Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“İlle de galibiyet, mutlaka şampiyonluk, kesinlikle madalya... Nasıl olursa olsun final... Kürsüye çık, madalyanı tak, ödü1ü de kap !”
Spor kültürümüze yapışan “sonuç odaklı“ virüs, oyunun güzelliğini alıp götürdü. Temiz ve masum keyfimizi sildi, süpürdü.
Şu doping illeti örneğin... Şike ve teşvik skandallarını sollayıp utanç listemizin birinci sırasına yükseldi.
Halterden sonra atletizmde de zehirlenmiş sporcularımız.
Federasyon Başkanı Mehmet Terzi’ye sordum, doğruladı: “Evet, maalesef 24 atletimiz arasında 16 yaşındaki bir çocuğumuz da var!”
Düşünün, kaşarlanmış ağabeylerinin ve ablalarının izinden gideyim derken, nasıl yanlış yollara sapmış küçük kardeşimiz!
Terzi, halterdeki etkin piyasa aktörlerinin atletizmde de tezgah açtığını söylüyor. Yeni sözleşme yapmış bazı antrenörlerin de mesaiye “stanazolol” takviyesi ile başladığını söylüyor.
İstanbul’da 2020 Olimpiyat ve Paralimpik Oyunları’nı düzenlemek için topyekün gayret gösterirken doping konusunda insanları nasıl ikna edeceğiz, bilemiyorum. TMOK Başkanı Uğur Erdener, Dünya Antidoping Ajansı (WADA)’nın yönetim kurulunda... Ama bir zamanlar rektörlüğünü yaptığı Hacettepe Üniversitesi’ndeki Türkiye Doping Kontrol Laboratuvarı’nın yetkileri askıya alındı. Erdener övünmeli mi, dövünmeli mi? Kendisi bilir!
Madalya yağmuru ile kapanan Mersin 2013 Akdeniz Oyunları’nı da karışık duygularla hatırlayacağız.
Kısa zamanda tesisleri inşa etmek, hizmete sunmak başarıdır. Açılış-kapanış törenlerindeki koreografi de en azından teknik olarak ne kadar becerili olduğumuzu göstermiştir, tebrikler. Ama hakça soralım şimdi: Akdeniz Oyunları statüsüne yüzde yüz uyum sağlayan bir protokol sınavı verdik mi ? Hayır, vermedik ! Ne Mersin Belediye Başkanı, ne TMOK Başkanı o protokolda hak ettikleri yer ve roldeydi. Merak edenler, açılış töreni statüsüne de bir baksın, nerede yanlışlar yaptığımızı bir görsün isterim. Bunları kontrol edilemeyen bir ihtiras gösterisi olarak bir kenara not ettim. Umarım olimpiyat oyunları bize verildiğinde tekrarlamayız (zaten tekrarlatmazlar)!
Açılış töreninde bayraktarlığımızı yapan Rıza Kayaalp, abuk bir twitter mesajıyla -burada tekrarlamayayım - olimpik ayıp işledi. Irkçı söylemde bulundu. Halt etti. Halt etmek dünyanın neresinde ödüllendiriliyor, bizden başka? Kafileden çıkarılacak adamı onurlandırıyoruz, ayıp!
U-19 Futbol Milli Takımımız, Cezayir’le final oynuyor. Kaybedebilirsin. Ama hiç değilse adam gibi oyna! O Recep Niyaz’ın vatan kurtaran aslan pozuna girmek için gösterdiği gayretlere bir şey demeyeyim de, Sedat Yüce’nin kırmızı karta giden iki sarı kartı da tam sorumsuzluk örneği! Laubali, disiplinsiz ve saygısız! Kırmızıyı gördükten sonra ağır ağır çıkıyor sahadan, hiç de utanmadan. Bu çocuğa futbol öğretebilirsiniz. Bir zahmet sporculuğu da öğretin, lütfen!
Sayılabilir, ölçülebilir, rakamla ifade edilen değerlerin peşine düştük milletçe. Ama sayılamayan, ölçülemeyen, rakamlarla ifade edilemeyen değerleri unuttuk, yok saydık. Sevgi, saygı, ahlak, dürüstlük liginde hep beraber küme düştük.
O yüzden madalyalar artık mutlu etmiyor beni! Yine de kutlarım hak edenleri.

İnsanlar yaşadıkça... İnsanlar yaşadıkça
SLAVEN BİLİC: Beşiktaş’ın hukukçu, besteci ve sempatik teknik direktörü, hem takıma, hem de Çarşı’ya yeni bir coşku verebilir. Hırvatistan Milli Takımı’ndaki başarısına saygı duyuyoruz. Kulüp kariyeri nasıl gelişecek? Merakla bekliyoruz.
CEYHUN YILDIZOĞLU: Kadın Basketbol Takımımız Avrupa’da onunla yeniden kürsüye çıktı. Önce gümüş, sonra bronz madalya... Bu istikrara şapka çıkaralım. Kızlarımıza da bravo!
MAHMUT KULEİN: Özerk federasyonların seçim statüsüne yaptığı itiraz nihayet Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’nda kabul gördü. Atanmış bürokratlarla seçim olmaz. Siyaset-spor ilişkilerine hukukun kestiği racon çok önemli.
ERSUN YANAL: Gönlünde yatan aslana kavuştu. Fenerbahçe Teknik Direktörü olarak hak ettiği bir nöbeti devraldı. Başarısı, sadece Fenerbahçe’ye değil, Türkiye’ye çok şey katar!

Yeni Gine’de futbol, Filipinler’de güreş
Basın Yayın’dan sevgili dostum Atakan Yavuz, anlattı. FSM Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Dr. Aslan Delice, “Antropoloji Penceresinden Hukuk” çalışmasını kitaplaştırmış. Basit toplumlarda akrabalık, iktidar ve çıkar ilişkilerini ele almış. “Örneğin Yeni Gine’de İngiliz misyonerlerden futbolu öğrenen GahukukuKama halkı, bir tarafın kazandığı sonuç yerine, tarafların berabere kalacağı skora kadar maça devam etmektedir. Kabul edilebilir ve uzlaşma zemini içeren karar. Filipinler’de ise İfugao toplumu arazi ihtilaflarının giderilmesinde güreşe başvurur, kazananın haklı olduğuna karar verilir”.
Kitabı ilgiyle okumaya başladım. Yeni Gine’de insanlar, oyundan hep birlikte keyif almayı önemsiyorlar. Beraberlik ısrarı, uzlaşmayla birlikte “eğlenceye” de dayanıyor. (Gel de Amerikalılara anlat!) Filipinler’de ise sporu bir adalet aracı olarak görüyorlar. Bizde spor, adalet önünde sanık sandalyesinde!.
Yavuz’a teşekkür eder, Dr. Delice’yi kutlarım.

UEFA rüzgârı
UEFA Disiplin Kurulu’nun Fenerbahçe ve Beşiktaş’a verdiği cezalarla ilgili olarak yetkin bir hukukçuyla konuştum. İşte ondan aldığım bilgilerle edindiğim izlenimler:
1)Ceza süreleri artmaz. Artma olasılığı yüzde beş!
2)UEFA Tahkim Kurulu’nda savunma içeriği çok önem kazanacak. Maçların CD’leri belge olarak kanaat oluşturabilir.
3)UEFA’nın ceza kararları, doğrudan mahkeme hükmüne dayanıyor.
4)Fenerbahçe ve Beşiktaş etik olarak kupalarını TFF’ye iade edebilir
5)TFF İlk etapta dosyayı üç ayda karara bağlayabilirdi, ağır davrandı.
6)UEFA’nın karar almasını geciktiren neden Fenerbahçe’nin Avrupa’da yarı finale kadar devam etmesi.
7)Kişiler için mutlaka ceza kararı çıkacaktır. Ancak bu cezanın adil ve dengeli olması için müfettişten ek rapor istendi.
8)Trabzonspor, UEFA’ya başvurarak Türkiye’deki Tahkim Kurulu’nun hatalı oluştuğuna dikkat çekti. Atamayla gelen kurullardan sonra TFF’nin CAS’ı tanıması gerekiyor. Oysa Türkiye CAS’ı tanımıyor. Ana Statü’de değişiklik yapılması gerekiyor. Tahkim Kurulu, genel kurulda seçimle işbaşına gelirse CAS’ı tanımamak o kadar önemli değil. Ama bugünkü gibi atamayla işbaşına gelirse tüm kararlar için CAS’a kadar gidilebilecek.
9)TFF, önceden aldığı kararlarda ısrar ederek değişiklik yapmadan yoluna devam edebilir!