Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, söze kestirmeden giriyor: “- Önümüzdeki sezon doğrudan katılacağımız Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkamayız!”
Acaba yanlış mı anlaşıldı? Hayır, Başkan ısrarla tekrarlıyor sözlerini: “Göreceksiniz, gruplardan çıkamayacağız.“
Aysal’ı böylesine sert ve keskin konuşturan konu, yabancı statüsü... Türkiye Futbol Federasyonu’nun önümüzdeki sezon uygulayacağı 5+3 kuralının sadece Galatasaray’a değil, Türk futboluna, tüm kulüplere ağır zararlar vereceğini söylüyor Başkan... “Bu kararla, diyor, uluslararası rekabete giremeyiz. Düşünün, rakiplerimiz dünyanın her ülkesinden en seçme futbolcuları alıp sınırsız bir özgürlükle oynatırken, bizler bulabildiğimiz en değerli yabancılardan sadece 5’ini Süper Lig’de oynatabileceğiz. Geri kalan 3’ü de kulübede oturacak. Bu uygulamayla başarılı olmamız mümkün değildir.“
Hayır, bu bir basın toplantısı değil. Galatasaray Spor Kulübü’nün düzenlediği Metin Oktay Fair Play Ödülü’nün ikinci yıl jüri toplantısındayız. Başkan her konuda görüşlerini açık ve net paylaşıyor. Yabancı futbolcu statüsünün karşısında olduğunu biliyoruz ama, böylesine “gruptan çıkamayız” keskinliğinde vurgu yapması çok keskin bir tavır. Başkandan izin alarak bu görüşlerini yazmaya karar veriyorum.
Uzlaşmaya varılmalıydı
Elbette TFF gereken değerlendirmeyi yapacaktır. Ligler başlamadan önce statü değişikliği ya da yeni bir düzenleme olur mu, sanmıyorum. Ancak bu kararlar alınırken benim yıllardır üzerinde durduğum “yuvarlak masa”nın yine boş kaldığını, kulüplerin, futbolcuların, antrenörlerin ve yöneticilerin bu konuda tartışarak bir uzlaşmaya varılması gerektiğini tekrarlıyorum. Yabancı futbolcu statüsü konusunda özellikle Galatasaray’ın çok geç tepki verdiğini, geçen yıl statü ilan edildikten sonra tartışma açtıklarını hatırlatıyorum. Galatasaray’ın ara transferde de statüyü bile bile yok sayarak genç ve kaliteli olsalar da gereğinden fazla yabancı alarak stok şişirdiğini anlatıyorum. Başkan, bu kararlar alınırken Federasyon’un kulüp önerilerini sormadığını, araştırmadığını söylüyor.
Yabancı statüsünün, bugünkü sınırlayıcı anlayışla Türk futbolcusunun değerini gerçek dışı rakamlara taşıdığını anlatıyor Başkan: “Tamam Türk futbolcusuna ağırlık ve öncelik verelim. Ama nerede uluslararası rekabet standartlarına uyacak oyuncu? Var mı? Yok. Olanları da zaten görüp alıyoruz. Ama anormal, akıl almaz bedellere maloluyor bu. Çünkü yabancılara yasakçı anlayış yerlilerin fiatını katlıyor!”
UEFA Başkan Vekili Şenes Erzik de jüride. Bir zamanlar Fenerbahçe Başkanı Ali Şen’le bir türlü anlaşamadıkları 3 artı yabancı konusunu hatırlatıyor: “O kavga Bosman kararlarından önceydi. Şimdi Bosman kararlarıyla sınırlar kalktı. Bu sınırsız oynatma hakkı Türkiye’de de uygulanmalı. Hatta biz de alt yapıdan yetiştirmeyi teşvik için UEFA olarak bazı zornlayıcı kararlar almıştık. Gördük ki uluslararası rekabet bundan zarar görüyor. Yakında biz de zorlama kararları kaldırıp kulüpleri özgür bırakacağız” diyor.
Yapıcı yaklaşılmalı
Konuya biraz daha yapıcı yaklaşmak gereğini duyuyorum: “Yine de Federasyon 3 yedeği kulübeye indirerek, onları tribünde dışlanma psikolojisinden kurtararak olumlu bir adım attı. Şimdi antrenörlerin elinde daha geniş seçenekler var”... Görüşüm pek kabul görmüyor. Aksine o uygulamanın da üç yabancının kulübede beklemesiyle genç Türk futbolcularının önünü keseceğini söyleyenler var.
Keşke yuvarlak masada uzlaşabilseydiler, diyorum... Ama daha baskın bir görüş var: “En büyük çare özgürlüktür. Sınırlar kalksın!”
Yoksul martıların yoldaşı: Dilek Ergül
Dilek Ergül, denize gönül vermiş sporcu bir anne. Eşiyle birlikte çocuğunu yetiştirirken, ülkenin öksüz ve yetim çocukları için de eyleme geçmeye hazırlanıyor. Haziran’ın ilk günlerinde İstanbul’dan 9 metrelik bir yelkenli ile yola çıkacak. Eylül’e kadar Akdeniz’den Atlas Okyanusu’na geçecek.
Sonra Kanarya Adaları’nda deli fırtınaların bitmesini, denizin uslanmasını bekleyecek. İlk fırsatta yelkenini açıp 16 bin millik macerasını tek başına tamamlayacak ve Amerika’da kıyıya çıkacak. Amacı, bu çetin mücadelede kendisini destekleyecek sponsorlar bulup en az 1 milyon lirayı denkleştirmek.
Bu tek başına giriştiği mücadelenin önemli giderlerini kendi karşılayacak. Sponsorlardan sağlayacağı parayla en az 10 çocuğu üniversite bitirinceye kadar Darüşşafaka aracıyla eğitmek istiyor. Bana Halikarnas Balıkçısı’nın Aganta Burina Burinata’sından çok etkilenerek denizciliğe başladığını anlattı. Ben de aynı anda o kitaptan hiç unutmadığım dizeleri tekrarladım:
Deniz ejderinin rakibi
Yoksul martının yoldaşı
Kaptanın gururu
Denizcinin türküsü ol!
İkimiz de duygulandık. Ama duygudan önce yapmamız gerekenler var. Dilek Ergül’ün “hayırlı” yolculuğu için katkıda bulunmak, sponsorluk üstlenmek isteyenlere adres: rotaatlantik@gmail.com