Haydi şunu itiraf edelim: Milli Takım Teknik Direktörü, Türk Futbolu’nun kum torbasıdır.
Kadro seçiminden saha sonuçlarına kadar hemen her konuda en başta medya, Milli Takım hocasına vurur da vurur.
Mesajlarını önemsiyorum
Güneş’i gönderip Yanal’ı getirdik. Sonra onu da eli böğründe bırakıp Fatih Terim’e kucak açtık. Terim, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası finallerinde turnuvanın en eğlenceli takımıyla göz kamaştıran bir başarı sergiledi. Sonra Dünya Kupası elemelerinde gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldık ve hocayı küstürüp kaçırdık.
Guus Hiddink, bu harcama, kovma, küstürme ve gönderme geleneğimize ara verip aklımızı başımıza toparlamak için iyi bir deneyimdi. Olmadı. Dünya çapındaki seçkin ve başarılı hocaya fazlasıyla saygı gösterdik.
Ama o bizden hak ettiğimiz saygıyı esirgedi. Bilinen yanlışlarını tekrarlamanın gereği yok artık.
Şimdiii... Son on yılda yaşadıklarımızdan bir ders çıkarıp Abdullah Avcı ve ekibine gereken saygıyı göstermek, onu anlamaya çalışmak, ona destek olmak gibi bir borcumuz var. Geçmişte hocalarımızdan esirgediğimizi, şimdi fazlasıyla ona sunmamız gerekiyor.
Abdullah Avcı, alışık olmadığımız, beklemediğimiz bir kadro seçimiyle eleştiri için kalem ucu sivriltenlere aradığı fırsatı daha baştan vermiş oldu.
Bugünkü Slovakya maçı için Bursa’ya çağırdığı oyunculara bakıp “Çoluk çocuğu çağırmış” diyenler de çıktı, “ Hoca Emre’yi, Volkan’ı sildi ” diyerek erkenden ahkam çakanlar da!
Oysa Avcı, ilk maçına çıkarken hem günceli göz önüne alarak formda oyunculara ağırlık vermiş, hem de alışılmış tecrübeli oyuncuları kenarda tutarak gelecekte forma vermeyi düşündüğü oyunculara davetiye çıkarmıştı.
Seçtiği kadro, kendi adıma söyleyeyim, gayet anlaşılır bir kadroydu! Elbette deneyimli ustaları da 2014 Dünya Kupası elemeleri başladığı zaman, o günkü form durumuna göre göreve çağırabilirdi.
Avcı’nın seçtiği kadrodan çok, verdiği mesajları önemsiyorum ben... Hoca, 2014 Dünya Kupası elemelerinde hedefinin grup birinciliği olduğunu söylüyor.
Hani Hiddink’in 2012 Avrupa elemelerinde Almanya’ya, 2014 elemelerinde de Hollanda’ya peşin verdiği grup birinciliğinden çok farklı bir duruş bu... Doğrudan meydan okuyan, savaşmaya hazır, işi şansa bırakmayan bir duruş!
Avcı ayrıca, Türk Futbolu’nun birinci sıradaki sorununun Dünya Kupası’na katılmak olmadığını da dürüstçe ortaya koyup daha temel sorunlarla uğraşmamız gerektiğinin altını çiziyor.
Doğru düşünüyor, doğru söylüyor, doğru yapıyor.
Avcı’ya başarılar diliyorum!
Demirören başarmak zorunda!
TFF Başkanlığı gibi ateşten bir gömleği futbolumuzun en zor döneminde bilerek, isteyerek, büyük bir heyecan ve sorumluluk duygusuyla giyen Yıldırım Demirören’e başarılar diliyorum.
Kongrede tek aday olarak seçime girdi. Bursaspor ve Galatasaray’ın oylarını almadı, 229 delegenin 221 oyu ile işbaşına geldi.
Ajandasında malum şike teşvik dosyası ile birlikte futbolumuzun birikmiş ağır sorunları var.
Hepsini çözmek zorunda...
Birilerini memnun etmek gibi popülist yaklaşımlara yönelmeye ne zamanı, ne de fırsatı var.
O yüzden herkesin Demirören’e yardımcı olması gerekir.
Hiç değilse daha anlayışlı davranabilirler.
Başkan, bugünkü Slovakya maçı için Bursa’ya gitmeyecek.
TFF’nin yeni yönetimini toplayıp görev bölümünü yapacak. Hemen ardından UEFA-Türkiye ilişkilerinin masaya yatırılacağı yoğun bir program kendisni bekliyor.
Kimse kongrede esen havaya kendini kaptırıp bu işten bir küskünlük yorumu çıkarmasın.
Umarım maçı seyredecek zamanı olur!
Beşiktaş’ta yeni adaylar
Beşiktaş’ta Yıldırım Demirören’in boşalttığı başkanlık koltuğuna kim oturacak? Bu sorulara kolay ezberlerle yanıt vermek o kadar kolay değil.
Süper Lig’deki her büyük kulüp gibi Beşiktaş’ın da büyük finansal sorunları var.
Gündelik ödemelerden transfer taksitlerine kadar ağır faturalar yeni başkanı bekliyor. Yıldırım Demirören, bu sorunları kendi cebinden çözümleyip kulübe borç yazıyordu. Mali kongrede alacaklarını hibe edeceğini söyleyip, zor göreve heveslenenlerin yoluna trafik ışıklarını koydu: “Cepten ödeyen de alacağını hibe etsin!”
Böyle bir ortamda kuşkusuz her başkan adayı iki kez düşünmek zorundadır.
Levent Erdoğan, sonrasında Sinan Vardar başkanlığa hazırlanan isimler.
Serdal Adalı ise hem Adanalı Beşiktaşlılardan, hem de iş ve siyaset dünyasındaki üyelerden destek vaadi almış. Adaylığını koyabilir.
Murat Aksu beklemede... Geçen kongrede Demirören’e karşı adaylığını koyan ve seçimi kaybeden Aksu, bu defa daha sakin ve tedbirli davranıyor.
Anlaşılan o ki, çok adaylı bir seçim olacak.
Tüm başkan adaylarından beklenen şey sadece sıcak para bulunması değil. Sıcak paranın yanı sıra iyi hazırlanmış, soğukkanlılıkla uygulanacak ve mali sorunları tümüyle çözecek projeler bekler Beşiktaşlılar...
Özetle sadece parayı bulan değil...
Aklı olan gelsin!