Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hector Cuper, Avrupa futbolunda “looser” (kaybeden) bir teknik adam olarak tanınıyor. Valencia ile iki kez oynadığı Şampiyonlar Ligi finallerinden birini kazansaydı, bugün Ordu’da değil, çok farklı bir yerde olabilirdi. Yine de kariyerini küçümsemeyelim... İşbaşı yaptığı ilk maçta zaten sorunlarla boğuşan Fenerbahçe’nin başına bir çorap da o ördü.
Defansif kontratak... Cuper’in gerçekçi seçimi buydu. Fenerbahçe’yi iyi analiz etmiş, Alex’in yokluğunda kanatlardan yükleneceğinin hesabını yapmış ve en etkin kanat adamı olarak gördüğü Gökhan Gönül’ün çıkışlarını önlemek üzere orta alanın soluna aslında bir savunmacı olan Murat Kalkan’ı dikmişti. Çok koşan bir orta alan, uzaktan vuruşlarla golü arayan bir hücum anlayışı...
Özellikle Gosso’ya dikkatinizi çekmek isterim... Oyunun her anında her türlü görev için koştu. Bazen hücumda, bazen de savunmada elinden geleni yaptı. Hiçbir işe yaramasa da ortalığı karıştırdı. Fenerbahçe’nin pas trafiğini bozdu, kazandığı toplarla rakip ataklarını önlemekle kalmadı, Cuper’in planladığı kontraları da başlattı. Culio kendisinden beklenen etkin oyunu tüm ustalığına rağmen sergileyemedi. Stancu yaklaşık 30 metreden attığı golden sonra bir de kaçırdı (ya da Volkan’ın üzerine attığı top) ve işini yapan adam oldu.
Bu skor, elbette Orduspor için umut veren bir başlangıç... Gerisini merakla bekleyebiliriz.
Fenerbahçe için de tedirginlik yaratan bir ikinci yarı başlangıcı oldu maç...
Hemen söyleyelim. Bu takımda dökülse bile Alex’in vazgeçilmez bir yeri ve değeri var. Alex, sistemin en önemli parçası. Alternatifi de yok.
Sakat Alex’in görevini, oraya kendini çok yakıştıran Özer’e vermişti Aykut Hoca... Ama olmadı. Özer yapamadı... Aykut Kocaman’ın bu maça Dia’yı kenarda tutarak dört yabancı ile başlaması bir hataydı... İkinci yarıda Dia’yı sağ kanada alıp Topuz’u Alex pozisyonuna dönüştürmesi doğru bir uygulamaydı. Nitekim beraberlik golü de Mehmet’in asistiyle Emre’den geldi.
Fenerbahçe futbol takımı, kulübün yaşadığı zor sürece ön cephede inanılmaz bir dayanışma ile katkı sağladı bugüne kadar. Zaman zaman yönetimin bıraktığı boşluğu Aykut Hoca ve futbolcuları doldurdular. Ama saha içindeki asıl işlerini ihmal ettikleri de oldu. Dün, kulüpten ayrılmak için Brezilya’da kampanya başlatan Cristian Baroni’ye, kulübede oturan ve takımla ilişkisi soğumuş Dia’ya ve ancak 81’de akla gelen golcü(!) Bienvenue’ye bakınca belli belirsiz bir çözülme olasılığını düşünmeden edemedim. Ara transferde de aradığı oyuncuları bulamaz, kaybolan heyecanı yerine koyamazsa Fenerbahçe’nin işi zor! Alex dönse bile zor!