Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Ligden önce son sınav... Hem ciddi, hem de resmi bir sınav. Süper Kupa finali, bu yıl yurda döndü ve Atatürk Olimpiyat Stadı’nda tahminlerimizin üzerinde bir ilgiye mazhar oldu.
Organizasyonda emeği geçenlere teşekkürler.
Ama yine de bir itirazım var.
Süper Kupa maçları, lig ve kupanın kazanıldığı sezonun sonunda oynanmalı. Eski unvanlarla yeni sezonda değil. Bu en azından, o başarıların ortağı olmuş ve yeni sezonda takımdan ayrılmak durumunda kalmış futbolculara karşı bir haksızlık... Federasyon sezon planlamasını yaparken, futbol emekçilerine biraz daha saygı göstermeli.
Maça dönersek. Yılın şu (erken) zamanında bir derbi için beklenenden de fazlasını verdiler. Evet, tempo düşüktü. Oyunculardaki eski yeni farklılıkları yer yer anlaşılmaz top kayıpları ve pozisyon hatalarıyla dikkati çekiyordu.
Fenerbahçe de Beşiktaş da “önce savunma” mesajı veren bir ciddiyet sergilediler. Zaman zaman rakibe beklenmedik pozisyonlar vermelerine rağmen, uzun süre direndiler.
Açıkçası bu maçta karşılıklı goller ve skor tabelasında gel git’ler bekliyorduk, olmadı.
Fenerbahçe, hücumda bilinen Alex-Güiza ikilisiyle geçen sezonun bir tekrarını sergiliyordu. Brezilya’dan getirilen iki yeni oyuncunun hücum anlamında fazladan bir katkılarını henüz göremedik. Ne var ki, sarı-lacivertliler her iki kanattan da (özellikle soldan) etkili ataklarla gol ve pozisyon arayışlarını ısrarla sürdürdüler. Fink’in kontrolündeki Alex, zaman zaman saklandı. Maçın sonlarında ortaya çıktı ve Süper Kupa’yı iki kulpundan da yakalayan gollerin sahibi oldu.
Beşiktaş, Yusuf, Nobre, Bobo, Tello gibi dört hücum karakterli oyuncu, sonradan sahaya sürülen Holosko ve Nihat’a rağmen yüzde yüz gol pozisyonu diyebileceğimiz iki fırsat üretebildi. Siyah-beyazlı takımda yerden ve ayağa oynama alışkanlığı yerleşmeye başlamış. İyi de şut atma konusundaki bu kararsızlık ve ürkeklik niye? Şampiyonlar Ligi’nde mücadele edecek takımın bu kadar vuruş fukarası olması, dileyelim geçici bir durumdur. Bobo’nun da Nobre’nin de Avrupa’da ses getirecek golcüler olmadığı ortada. Dün kendi derbimizi bile taşıyamadılar.
Alex’in frikikinde Sivok’un her şeyden önce barajı bozduğu için bir sarı kart görmesi gerekirdi. Yunus Yıldırım, maçın başında Bilica-Yusuf temasına penaltı vermedi ama, Sivok’un eline hem penaltı düdüğü çaldı, hem de sarı kartını gösterdi. Hakem yorumunu öne almayı sevmem. Sadece küçük bir ayrıntı. Daha lig başlamadan, hakem fırçalayarak sert yapan(!) futbolculara karşı bu kadar tepkisiz olmamalı.