Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Galatasaray’da bir gün bile yöneticilik yapmadan başkanlık koltuğuna oturan deneyimsiz Ünal Aysal’ın dönemi maalesef hem kendisi, hem de Galatasaray için ters sonuçlarla bitti.
Galatasaray, finansal dar boğazlardan kurtulup “Çilek” tarlalarına girmişti. Önce Sneijder, sonra Drogba geldi. Peşpeşe yaşanan çifte şampiyonluklardan sonra “eleman” Fatih Terim gitti.
Galatasaray çilek tarlasından Pizza sofrasına oturdu. Önce Mancini, ardından Prandelli. Evet, yine Şampiyonlar Ligi’nde oynuyorlardı ama, takımın performans grafiği sürekli iniş eğrisini gösteriyordu.
Aysal, Divan Kurulu’nda Riva arazisiyle ilgili projeleri onaylanmayınca alındı, gücendi, hevesini kaybetti. Olağanüstü kongre kararı alarak en zor virajda sürücü koltuğundan indi.
600’den fazla maaşlı eleman çalıştırıyordu Galatasaray. İçlerinde Başkan’ın tercihiyle işbaşına getirdiği, 5 yıllık sözleşmelerle 50’şer bin dolardan maaşa bağladığı süper danışmanlar da vardı. Bu danışmanların hangi üretici fikir ve projelerle Başkan’a vizyon kazandırdığını bilmiyoruz. Ama kulübün ağır bir yük altında ezildiğini de görüyoruz. (Kek kalıbında dördüncü yıldız fotoğrafı da anılarımızdaki yerini koruyor.)
Başkan Duygun Yarsuvat, Abdurrahim Albayrak ve Ali Dürüst, çaresizlik ortamında çare ararken, Aysal’ın delik deşik mirasından patır patır gerçekler dökülüyor ortaya.
Prandelli ile imzalanan sözleşmenin yalanlarla dolu vaat belgesi olduğunu, Başkan Yardımcısı Albayrak kamuoyuna açıkladı.
İnanılmaz bir şok yaşadı Galatasaraylılar. Sadece onlar mı ? Kamuoyu bütünüyle şaştı kaldı bu işe. Prandelli, teknik adam olarak performansı ne kadar düşük, takım ile iletişimi ne kadar kopuk olursa olsun, kıpırdamıyor. İmzaladığı sözleşmenin 7 milyonluk tazminat maddelerine dayanmış, kovulmayı bekliyor.
Daha da acı ve dramatik olanı Basketbol takımında yaşananlardır. Takımda Carlos Arroyo dışındaki tüm oyuncular kulüpten hak ettikleri ücretlerini alamamaktadır. Furkan Aldemir, noter kanalıyla sözleşmeden doğan hakkını kullanmış ve alacakları zamanında ödenmediği için serbest kaldığını açıklamıştır.
Furkan Aldemir, NBA’e kanat çırparken, geçen yıl final serisinde son maçı oynamalarına izin verilmeyen oyuncular dağılmanın eşiğine gelmişlerdir.
Galatasaray, FİFA ve UEFA’da finansal takibe uğramış, kurumsal güvenliğini yitirmiştir.
Ünal Aysal, genel kurul tarafından ibra edilmiş olabilir. Ama yarattığı kaos devam etmektedir.
Bütün bu yanlışları neden yaptı? Hesapsız kitapsız harcamalar, sözleşmeler ve plansız işlerden sonra Galatasaray bu çıkmazdan nasıl çıkacaktır?
Ünal Aysal, kamuoyu önünde açıkça hesap vermelidir. Vicdanıyla barışmalı, aklanmalı ve hesabı kapatmalıdır.

Haberin Devamı

Shevchenko ve Caner

Haberin Devamı

Fatih Terim’in Milan macerasından eski bir öykü sunuyorum: Hocamız, Serie A’daki bir maçın 87.dakikasında, skor avantajını
korumak için bir hamle yaparak Shevchenko’yu oyundan alır.
Ukraynalı yıldız futbolcu sinirlenir bu duruma... Terim’in uzanan elini “Hadi ya!” tavrıyla boş bırakır. Terim bir kenara not eder bu davranışı. Maç bitiminde hiddetle soyunma odasına yönelir. Kapıda Shevchenko... İki elini teslimiyetle Hoca’ya uzatıp şunları söyler: “Biliyorum, kızgınsınız. Ama lütfen kızmayın, ben böyleyim. Sakatlanmadığım sürece sonuna kadar oynamak isterim. Bu huyumdan bir türlü vazgeçemedim. Elbette haklı olan sizsiniz. Ben sizden özür diliyorum.” Terim hiçbir tepki vermez. Ama bir sonraki maçta Shevchenko’yu 65. dakikada oyundan alır. Yıldız futbolcu gülücükler saçarak, başparmağını okey anlamında kaldırarak Terim’i selamlar ve duşa gider.
Kıssadan hisse: Caner Erkin, Bursa’daki “fevri” davranışından sonra kamuoyu önünde özür diledi. Agresif bir futbolcu olduğu için maçta sarı kart gördüğünü, oyundan alınmasına da yanlış bir tepki verdiğini itiraf etti. Futbolcular, zaman zaman egolarının tutsağı olabilir. Sonradan pişmanlıklarını da açıklamalı, 7’den 70’e tüm sporseverlere en azından dürüst bir örnek vermelidir.
Caner’i kutluyorum. Kıvırmadan, polemiklere girmeden kimseye çamur atmadan temiz bir duruş sergiledi.

Haberin Devamı

Önce sağlık!

Tanrının bize verdiği en önemli iki armağan sağlığımız ve onurumuzdur. İkisini de korumalı, toz kondurmamalıyız. Ama bazen kazaya, zaman zaman hayatın olmadık sürprizlerine, iftiraya uğrayarak yaşama sevincimizi kaybederiz. Cüneyt Çakır ve Mehmet Topal’ın başına gelen beklenmedik sağlık sorunları hepimizin canını sıktı. Derken öğrendim ki futbolumuzun en saygıdeğer bilim adamı Prof. Dr. Bülent Bayraktar da dün fıtık ameliyatı olmuş. Üçüne de geçmiş olsun... Bir an önce işlerine dönmelerini bekliyoruz. Futbol keyfimiz, onlar yoksa eksik kalır!