Bununla birlikte, finalistler arasında yer alan diğer Türk sanatçı İIknur Demir Koparan da kendi kategorisinde dijital heykel ve görsel şiir arasındaki sınırları zorlayan çalışmalarıyla büyük övgü aldı.
Bu ödüllerde sadece tek bir isim değil, bir kuşak Türk dijital sanatçısı temsil ediliyor.
Her kategorinin kazananı, Hivemind Capital Partners’tan 10.000 USDC (dijital dolar) değerinde üretim desteği alacak.
Bu destekle ortaya çıkacak yeni eserler, HOFA Gallery’nin ilerleyen dönem sergi programlarında sergilenecek.
Bu noktada ödül yalnızca bir başarı belgesi değil, yeni üretimlerin kapısını açan bir platform görevi görüyor.
Londra’daki bu sergi, dijital sanatın yalnızca estetik değil, toplumsal, kültürel ve politik anlatılarla da ne kadar güçlü bir zemin kazandığını gösteriyor.
Sanatçılar artık sadece görsel düzenlemeler yapmıyor, veriyle konuşuyor, algoritmalarla tartışıyor, kültürel belleği kodlara işliyor.
Ve en önemlisi, Türkiye bu yeni dilin sadece konuşanı değil, kurucularından biri olma yolunda.
Türkiye, bu yeni ifade biçimlerinin yalnızca takipçisi değil, aynı zamanda şekillendiricisi.
Bu yıl Londra’da sergilenen işler, yalnızca bireysel başarıların değil, Türk dijital sanatının küresel ölçekteki potansiyelinin de açık bir göstergesi.
Yeni bir çağın içinden geçiyoruz ve biz bu çağda yalnızca izleyici değil, aktif katılımcıyız.