Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

1 saniyede yazılan başarı öyküsü

1 Temmuz 1999... Paris’in ünlü Bercy Spor Salonu...
Avrupa Basketbol Şampiyonası’nda Türkiye Fransa ile karşılaşıyor...
Bu maç benim açımdan çok önemli...
Türkiye yarı finale kalırsa, yani ilk dördü garantilerse, yıllar sonra Sidney Olimpiyat Oyunları’na katılacak. Takım sporlarında olimpiyat oyunlarına katılabilmek, sporda sosyalleşme ve derinleşme demek...
Maç inanılmaz bir çekişme içinde geçiyor.
Fransızlar, son saniyeye 65-63 önde giriyorlar ama top bizde....
Haluk Yıldırım kullanıyor topu... Çaresiz bir üçlük deniyor, olmuyor.
Taktik gereği faul yapıyoruz... Maçı 66-63 Fransa kazanıyor... Olimpiyat bileti Fransa’nın Sidney 2000’de final oynayıp gümüş madalya alıyorlar.
Bize dönersek... Milli Takım’ın Coach’u Erman Kunter...
Haluk Yıldırım’ın isabetsiz atışı ya da talihsizliği diyelim, 1 saniyede Erman Kunter’in de hayatını değiştiriyor.
Turgay Demirel federasyonuyla yolları ayrılıyor.
2002-2003 sezonunda Galatasaray’da görev alıyor Kunter... Bütçesi ve kadro derinliği sınırlı takımı lig üçüncüsü yapıyor... Çeyrek finalde Fenerbahçe’yi eliyorlar.. Yarı finalde Efes Pilsen’e eleniyorlar.
Kulübün basketbolla ilgili “ağır ağabeyleri” toplanıp Kunter’den şampiyonluk istiyorlar gelecek sezon için... Erman Kunter, eldeki bütçe ile şampiyonluk yarışı yapılamayacağını söylüyor. Ağır ağabeyler ( Yalçın Granit’i de saygıyla selamlayalım bu arada ) Kunter’i kovup şampiyonluk mesajı vererek Halil Üner’i getiriyorlar. Galatasaray sezon sonunda sondan üçüncü oluyor ancak.
Türk basketbolunun rekortmen sayı kralı, Milli Takım’dan sonra Galatasaray’da da kariyerinin haksız biçimde sonlandırılmasına takmıyor kafayı.
Fransa’dan davet alıyor.... Cholet’yi küme düşmekten kurtarıyor... Ertesi yıl Aswell’e düşüyor yolu... Takım play oflara kalıyor. Bu bir başarı... Yarı finale yükseliyor... Yarı finalde eleniyorlar. Aswell’de taraftarların büyük çoğunluğu Ermeni... Belediye başkanına ve kulübe baskı yapıyorlar. Aswell yöneticileri çaresiz kalıyor, Kunter’in işine son veriyor. Maaşını almaya devam ederek sezonu zoraki dinlenmeyle tamamlıyor.
Sonra yeniden Cholet’ye dönüyor. Sabırlı, ısrarlı, emek ve bilgi yoğunluğuyla adanmışlığın en temiz örneklerini veriyor...
55 bin kişilik Cholet’de basketbol takımını halkın gözbebeği haline getiriyor. Onun yetiştirdiği öğrencilerden Rodrigue Beaubois şu anda NBA’da Dallas Mawericks’de forma giyiyor. Geçen yıl draftta seçilen Nando D Colo İspanya’da Valencia’yı tercih ediyor... Kevin Seraphin’in bu yıl draftta seçilerek NBA takımlarından biriyle sözleşme yapması bekleniyor.
Pazartesi gecesi Cholet, tarihinde ilk kez Fransa Baketbol Ligi finaline çıkıyor.
Yine ünlü Bercy Salonu... Rakip Le Mans...
Kunter’in oyuncuları, maçı 81-65 kazanıyorlar. Cholet, tarih yazıyor. Erman Kunter, kişisel tarihinin altın sayfalarından birini daha imzalıyor.
1999’da hayatının akışını değiştiren o son saniye, Erman Kunter’e yepyeni ufuklar açıyor, yepyeni bir vizyon sergiliyor ve yepyeni sayfalar yazıyor.
O sayfalarda federasyonun ve Galatasaraylı ağır abilerin de notları var, Cholet yöneticilerinin de !.
Elbet sizin vicdanınızda da yeri olmalı bu öykünün... Şahsen benim vicdanımda var!

Haberin Devamı

Schuster ve Quaresma
Spor dünyasında gündem ne hızlı değişiyor, farkında mısınız ?
Denizli gitti, Schuster geldi. Bitti, kapandı derken Ricardo Quaresma sayfası yeniden açıldı.
Anlaşılan o ki Quaresma İnter ve Real Madrid’de aradığı şansı bulamayınca Beşiktaş’a evet demek zorunda kaldı. Hayır, bu transferi küçümsemek için söylemiyorum... O fırsatları bulsaydı, bu fırsat doğmazdı bize. Yine de büyük transferdir.
Schuster ve Quaresma Beşiktaş’a ne verir?
Yönetim almasını bilirse çok şey...
Eski yanlışlarını tekrarlarsa hiç bir şey!

Haberin Devamı

2026’ya kadar yokuz!
Uluslarası spor organizasyonları, küresel bir savaşa dönüştü, geç uyandık.
Dünya Kupası, Avrupa Futbol Şampiyonası ve elbette olimpiyat oyunları...
Üç kez Avrupa Şampiyonası’na aday oldu Türkiye... Kaybetti. Üç kez de İstanbul’la olimpiyat ev sahipliğine soyunduk, Sidney, Atina ve Pekin’e kaptırdık büyük şenliği.
Erdal Batmaz dostum, geçen hafta Cumhuriyet’te “2026’ya kadar dışarıdayız” diyerek büyük organizasyonları elimizden kaçırırken kaybettiğimiz ekonomik değerleri ve iş fırsatlarını anlatıyordu. Söz konusu organizasyonlardan kayıplarımız çift rakamlı milyar dolarlarla ifade edilebilir ancak.
2014 Dünya Kupası ve 2016 Olimpiyat Oyunları Brezilya’da... 2012 Olimpiyat Oyunları’nı Londra’ya alan İngiltere, 2018’de de Dünya Kupası finallerine aday...David Beckham şimdiden adaylık destekleme komitelerinde harıl harıl çalışıyor. Rusya ve Hollanda da aday. 2022’de ABD Dünya Kupası’nı yeniden düzenlemek istiyor. 2026’ya kadar bize sıra gelecek gibi görünmüyor.
Bu arada Devlet Bakanı Sayın Faruk Özak, “2020’de hem Olimpiyat Oyunları’na, hem de Avrupa Şampiyonası’na aday olmamız şansımızı azaltır. İkisinden birini tercih edeceğiz”demiş.
Şunu hatırlatayım... 1992’de Barcelona Olimpiyat Oyunları’nı, İspanya da Avrupa Futbnol Şampiyonası ev sahipliğini kazandı. Aynı ülkede iki büyük organizasyonu sıkıntılı bulan UEFA, futbolda İsveç’i seçti.
Farklı iki organizasyona aday olmak bizim ayağımızı dolaştırmaz. Kimbilir, iki taş atıp bir kuşu indirmek de düşünülmeli...
Bu arada... Türkiye’nin sportif ev sahipliği adaylıkları, sadece fedrasyonlara, olimpiyat komitelerine ve tanıtım ekiplerine bırakılmayacak kadar ciddi ve kapsamlı işlerdir...
Ekonominin kurmaylarını, sivil toplum örgütlerini ve üniversitelerimizle aydınlarımızı ve sanatçılarımızı da katmalıyız bu kampanyalara...
Takımı oyunu oynamalıyız, yani!