Cengiz Semercioğlu kardeşim, Kelebek'i cimnastik salonuna uçurmuş... Başkan Atilla Örsel'e "amca" diye seslenerek başlıktan itibaren hemen bir yaşlılık iması oluşturuyor : Atilla amca yeniden başkan olma!.
Ne yapalım, bizim ülke böyle... Aragones'e "dede" dendiği zaman bu bir yaş ayrımcılığı oluyor, ama Atilla Örsel'e "amca" dediğin zaman hem saygı göstermiş oluyorsun, hem de hafiften yaşını ortaya koyuyorsun.
Benim sevgili adaşım, 70 değil, 69 yaşında...
75 de olsa fark etmezdi ya...
Zihin sağlığı pırıl pırıl yerindedir. Uluslararası Cimnastik Federasyon (FIG) yönetim kurulu üyesi, marketing komisyonu başkanıdır. Sportmendir. Sağlıklıdır. Cengiz'le birlikte ikimizin de suyunu çıkarır.
Bunları geçelim...
Cengiz, 30 yıldır hiçbir şey yapmamış sayıyor Örsel'i... Bir tek cimnastikçi yetiştirmediğinden dem vuruyor.
Oysa ben biliyorum...
Balkan Şampiyonu Suat Çelen, onun döneminde yetişti mesela.
Şimdi sonsuz uykusuna dalmış olan Avrupa Şampiyonu Murat Canbaş, onun döneminin sporcusuydu... (Ardından ikinci gelen Yunanlı İoannis'in Atlanta'da olimpiyat şampiyonu olduğu gün Murat için döktüğü gözyaşlarını da hatırlarım.)
Barfikste dünya şampiyonluğunu (2007), Avrupa üçüncülüğünü (2008) kazanıp sakatlığı yüzünden Pekin'e katılamayan Ümit Şamiloğlu da son 30 yılın yetişmiş sporcularından biri.
GSGM’nin kararı
Her neyse...
Sevgili Cengiz'in sporu sevdiğini biliyorum... Spor dünyasındaki ilişkilere, çelişkilere, atışmalara ve çatışmalara da şöyle dışarıdan ve yukarıdan baktığını da bilirim... Örsel'le ilgili çağrısını da, saygıyla karşılıyorum.
Ne var ki 21 Kasım'daki kongre için başkanlığı bırakmasını isteyen yazısında Cengiz kardeşim, başkan adaylarından istenen 20 bin lira parayı da "Örsel, cimnastiğin içinden gelenlerin yönetime gelmesini istemiyor" tepkisiyle yorumluyor.
Biraz araştırsa, şu ecüş bücüş özerklik statüsünde her federasyonun başkan adayları için bir ödeme yapması gerektiğine Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü'nün karar verdiğini öğrenirdi.... Genel kurul giderlerini karşılamak, ya da her akınla gelenin başkanlığa heves edip ortalığı karıştırmasını önlemek diye özetlenen gerekçelerle.
Onlarla yarışsınlar
Federasyon yönetim kurulları da her seçimden önce başkan adaylığı ücretini belirleme yetkisine sahip.
Örneğin, halter 20 bin YTL... ( Pekin'de bırakıyorum diye erdemlilik gösterisi yapan ve yeniden aday olup seçimi kazanan Hasan Akkuş'a karşı adaylığını koyup kaybeden Doç.Dr. Uğur Günel, borç harç zor denkleştirmiş parayı.)
Atıcılık 25 bin YTL... Çim hokeyinde başkan olmak isteyenin 30 bin YTL'yi gözden çıkarması gerekiyor. Boks 20 bin YTL.
Hep yönetim kurulları belirliyor bu ücretleri. Elbette daha mütevazı davranan federasyonlar da var. Atletizm 2 bin YTL, Dağcılık 3 bin YTL, Tenis 2 bin, Halk Oyunları 2.500 YTL.
Her federasyonun bir "kaydiye"si var.
Saçmasapan bir ücret mantığı. Makama biçilen endazenin sporda demokrasi ve özerklik kavramına ne kadar yakıştığı da ayrıca tartışmaya bile değmez bir çirkinlik.
Ama bu, doğrudan Örsel'in kişisel kararı ve tercihi değil.
Cengiz'in adaşımı neden kulvar dışına davet ettiğini az çok tahmin edebiliyorum.
Hemen her spor dalında olduğu gibi, özerkleşme sonrası "Biraz da bizim borumuz ötsün" diyerek heveslenenler, tertemiz ideallerine stratejik derinlik kazandıranlar, ihtiraslarına gem vuramayanlar bir arada.
Bir vizyon geliştirmeden, program ve proje yapmadan fısıl fısıl kulis yapıyorlar.
Cengiz de bu kulisleri taşıyor gündeme. Haklarıdır. Buyursunlar.
Ama "amca"lara da saygılı olsunlar.
Onları kulvar dışına davet etmesinler...
Onlarla yarışsınlar!
O program "Stadyum" değil!
TRT'deki dostlarım alınmasın, darılmasın.
Cumartesi günü sık sık yaptıkları anonslarla "Stadyum Özel"i izlememizi önerdiler.
Eskişehirspor Fenerbahçe, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Trabzonspor maçlarını izledikten sonra "Stadyum" a yöneldim.
Aaa...Stadyum bu mu ?
Erdoğan Arıkan, hızlı hızlı maç özetlerini sundu, golleri birer kez daha izledik ve program bitti.
Benim bildiğim Stadyum, Arıkan, Üründül, Demirkol üçlüsünden oluşan bir yorum programıdır.
Maç var, goller var, görüntü var...
Ama ses (yorum) yok!
Çünkü yorumcular yok.
Maç özetleri dersiniz, golleri verirsiniz, teşekkür ederiz.
Ama şu reyting yarışından pay almak için bizi kandırmaya mecbur değilsiniz.
Baş döndüren antrenör trafiği
Turkcell Super Lig'in ilk yarısında (9 kulüp) daha sezonun üçte biri bitmeden 10 antrenör görevi bıraktı.
Hikmet Karaman, Jarabinski (Antalyaspor), Raşit Çetiner (Konyaspor), Engin İpekoğlu (Kocaelispor), Ertuğrul Sağlam (Beşiktaş), Ali Yalçın (Denizlispor), Osman Özdemir (Hacettepe), Hakan Kutlu (Ankaragücü) Mesut Bakkal (Gençlerbirliği) Samet Aybaba (Bursaspor) hazan yaprakları gibi birer birer döküldüler.
Sezon başında yöneticilerle yaptıkları anlaşmalar, heyecanla ortaya koydukları plan ve programlar çöpe atıldı.
Şimdi bir de moda başladı : Karşılıklı anlaşarak ayrılık kararı veriyorlar... Tıpkı zengin evlilikleri gibi hep medenice (!) bitiyor bu beraberlikler.
Doğrusu kalanlar (yöneticiler) ve gidenler ( hocalar) böyle anlaştığına göre bize de kolayından "antrenör kıyımı" terimini kullanmak pek doğru olmuyor!
Yine de bu medeni (!) ayrılıklarda kafamı kurcalayan bir şeyler var.
Örneğin, Samet Hoca'nın akşam Başkan İbrahim Yazıcı ile oturup "Yoruldum, bırakın gideyim" demesinin, dostça ayrılmasının hemen ardından Gençlerbirliği'nde de Mesut Bakkal görevi bıraktı. Sonra Cavcav, Aybaba görüşmeleri başladı.
Bu hızlı trafik şahsen benim başımı döndürdü, yetişemedim.
Bursaspor Başkanı İbrahim Yazıcı'nın "Samet Hoca ile Beşiktaş tandansı yüzünden ayrıldık" demesine de hiç akıl erdiremedim.
Türfad Başkanı İsmail Dilber dostum bu trafiğe ne diyecek acaba ?
Benim hâlâ başım dönüyor da!
‘When I’m 64’
" When I'm 64 "
Otuz yıl önce Londra'da İsveçli İngilizce öğretmenim Brita'dan dinlemiştim Paul Mc Cartney'in şarkısını....
Sonra telefonu açıp Sevgili eşim Nermin'e söyledim :
" Will you stil need me, will you stil feed me,
When I'm sixty-four ? "
(64 yaşına geldiğimde de bana ihtiyacın olacak mı, beni besleyecek misin ? )
Dün sabah, The Beatles'ın şirin ve unutulmaz parçası, benim hayatımın gerçeği oldu.
Üç çocuk babası, ikiz torun dedesi olarak eşimle çok hoş bir kahvaltı yaptık.
Sonra Lig TV ve Irmak'da da mumlu pastalarla şımarttılar beni.
İyi ki doğmuşum yani!