Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Voleybolda beraberlik yok. Basketbolda da yıllar önce kaldırıldı. Ama futbolda beraberlik var. Dünkü beraberlik, ne işe yaradı, derseniz… Bakışınıza göre değişir. Beşiktaş için beraberliğin olumlu yanı, rakibiyle aradaki mesafeyi koruması, puan farkında statüsünü devam ettirmesiydi. Ama bu sonuç aynı zamanda takipçisi Galatasaray’a da “iki puanlık yaklaşma” şansı doğurdu. Fenerbahçe açısından, öncelikle kendine dönme, takım kimliğini yeniden kazanma ve iddiasını sürdürme anlamında önemli bir skor… Bitime 10 hafta kala ümitleri yeşertecek bir sonuç. Kadıköy’de kimsenin yakınmaya zamanı yok. Fenerbahçe kalecisi Altay’ı da ayrıca kutlamak gerekiyor.     Voleybolda beraberlik yok. Basketbolda da yıllar önce kaldırıldı. Ama futbolda beraberlik var. Dünkü beraberlik, ne işe yaradı, derseniz… Bakışınıza göre değişir. Beşiktaş için beraberliğin olumlu yanı, rakibiyle aradaki mesafeyi koruması, puan farkında statüsünü devam ettirmesiydi. Ama bu sonuç aynı zamanda takipçisi Galatasaray’a da “iki puanlık yaklaşma” şansı doğurdu. Fenerbahçe açısından, öncelikle kendine dönme, takım kimliğini yeniden kazanma ve iddiasını sürdürme anlamında önemli bir skor… Bitime 10 hafta kala ümitleri yeşertecek bir sonuç. Kadıköy’de kimsenin yakınmaya zamanı yok. Fenerbahçe kalecisi Altay’ı da ayrıca kutlamak gerekiyor.     Beşiktaş’ın öncelikleri ve puan tablosundaki üstünlükleri Fenerbahçe’yi daha dikkatli, daha atak, daha agresif oynamaya yöneltmişti. Beklenebilir bir durum… Kaldı ki Fenerbahçe’nin kredisi de yoktu artık. Bir maç daha kaybederse, şampiyonluk yarışına ancak pamuk ipliğiyle bağlanacaktı. O nedenle önceki deplasman oyunlarına uygun biçimde oynadılar. Sangare, Samuel ve Samatta gol fırsatları yakaladılar, Ersin’i ve savunmayı aşamadılar. 
Beşiktaş, alıştığı biçimde önde basarak rakibini kendi sahasına kilitleme oyununu başlangıçta uygulayamadı. Ancak ilk 25’in sonunda Aboubakar ve Atiba’nın şutlarıyla sahneye çıktılar.
O tablolarda da Fenerbahçe’nin kalecisi Altay iki olağanüstü hamle ile kalede olduğunu gösterdi. Öncesinde (Dk.15) Samuel’in vuruşunda Ersin’in yaptığı kurtarış da ayakta alkışlanacak güzellikteydi.
Maçı iki ezeli rakip, dost futbolcular oynadı, eyvallah! Ama dün faulün de oyundaki taktik anlayışlara dahil olduğunu gördüm, şaşırdım. En akıl almaz sahne ise İrfan Can Kahveci’nin Josef’le girdiği temassız top mücadelesinde yere düşüp hakemden ısrarla faul kararı beklemesiydi. Halil Umut Meler “Yapma şimdi... Ben gördüm” dercesine bir şeyler söyleyip oyunu sürdürdü. Neyse… Maçın hakeme ayrılacak özel bir paragrafı yok. VAR mı? O da yok!
İkinci yarıda da ev sahibi takımın bilinen karakteri sahaya yansıdı. Başlangıçtaki tedirginliklerini geride bırakan siyah-beyazlılar, bekledikleri golü hemen attılar (Dk.48)... Ghezzal’ın serbest vuruşu ve Vida’nın kafası. Basit gibi görünen çalışılmış bir gol… Beşiktaş skor avantajıyla yaslanacak takım değildi. Oyununu coşkuyla sürdürmeye başladı. Ancak bu durum Fenerbahçe’nin de hem reaksiyon oyununa dönmesine, hem de gol fırsatları yakalamasına neden oldu. Erol Bulut’un Sosa, Tisserand, Thiam ve Ozan’ı da oyuna sürmesiyle maçın heyecan ibresi yükseldi. 72’de Ersin’in Sosa’nın harika frikiğinde topu kornere çelmesi, büyük beceriydi.
Fenerbahçe sezonun belki de en kişilikli ve dirençli oyununu sergiledi ikinci yarıda… Caner ve Sosa’nın kullandığı serbest vuruşlar ve kornerlerle Beşiktaş’ın üzerinde yoğun bir baskı kurdu. Beşiktaşlı futbolcular, Atiba, Josef, Ghezzal yorgunluk göstermeye başladılar. Savunmada da kontrolün yerini telaş almaya başladı.
Normal sürenin bitimine 1 dakika kala Caner’in ortaladığı topu şutlayan Ozan beraberliği sağladı. Beşiktaş akan oyunda Aboubakar, Mensah, Larin’le çok fırsatlar yakaladı ama Fenerebahçe ve kaleci Altay’ın direncini kıramadı. Sergen Hoca Fenerbahçe’nin golüne kadar tek değişiklik yaptı.
Ancak golden sonra oyuncu değişikliğini sürdürdü. Biraz geç kaldığı söylenebilir. Altı dakikalık uzatma da beraberliği bozmaya yetmedi.