17.04.2016 - 02:30 | Son Güncellenme:
Fisun Yalçınkaya - fisun.yalcinkaya@milliyet.com.tr
Bir müze çalışanı düşünün ki müzede sergilenen eserler hakkında hiçbir bilgisi yok, ilgilenmiyor da... Hatta ziyaretçilerle kendisine yemek vermedikleri sürece pek alakadar olmuyor. Kestirecek bir köşe aramakla ya da sallanan bir ipi ısırmakla meşgul.
Evet, geçtiğimiz hafta Rusya’daki Serpukhov Sanat ve Tarih Müzesi tam da böyle bir çalışanı işe aldı. Sarman, tombul bir kedi... Müze yetkilileri 1 Nisan şakası olarak, yaklaşık iki senedir müze bahçesinde yaşayan Maray’ın ağzından bir iş başvurusu yazıp basına servis ettiler. Başvuruda “Ben kedi Maray müzenizde işe başvuruyorum” yazıyordu ve imza yerinde pati izi vardı. Maray’ın başvurusunu basın ciddiye aldı ve kediyle ilgili sorular sormaya başladı. Müze yetkilileri de Maray’ı işe aldıklarını açıkladı.
Maray müzeyi mesken tutan sahipsiz hayvanların ne ilki ne de sonuncusu... İstanbul müzeleri onun kader arkadaşlarıyla dolu. İçlerinden en meşhur olanı Ayasofya’nın şaşı ve tekir kedisi Gli, Obama tarafından okşandı, fotoğraf çektirmediği Japon turist kalmadı. Biz de henüz Gli kadar ünlü olmayan müze sakinlerinin peşine düştük.
Ayşe Modern’in giriş kartı bile var
Jagu müzeyi bizden iyi tanır
Rahmi M. Koç Müzesi Haliç’te yer alıyor. Deniz kenarındaki müzede çok sayıda kedi yaşıyor. En küçüğü yedi aylık, en büyüğü ise yedi yaşındaki kedilerden Jagu, yaklaşık beş yıldır müzede, bu sebeple müzenin en eskisi. Müze yetkilileri Jagu için, “Müzeyi çoğumuzdan daha iyi tanıyor diyebiliriz” diyor.
Çoğunlukla açık alanda dolaşmayı tercih eden kediler için sulaklar ve yemek kaplarıyla, içi kaloriferli kedi evleri bulunuyor. Müze yetkilileri kediler hakkında, “Hepsinin ziyaretçilerimizle de arası gayet iyi. Hatta bazen gruplara eşlik bile edip müzeyi karış karış geziyorlar. Kimse kimseden şikayetçi de olmuyor” diye konuşuyor.
“Biz onu değil, o müzeyi sahiplendi”
Çemberlitaş’taki Basın Müzesi hayvansever bir mekan. İlk köpekleri Sindi, bir yaşında sahiplendirilmek üzere getirildiği müzede 12 yıl geçirdi. 2011’de vefat eden Sindi hakkında gazeteci yazar Nurettin İğci’nin yazdığı bir kitap bile bulunuyor.
Müze yetkilileri Sindi’yi, “Sevgi dolu bir kızdı. Herkesle iyi geçinirdi. Özellikle onu ziyaret etmeye gelenler bile olurdu” sözleriyle anlatıyor.
Şu anda müzede “İkinci kızımız” dedikleri Gümüş yaşıyor. Gümüş’ü ise şöyle anlatıyorlar: “Gümüş 2012’de bizi, müzeyi sahiplendi. Dört yıldır bizimle. Gümüş’ü ilk yılında avukat bir hanım sahiplenmek istedi; kendisine verdik, fakat yarım saat içinde kaçarak müzeye döndü.”
Emirgan huzurunun tadını çıkarıyorlar
Sakıp Sabancı Müzesi’nin girişindeki havuzda 2004’ten bu yana ziyaretçileri karşılayan altın balıkları ve kaplumbağalar bulunuyor. Müze yetkilileri, “SSM ekibi tarafından her gün beslenen altın balıkları özellikle küçük ziyaretçilerden büyük ilgi görürken, kara kaplumbağaları ise Emirgan’ın huzurlu havasının tadını çıkarıyor” diyor.