Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mücadele iyi, goller güzel. Maç heyecanlı. Derbide futbolun kalitesi doruklara çıkmadı elbette. Ama seyirci olarak memnunuz. Hakçası, hakemden de hiç şikayetimiz yok. Kazanan sevinsin, kaybeden de günah keçisi arıyorsa, aynaya baksın!
Evet, Galatasaray kazandı. Bileğinin hakkıyla. Lincoln ve Baros yine döktürdüler. Ötekiler oyunu hep hücum formatında tutarak Brezilyalı ile Çek silahşöre yardımcı oldular. Arda, Lincoln, Baros, Topal, Ayhan, Servet, Sanctis hep kalitelerini ortaya koydular. Skibbe’nin biraz da riske girerek oyuna aldığı gereksiz santrfor Nonda olmasaydı, Galatasaray belki daha dayanıklı, daha sert bir görüntüyle ortaya çıkacaktı. Ama ne gam! Bu haliyle bile yetti. Dahası, Galatasaray Ankara maçlarında olduğu gibi bir anlık parlamayla goller üreten saman alevi ya da halı saha oyununu terk edip, doksan dakikanın tamamına yaydı mücadeleyi. Bu bakımdan da takdiri hak ettiler.
Beşiktaş, lafla peynir gemisinin yürümeyeceğini ortaya koydu yeniden. Delgado, önceki maçlarına oranla daha gayretli, daha istekli ama daha da gergindi. Cüneyt Çakır’a, kazandığı faul atışından sonra “Bana sarı kart gösterdin, buna niye göstermiyorsun?” diyerek Baros’u göstermesi, bu ifadesini kart işaretiyle tamamlaması, elbette ikinci sarıyı ve kırmızı kartı getiren bir “salaklık örneği” olarak oyuna yansıdı. Takımının kozu ve kaptanı olan bir oyuncunun profesyonellikten ve sorumluluktan böylesine uzak bir tavır sergilemesi, Beşiktaş’ın hangi gerçeklerle karşı karşıya olduğunu gösteriyor.
Yetersiz, üst düzey maçlara ve derbilere adeta bir taşra takımı gibi hazırlanan cesaretsiz ve gergin bir takımla karşı karşıyayız. Bu kırmızı kart ve penaltılardan dolayı Beşiktaşlılar hiç yakınmaya kalkmasın. Bu kadroyla bu kadar oluyor.
Savunmada sistematik, yaratıcı ve bitirici bir oyun kurgulayamıyorlar. Holosko, Nobre (sonradan Bobo), Delgado ve Tello’ya rağmen bu böyle... Savunmaya gelince... Ne takım savunması diye bir kavram sözkonusu, ne de gerideki oyuncuların alan ve adam paylaşımı... Savunmada derinlik... Lincoln ve Baros’un topla buluşmasını engelleyecek çabukluk, Beşiktaş’ın eksikler ve noksanlar listesinde ilk akla gelenler.
Mustafa Denizli, Sivas, Kayseri, Fenerbahçe, Ankaraspor’dan sonra Galatasaray’a da teslim oldu. Demek ki bu Beşiktaş “zirve takımı” olamıyor bir türlü... Zirve hocasının varlığına ve gayretlerine rağmen!
Skibbe, “sokak kemancısı” diye tanımlanıp alay konusu edilmesine, gururuyla oynanmasına rağmen, futbolcularıyla kurduğu verimli diyalog ve takıma kazandırdığı ayağa top oynama alışkanlığından sonra herhalde saygıyı hak ediyor...
Ben ona “Ali Sami Yen’in kemancısı” diyeceğim izninizle...
... Ve de alkışlayacağım!