Başbakan Erdoğan’ın futbola ilgisi hem yoğun, hem etkin. Hayatın her alanıyla ilgili kişisel görüşleri, üniversiteleri, kamu kurumlarını etkiliyor. Sporda da federasyonlara, kurullara ve kulüplere adeta bir yol haritası çiziyor. Başbakan’ın Kızılcahamam’ daki AKP kampında dile getirdiği futbolla ilgili görüşleri de ilginçtir. Kulüplerin şirketleşmesine sıcak bakmadığını açıklıyor Erdoğan. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’a gönderme yaparak, “Banka kuracaksın. Bu borçla bu izni sana kim verecek? Sanki bütün izinler alınmış, elindeymiş gibi, şuraya marina, şuraya AVM yapacağım diye sözler vermek doğru değil” diyor. Ayrıca futbolculara ödenen paraların da çok uçuk olduğunu, kayıtlarda görünmediğini belirtip ekliyor: “Bu terazi bu kadar sikleti çekmez!”
Kızılcahamam’daki açıklamaların elbette dayanağı var. İlk olarak şirketleşmenin “sakat” olduğunu vurgulayalım. 30 yılda küresel koşullar değişmiş, İngiltere’de bile kulüplerin halka açık şirket sayısı 25’ten 7’ye düşmüştür. Ancak sorun şirket olmadan büyüyen mali yapının nasıl denetleneceğidir? SPK eski üyesi ve Ulusoy Federasyonu’nun Mali İşler Sorumlusu ekonomist dostum Erdal Batmaz, “bağımsız denetim”e vurgu yapıyor. Kulüplerin (dernek ve şirket) tüm bilançolarının federasyon tarafından denetlenmesini, yetersiz ve yanlış olanlara lisans verilmemesini öneriyor. TFF bugünkü delegasyon yapısıyla bu denetlemeyi yapabilir mi? Çok zor! Batıda hisselerin geri çağırılması yöntemiyle “halka açık” pozisyondan “sermaye şirketi” pozisyonuna geçişler var. Ancak Türkiye’de bunu gerçekleştirmek neredeyse imkansız bir kaynak sorununu çözmeye bağlı. Arada “altın hissenin” de unutulmaması gerektiğini belirtelim. Başbakan şirketleşme konusunda hiç de haksız sayılmaz.
Spor dışı yatırımlara gelince... Kulüplerin asıl işlevlerinden uzaklaşarak marina, inşaat, banka, AVM gibi alanlara yatırım yapması, hem bilinmeyen zor ve riskli işlerle dağılmalarını, hem de yolsuzluk olasılıklarını akla getiriyor. Başbakan’ın bu konuda en azından “uyarıcı” olduğunu söyleyebiliriz.
Futbolculara ödenen paralara gelince.. Yakın bir zamanda vergi oranları yeniden belirlenebilir... Sporda kayıt dışına ağır cezalar da söz konusudur. Bir başka olasılık da “terbiyevi ithalat” ilkelerine uyarak yabancı sınırlamasını kaldırmak.. mıdır? Onu da görür, öğreniriz!
Teşekkürler Yalçın Aksoy
Öğrendim ki İstanbul Olimpiyat Oyunları Hazırlık ve Düzenleme Komitesi Genel Sekreteri Yalçın Aksoy, görevinden ayrılmış. Benim için sürpriz olmadı, beklenen bir gelişmeydi.
Yine de Yalçın Aksoy’un hakkını teslim etmeli, Türkiye’nin olimpiyat yolculuğundaki katkılarına alkış tutmalıyız. Yalçın Aksoy, HDK üyeliğinde iki yıl, sonrasında da 1994’den beri profesyonel koordinatör/genel sekreter olarak beş adaylık programında da yoğun bir özveri ve emekle görev aldı. Aklına ve vicdanına uymayan hiçbir karara imza atmadı.
Kişilikli, sabırlı, adanmış ve bilgili bir spor adamı olarak sevgili dostumu teşekkürle selamlıyorum. Olimpik hizmetlerine elbette devam edecektir, O’nun unvana ihtiyacı yoktur!
F.Bahçe’ye saygıyla
* Aziz Yıldırım, onca eleştiriye, suçlamaya, sportif ve yargısal kararlara rağmen, üyeler tarafından aklandı, onandı. İki adaylı seçimde 6 bin 821 oy alması bunun en açık kanıtıdır.
* Mehmet Ali Aydınlar, “Salondan içeri bile giremez” denilen kongrede aday olarak delegelerin karşısına çıkmış 2 bin 383 oyla hem potansiyelini ortaya koymuş, hem de “teveccüh” görmüştür.
* Evet, Fenerbahçe Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşlarından biridir. Büyüklüğü - İslam Abi’nin yazdığı gibi- ölçülemez. Bu büyük camia, yıkılamaz, teslim alınamaz!
* Kongrenin olgun ve ılımlı havası, belki Başkan’a da bir mesajdır. Kendisinden daha kucaklayıcı, daha barışçı ve daha sakin bir dönem bekliyoruz.
Bilic’e soru:
Elinde 4 santrfor var. Almeida, Eneramo, Mustafa Pektemek ve Ömer Şişmanoğlu. Onları hep birer birer “tek santrfor” oynatıyorsun. Almeida-Eneramo ya da başka bir ikili... Çift santrfor aklına gelmiyor mu Hocam?