Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İkişer puan kaybı, onları yarıştan koparır mı? Hiç sanmıyorum. Belki kaybeden yarıştan kopabilirdi. Ama şimdi her şeye rağmen umutları var

Ligin zirve mücadelesi, futbollu ve futbolsuz sahnelerle doluydu. Şampiyonluğa oynayan iki takımın maçında oyunun zenginliklerini izlemeye hazırlanırken, zaman zaman inanılmaz ölçüde gerilimlere de tanık olduk. Öncelikle her iki takımın hakemle ilişkileri son derece “asabi” görüntüler verdi. Evet, Yunus Yıldırım’la bir türlü anlaşamıyorlardı. Yıldırım da maçı anlaşılmaz kılmak için özellikle fauller ve fena hareketler bağlamında öylesine çelişkiler sergiledi ki, bizim de kafamız karıştı.
Trabzon’un plakası 61... İşte o dakikada taraftar da kendini ifade etmek istiyor, saygı duymak gerekir. Ama o balonlu, konfetili gösteri, oyunun akışını engelliyor. Önce ev sahibinin, sonra da konuk takımın soğumasına neden oluyor.
Elektrik kesintisine bu ülkede hâlâ çare bulunamadı. Ameliyathane jenaratörü hastaneye ne kadar gerekliyse, stada da o kadar gerekli. Neyse, bu konuyu bir yere kadar anlayabiliriz. Ama Baros’un kafasına atılan bozuk paralar, Arda’nın bacağında delik açan krampon darbesine de itirazımız var. Çok ayıp oldu.
Futbola dönersek...
İki takım da zor koşullar altında buluştular. Galatasaray Hamburg-Trabzon hattında peş peşe deplasman yorgunluğu ile karşı karşıyaydı. Savunması sorunluydu. Dahası, Bülent Korkmaz, Lincoln’süz başlama gereği duymuş, Brezilyalı’yı kulübede oturtma kararı vermişti. Bu karar ne kadar disipline, hangi ölçüde taktik tercihlere bağlanabilir, tartışılır. Ev sahibine dönersek, onlar da peşpeşe gelen iki iç saha yenilgisinden sonra herhalde Galatasaray’la oynamak istemezlerdi. Gergin ve tedirgindiler.
Ama hakçası, tüm özürlerine rağmen, iki takım da maçı kazanmaya oynadılar. Zaman zaman yaptıkları hatalara rağmen, yılmadan maçı döndürmek için ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştılar. Olmadı, zirvedeki rakipleri bu beraberliğe elbette çok sevinmişlerdir. Tarafların hoşuna gitmese de, sonucun adil olduğunu söylemeliyiz.
Galatasaray, Bülent Korkmaz’ın “korkusuz” tercihleriyle mücadele etti. Baros’la birlikte Ümit Karan’a ilk on birde çift santrfor olarak görev vermek cesarettir. Arda takımın en başarılı oyuncusuydu.
Trabzonspor, Alanzinho’dan en üst düzeyde verim aldı. Umut-Gökhan ikilisi ve sonradan oyuna giren Isaac, ev sahibinin hücum etkinliğini sağlayamadılar. Trabzonspor savunmasında Song ve Egemen, kendilerinden beklenenin fazlasını yapmaya çalıştı,Galatasaray kalesinde gol arayışına giriştiler. Ama asıl görevlerini ihmal ettiler.
İkişer puan kaybı, onları yarıştan koparır mı ? Hiç sanmıyorum. Belki kaybeden yarıştan kopabilirdi. Ama şimdi her şeye rağmen umutları var.
Zaten ligimizi güzelleştiren de herkesin umutlu olması değil mi ?