Ryan Babel Beşiktaş’ta... Bu habere üzülmek mi gerekli, sevinmek mi? Bilemiyorum. Şimdilik bildiğim Babel’in Ajax alt yapısından yetişip 17 milyon Euro’ya Liverpool’a transfer olduğu, oradan da 7 milyon Euro karşılığında Hoffenheim’a geçtiği.
Merdivenin çok üst basamaklarına çıkıp, oradan Manchester United, Manchester City, Chelsea ya da Arsenal’e değil... Bayern Münih’e de değil, Hoffenheim’a geçmesi kariyerinde bir iniş anlamına geliyor. Orda tutunamayıp Ajax’a dönüyor. Sonrası bildiğiniz öykü... İki yıllık bir Kasımpaşa macerası var ülkemizde. Kasımpaşa 2,5 milyon Euro’ya onu Al Ahl’ye verdi... Derken döndü dolaştı ve La Liga’da kuzey İspanya takımlarından Deportivo La Coruna’da karar kıldı. Oraya gidişi bonservissizdi. Yıllık 400 bin Euro karşılığında oynuyordu.
Beşiktaş’ın La Coruna’ya bonservis ücreti ödeyip ödemediğini bilmiyoruz. Ancak 2,5 yıl için Babel’e ödenecek toplam garanti ücret (1 milyon 200 bin; 2 milyon 100 bin; 2 milyon 100 bin) 5,4 milyon Euro’dur. Bu transferin ekonomik bakımdan ne anlama geldiği yukarıdaki rakamlarla açıkça görülüyor: Beşiktaş eskici dükkanına girip “antika” aldı!
Ryan Babel’in Beşiktaş’taki pozisyonu ne olacak? Kaynaklarım, futbolcunun doğal yeri olan sol önde oynayacağını söylüyor. Bunun açıklaması şu: Olcay, Cenk Tosun, Aboubakar, Talisca ve Adriano olmadı... Bir de Babel’e bakalım. Futbol antrenörü dostlarımdan biri, “Bu futbolcular olmadıysa sistem yok demektir. Sistemsiz bir takıma Babel’i getirmek yanlıştır. Hayır, Babel sadece bir oyuncudur ve oyuna katkı sağlamak için gelmiştir, deniyorsa transfer doğrudur” diyor.
İyi ama sormak gerekmez mi? Sevgili hocam Beşiktaş’ın en sıkışık oyunlarında sol kanatta hem savunma yapan, hem de çabuk paslarla çaprazdan ceza alanına giren Olcay Şahan’a ne oldu? O’nu takıma yeniden kazandırmak için yeterince çaba mı göstermediniz, yoksa umudunuz mu tükendi? Sol kanatta bu kadar adam deneyip olumlu sonuç alamadığınıza göre, Babel’in daha garantili bir alternatif olduğunu söyleyebilir misiniz?
Bir başka sorun da şu: 30 yaşındaki Babel’in katılmasıyla Beşiktaş’ın yaş ortalaması yükselmiş, yorgun bir takım profili ortaya çıkmıştır. Takımda 20’li yaşlarını sürdüren 30 yaş altında futbolcu sayısı azalmıştır.
Ryan Babel santrfor oynar mı? Hiç sanmıyorum. Yapacağı en iyi iş sol önde forvet olarak hücuma katılmaktır. Peki Caner Erkin’in takıma dönüşüyle Babel - Erkin beraberliği yeni bir sistemin parçası olabilir mi ? Umarım olabilir.
Ryan Babel’in Kasımpaşa’da beyefendi, disiplinli bir futbolcu olarak anımsandığını belirtelim. Quaresma’dan daha fazla asist yapacağını, gol atacağını umanlar da var. Bu görüşe de karşı çıkamam.
Kariyer merdivenlerinde hızlı çıkış ve seri inişler yaşayan Ryan Babel şimdi sahanlıkta bekliyor.... Çıkacak mı, inecek mi? Bilmiyoruz, bekliyoruz.
Cuma dostları, Cumartesi kurbanları
Aynı sektörde iş yapan iki iş adamıydılar. Genç, enerjik, dinamik ve vizyoner kişilikleriyle piyasada kısa zamanda adları yayılmıştı... Üç hafta önce Fatih Camii’ndeki Cuma namazında aynı safta yan yana geldiler. Namazı kılıp vaazı dinledikten sonra birbirlerini selamlayıp tanıştılar. Aslında ikisi de karşısındakinin kim olduğunu iyi biliyordu. Ama bu ilk karşılaşmaydı. Sonraki görüşmeleri çok hızlı ve yoğun biçimde gelişti.
İkisi de yurtdışındaki markalardan iki önemli sipariş almıştı. Neşeliydiler.
Yeni yıla birlikte girmeye, eşlerini de tanıştırmaya karar verdiler...
Güzel bir Cuma günü başlayan arkadaşlıkları, Ortaköy’de Cumartesi gecesi sona erdi. Eşleriyle birlikte aramızdan ayrıldılar. Terör kurbanlarının, şehitlerin arasında sonsuzluğa yürüdüler.
Şimdii...
Bu öykünün Türkiye gerçeklerine uymadığını söyleyen varsa alnını karışlarım. Memleketi dinci-yobaz-kafir, batıcı-laikçi-züppe diye ayırıp kafalarına göre yaşam biçimi dikte etmeye kalkışanlara sadece “Kes ulan” derim.
Af edersiniz.
Talat Tunçalp ve Spor Müzesi
Yeni yılın acı haberlerinden biri de Türk Bisikleti’nin 1 numaralı yarışçısı Talat Tunçalp’ın 101 yaşında aramızdan ayrılmasıydı. Doğum, ölüm oranları ve ömür istatistikleriyle uğraşanlar için 101 yaş, 90+dan sonraki uzatmaların da bittiği anlamına geliyor. Takdir-i ilahi böyle yazmış, yapacak bir şey yok ama yine de üzülüyoruz.
Bilim insanlarının yeni bir keşfi var şimdi: Oral History... Ağızdan anlatılan tarih. Araştırmacılar ve meraklılar için sağlam bir referans noktası. Tunçalp o berrak hafızası ve zekasıyla bize çok şeyler anlatabilirdi. Yine de anlattı... 1936 Berlin Olimpiyatları 100 km. bisiklet yol yarışında Arjantinli rakibiyle çarpışıp bisikletinin hurdaya çıkması, kalbini kırmış, isyanını kimseye anlatamamış, ancak trajedik bir fotoğrafla memlekete dönmüştür. Yine de o yarışı Türk takımının 7. bitirdiği bilgisi var.
Talat Tunçalp’in ölümü benim aklıma yine spor müzesini getirdi. İki -üç yıl kadar önce İstanbul BB’nin Sapanca’da düzenlediği Spor Müzesi Çalıştayı’na katılmıştık. Çok değerli bilim insanları, sanatçılar ve spor adamlarının inanılmaz sağlam önerileri vardı... Bu çalışma ne oldu? İptal mi edildi, ara mı verildi?
O Spor Müzesi kurulsaydı, Talat Tunçalp’in de orada bir köşesi olur, videodan “oral history” örnekleriyle çok şey öğrenirdik!
Hamit Kaplan’a saygı armağanı
Leyla ve Atilla Kaplan kardeşler, yıllar sonra babaları Hamit Kaplan’ın anısını emek ürünü bir kitapla ölümsüzleştirdiler... Türk güreşinin modern zamanlardaki muhteşem şampiyonunu, 1956 Melbourne Altın, 1960 Roma Gümüş, 1964 Tokyo Bronz madalyalarıyla, anekdotları, öyküleri ve duyulmamış maceralarıyla spor kitaplığımıza kazandırdılar. Bu hayırlı evlatların sponsoru yok... Yayınevi de bir dostluk ve vefa örneği göstererek basmış. Anlayacağınız,
Bu kitabı edinmenizi ve okumanızı öneririm. (Atilla Kaplan 0555 330 36 37 / atikap@gmail.com)