Pazar“İkimizi de aynı doktor doğurttu”

“İkimizi de aynı doktor doğurttu”

06.02.2011 - 01:00 | Son Güncellenme:

“Aşk Tesadüfleri Sever” filminin yönetmeni Ömer Faruk Sorak ve yapım koordinatörü eşi İpek Sorak: “Evli olup aynı işyerinde çalışmak zordur. Biz bu filme kadar çok iyi idare etmiştik. Bu filmde nedense çok kavga ettik. Aslını isterseniz hoşumuza gitti. Anladık ki birbirimizin fikirlerini çürüterek ilerlediğimizde ortaya daha başarılı bir iş çıkıyor”

“İkimizi de aynı doktor doğurttu”

Biri “Vizontele”, “G.O.R.A” ve “Yahşi Batı” gibi yüksek gişe rakamlarına ulaşan filmlerinin yönetmeni, diğeri ise yıllar önce BBG (“Biri Bizi Gözetliyor”) yarışmasına katıldığı için gözümüzün bir yerlerden aşina olduğu bir seramik sanatçısı. Böcek Yapım çatısı altında birlikte çalışıyorlar, beş yıldır evliler ve 4 yaşında Derinsu adında bir kızları var.
Cuma günü vizyona giren “Aşk Tesadüfleri Sever” filminin yönetmeni Ömer Faruk Sorak ve filmin hem senaryo ekibinde yer alan hem de yapım koordinatörlüğünü üstlenen eşi İpek Sorak’tan bahsediyorum. Film ikisinin aşk hikayesinden yola çıkarak yazılmış. Onları aynı doktorun doğurttuğunu öğrenince tesadüflere dayanan bir aşk hikayesi anlatmak istemişler ve çoğunluğu doğup büyüdükleri şehir olan Ankara’da geçen bir film çekmişler.
İkili ile “Aşk Tesadüfleri Sever”in galasından bir gün önce Kanyon’da buluştuk. Soraklar her daim el ele olan, “aşkım”sız cümle kurmayan, ilişkileri hakkındaki soruları birbirlerinin gözlerini içine bakarak cevaplayan bir çift. Filmleri için de çok heyecanlılar. “Bu klasik bir aşk hikayesi değil. Filmde anne-oğul, baba-kız gibi farklı ilişkileri sorguluyoruz. Ama odakta aşk duygusu olduğu için 14 Şubat’ta yakın bir tarihte vizyona girmesini özellikle istedik” diyorlar.

* Nasıl tanıştınız?
Ömer Faruk Sorak: İpek ile yaklaşık sekiz sene önce Ankara’da bir arkadaşımızın düğününde tanıştık. Bu tanışma aramızdaki aşkın başladığı değil ama sinyalini verdiği gündür. İpek, İstanbul’a gelip kamera arkası bir işte çalışmak istediğini söyleyince onu davet ettim ve Böcek Yapım’da çalışmaya başladı.

İpek Sorak: İlk görüşte birbirimizden etkilendik ama 1,5 sene sadece arkadaştık. Ömer o sırada evliydi. Evli bir adamla birlikte olmak ne benim ne de ailemin kabul edebileceği bir şey değil. İçimizdeki bu duyguya daha fazla karşı gelemeyeceğimizi anladığımız zaman da birlikte olmaya başladık. Önce flört ettik, ardından evlendik.

Ömer F.S: İkimiz de Ankaralıyız. Aramızda 12 yaş var, bir şekilde aynı yerlerde büyümüşüz, aynı parklarda gezip arkadaşlarımızla aynı kafelerde buluşmuşuz. Mesela ikimizi de aynı doktor doğurtmuş. Kısacası o düğünde tanışmadan önce de hayatlarımız birçok kez birbirine teğet geçmiş.

* İpek hanım filmin öyküsü size ait. Kendi hikayenizden, Ömer beyin bahsettiği tesadüflerdenne kadarı filmde var?
İpek S.: Aynı gün, aynı hastanede doğan iki insanın 30 küsur sene birebirlerine teğet geçen hayatlarını ve buluşmalarını anlatan bir hikaye oluşturdum. Birebir bizi yazmadım ama fikir olarak aynı doktorun bizi doğurtmuş olmasından yola çıktım. Doktor olayını öğrendikten sonra arkadaş çevremizde tesadüfler hakkında konuşmaya başladık. Çok enteresan örnekler çıktı. Mesela evli iki arkadaşımız tanışmadan önce aynı düğüne gitmişler. Gelin ve damatla fotoğraf çektirilir ya, bunlar da çektirmişler. Yıllar sonra evlendiklerinde eski albümleri karıştırken fark etmişler ki ikisinde de aynı foto var. Biri bir uçta duruyor öteki diğer uçta.

Ömer F.S: Filmde İpek’le büyüdüğümüz sokaklar, gezdiğimiz parklar ve kafeler var. Kuğulu Park, Gazi Mahallesi, Çankaya, Kıtır Kafe gibi. Ankara’da büyümüş insanlar olarak şehrimize vefa borcumuzu da ödemiş olduk.

“Belçim’in sadece Yılmaz Erdoğan’ın karısı olarak tanınması haksızlık”

* Oyuncu olarak Belçim Bilgin ve Mehmet Günsür ilk tercihleriniz miydi?
İpek S.: Kesinlikle. Hatta hikaye onların üzerine kuruldu diyebiliriz. Bir noktadan sonra da birlikte yazmaya başladık. Onların gençlik anılarını filme kattık. Mehmet müzikle ilgileniyormuş. O yüzden canlandırdığı karakteri de müzikle haşır neşir yaptık. Belçim oyuncu olmak için Ankara Sanat’ın sınavına girmiş ve “Hayatında kaybettiğin ve çok değer verdiğin şey nedir?” sorusuna “Hazine kutum” cevabını vermiş. Bu birebir fragmanda olan bir sahne.

Ömer F.S: Belçim’in sadece “Yılmaz Erdoğan’ın karısı” olarak tanınması büyük haksızlık. O bundan fazlasını hak ediyor. Bu filmden sonra piyasada aranan bir oyuncu olacağını düşünüyorum. Mehmet’in çizgisi zaten belli. İkisi de çok özveriyle çalıştılar. Mesela Mehmet’in canlandırdığı karakterin 17 yaşındaki halini birebir onun eski fotoğraflarına bakarak hazırladık. O da çekim günü eski walkman’ini getirdi, üzerinde de o yıllardan beri sakladığı tişörtünü giydi.

İpek S.: Belçim oğlu Rodin’e hamile kaldığında biz filmi çekmeye başlamak üzereydik. Aradı ve “İpek ben hamileyim” dedi. Sesi çok üzgündü. Biz de onun yerine birini hayal edemiyorduk. Bu yüzden Rodin’in gelmesini bekledik. Doğum oldu, Belçim kendini toparladı ve çekimlere başladık.


“Çekim boyunca da birçok tesadüf yaşadık”

Çekim sırasında enteresan olaylar yaşadık. Tesadüfler peşimizi bırakmadı. Mesela filmin müziklerini Ankaralı bir grup yapsın istiyorduk ama bulamıyorduk. Benim aklıma TNK geldi, arıyoruz ulaşamıyoruz bir türlü. Derken Pasaj Müzik’e toplantıya gittik. Toplantı sonunda “Ee siz bu sıralar neler yapıyorsunuz?” diye sorunca bize TNK’nin albümünü gösterdiler. Her yerde aradığımız grup karşımıza pat diye çıktı. Bir diğer tesadüfü de Belçim ile yaşadık. Çekim yaptığımız evin onun doğduğu ev olduğunu son anda öğrendik, aslını isterseniz onun Ankaralı olduğunu da bilmiyorduk.”


“Beklentimiz, yatırdığımız 3 milyon doları geri almak”

* “Çekim sırasında çok kavga ettik. Görenler yakında ayrılacağımızı sanıyordu” demişsiniz. Normalde de birlikte çalışırken çok didişir misiniz?
Ömer F.S: Hem evli olup hem de aynı işyerinde çalışmak zordur ama biz bu filme kadar bunu çok iyi idare etmiştik. Bu filmde nedense çok fazla kavga ettik. Aslını isterseniz bu hoşumuza gitti.

İpek S.: Zorlandık ama işe yaradı. Bundan sonra çok daha fazla kavga edeceğiz. Anladık ki birbirimizin fikirlerini çürüterek ilerlediğimizde ortaya daha başarılı ve gerçeğe yakın bir iş çıkıyor.

* “Bu şimdiye kadar çektiğim en iyi film” demişsiniz. İlk defa aşk filmi çektiniz. Bu en beğendiğiniz tür mü oldu?
Ömer F.S: Evet, bu filmin bugüne kadar yaptığım en iyi iş olduğunu düşünüyorum. Belki kendi hikayemden yola çıktığım için, belki doğduğum büyüdüğüm topraklarda geçtiği için, kimbilir? Bir yönetmen olarak dileğim de bundan sonraki projenin bundan daha iyi olması. Bunu da gölgede bırakması. Ayrıca bu filmin bir aşk filmi olduğunu söylemek pek de doğru olmaz. Tamam, odak noktamız aşk ama filmde anne-oğul, baba-kız ilişkilerini de inceledik. Bu nedenle aşk filmi değil de “odağında aşk olan bir film”.

“Eski Yeşilçam filmlerindeki atmosferi yaratmak istedik”

* Siz ilk defa “odağında aşk olan bir film” çekiyorsunuz. Zorlandınız mı? Belli klişelerden uzak durmak için fazla uğraşmak zorunda kaldınız mı?

Ömer F.S:
Aşk filmi ya da aşkla ilgili film denilince insanların akıllarında bir şablon beliriyor. Biz klişelerden ve bu şablondan mümkün olduğunca uzak durmaya çalıştık. İzleyiciye masal anlatmak istemedik. Her ne kadar tesadüfler “Bu kadar da olmaz artık“ deseniz de aslında izlediğiniz şeyin gerçek olduğunu biliyorsunuz. Bir de söz konusu aşk olduğunda herkes şair kesilir. Biz de o da yok. Filmde ağdalı, uzun cümleler ve şiir gibi diyaloglara yer vermedik. Sonra aşk filmlerinde bir kötü adam olur, istenilmeyen ya da bir şekilde olası ilişkiye engel olan adam vardır. Bizde böyle bir karakter yok. Yani var da yok. Bizim filmimizde her karakteri bir şekilde sevebiliyorsunuz. “Bu kötü yahu. Çekilsin kızla oğlanın arasından” demiyorsunuz. “Off içime sıkıntı geldi” derdirten sahneler de yok. Seyirciyi güldüreceğiz ya da ağlatacağız diye de bir gayretimiz olmadı. Bu bir modern Yeşilçam filmi. Eski Türk filmlerinde olan o romantik ve büyülü atmosferi yaratmak istedik ve başarılı olduk. Bir yönetmen olarak bu benim adıma sevindirici bir şey. Yeşilçam’ın Yeşilçam olduğu, hiç zarar görmeden devam ettiğini hayal edin. O ekol yıkılmamış olsa bugün tam da böyle bir film çekilirdi zaten.

* Gişe beklentiniz nedir? “1,5 milyon kişi izler” diye bir açıklamanız var...
Ömer F.S: Birçok rakam zikredildi. 1,5 da olur 2,5 da. Önemli değil, beklentimiz işlerimize devam edebilmek için bu filme yatırdığımız parayı ki bu yaklaşık 3 milyon 200 bin dolar geri alabilmek ve izleyen insanların hayata bakışlarında minicik de olsa bir fark yaratmak.
İpek S.: Onlara tesadüf denilen şeyin hayatın her anında yer aldığını göstermek istedik. “Bu ancak filmlerde olur” denilen şeylerin aslında her gün bir yerlerde birinin başına geliyor olduğunu hissettirmek.

Ömer F.S: Bugün sokakta yanınızdan geçen bir yabancı yıllar sonra hayatınızda en değer verebileceğiniz kişi olabilir. İnsanlar bunu fark ederlerse birbirlerine bu kadar yabancı bu kadar düşmanca bakmazlar. İzleyenler arasından üç kişi böyle düşünse görevimizi yerine getirmişiz demektir.

Bu filmi ‘Issız Adam’a benzetmek onun kısmetini kapatmaktır”

* Filminizin “Jeux d’enfants” (“Love Me If You Dare”) filmine fazla benzediği yönünde eleştiriler var. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Ömer F.S: Yersiz eleştiriler bunlar. İki filmde de kutu var diye, filmler aynı ya da biri diğerinden çalıntı demek saçma. 4 yaşındaki kızımın da bir kutusu var. O da mı bunu filmde gördü?

İpek S.: İki filmde de teneke kutu var ama işlevleri, hikayede yer aldıkları noktalar tamamen farklı. Bir de bizim kutumuz gerçek bir hikayeden alıntı, Belçim’in birebir yaşadığı hikayeden. O yüzden bu çalıntıymış, benziyormuş eleştirilerini saçma buluyorum. Hem bizim kutumuz çok daha güzel.

Ömer F.S: Bizim millet olarak yerli yersiz eleştirme huyumuz var. Bir kulp buluyorlar işte. Ne yani “Bu filmde öpüşüyorlar, ötekinde de öpüşüyorlar. Aa o zaman biri çalıntı!” Böyle bir şey olur mu?

İpek S.: Filmi bir şekilde ‘Issız Adam’a da benzettiler. “Yine ‘Issız Adam’ tarzı bir film çıkıyor” dediler. Bu da haksız bir eleştiri. O film çok sevildi ama bir o kadar da sevmeyen insan vardı. “Aşk Tesadüfleri Sever” için böyle bir yakıştırma yapmak biraz kısmetini kapatmak demek.

Ömer F.S: Filmde müzikler çok ön planda diye de “Issız Adam”ı andırıyor diyorlar. Oysa biz “Issız Adam” dan önce “Sınav” isminde bir film yapmıştık ve orada müziklerin filmdeki hikayeye nasıl etkide bulunabileceğini göstermiştik. O yüzden “Issız Adam” müzik konusunda bir ilk değil ve “Aşk Tesadüfleri Sever” ona bu açıdan da benzemiyor.

“Fotoğrafçı Mehmet Turgut’tan esinlendik”

“Mehmet Günsur’un canlandırdığı Özgür karateri bir fotoğrafçı. Bu karakteri oluştururken fotoğrafçı arkadaşımız Mehmet Turgut’tan esinlendik. Onun çocukluk, gençlik anılarını dinleyip senaryoya kattık.”

İpek Sorak: “Twitter’dan insanlar ‘Biz de eşimle aynı gün doğduk, biz de aynı mahallede büyümüşüz’ diye örnekler veriyor. Filmi daha izlemeden hayatlarındaki tesadüfleri keşfetmeye başladılar. Bu bizi çok mutlu ediyor.”

Ömer Faruk Sorak: “Ozan Çolakoğlu’nun film için yaptığı besteler Prag Senfoni Orkestrası tarafından çalındı. Bence Ozan hayatının işini yaptı. İddia ediyorum ki şimdiye kadar bir film için yapılmış en iyi tema müzikleri bizimkiler.”

KEŞFETYENİ
Ayrılık dedikoduları başladı! Ünlü çift boşanıyor
Ayrılık dedikoduları başladı! Ünlü çift boşanıyor

Cadde | 11.06.2025 - 13:42

Hollywood’un peri masalı çifti Katy Perry ve Orlando Bloom’un aşkında sular durulmuyor.

Yazarlar