Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Eğri oturup doğru konuşalım... Süper Lig’de her takım, her takımı yenebilir... Futbolun en temel doğrusudur bu.
Futbol o nedenle dünyanın en yaygın, en sevilen, en popüler sporudur.
Kuralları değişmediği için bir...
Basketboldaki boy uzunluğu gibi özel vücut yapısına gerek duyulmadığı için iki...
Her takımın her takımı yenebileceği bir oyun olduğu için, üç!
Şimdi bu üçüncü özelliğe karşı çıkanlar, istatistiklerle itiraz edenler, Real, Barcelona, Bayern ya da Paris St.Germain örnekleriyle bin dereden, bir sürü maçtan su taşıyıp bazı takımların mutlak egemenliğinden söz edenler çıkabilir. Onları iddialarıyla baş başa bırakıp yine de inandığımı tekrarlamak isterim. Evet, her takım her takımı yenebilir.
Üstelik en olmayacak, en beklenmedik zamanlarda.
İşte Kasımpaşa - Beşiktaş maçı da öyle bir maçtır. Kaldı ki Kasımpaşa, bu ligin sıradan takımlarından biri değildir. Kişiliği, oyun stili olan, kaliteli bir kadroya sahip takımıdır. Futbolun bir kavga ya da egemenlerin oluşturduğu kurtlar sofrası olduğuna değil, eninde sonunda masum bir oyun olduğuna inanıyorsanız bu sonucu normal ve makul karşılamalısınız.
Eksikler ve hatalar
Elbette Beşiktaş açısından üç puanlık bir avantaja dönüşmesi beklenen yarışta rakip Fenerbahçe’ye yakalanıp hizaya gelmek Beşiktaşlılar için kolay anlaşılır ve katlanılır bir şey değildir.
Ama ne olursa olsun iyi anlaşılmalı ve tahrip edici etkilerden kurtulmak adına katlanılmalıdır.
Beşiktaş’ın Kasımpaşa yenilgisini oluşturan eksikler ve hatalar var... Tolga Zengin’in beklenmeyen bel arızası, Gökhan Töre’nin, Veli Kavlak’ın, hatta bir süre oyun giren Tolgay Arslan’ın sakatlığı ya da sonrasındaki yetersizlikleri gibi... Quaresma’nın sarı kart cezası gibi...
Bu öyküde Şenol Güneş’in dramı da var... 1996’da ve 2011’de Trabzonspor teknik direktörü olarak avucundaki şampiyonluğu iki kez kaptırdı... O maçların ayrıntılarına girmiyorum...
Ortak tehlike
Pazartesi akşamı Kasımpaşa’ya kaybederken, o hatalardan birini ısrarla sürdürdüğünü gördüm... Şenol Hoca, maçı tutmayı, yenemiyorsa yenilmemek için (beraberliğe) oynamayı, kapanmayı hiç sevmiyor... Kimilerine göre bilmiyor. O kadar insafsız olmayacağım... Sadece “stratejik” hesapları “taktik” anlayışlarının önüne geçiyor, o kadar. Ama bu ille de kazanma güdüsü, iflah olmaz kayıplar yaratıyor. Ardından oyun içinde yaptığı değişiklikler de cabası...
Bu yıl Beşiktaş’ı ve Şenol Hoca’yı bekleyen ortak bir tehlike var...
Son üç yıldır bir arada oynayan oyuncuların ağırlıkta olduğu kadro, Gomez ve Quaresma’nın katılımına rağmen şampiyonluğu kaybederse... Şenol Hoca da üçüncü defa Fenerbahçe’ye kaptırırsa...
Hep beraber “Kaybeden/ Looser” olurlar... Arjantinli Hector Kuper ve Valencia’sı gibi iki kez Şampiyonlar Ligi finali oynasan da kazanamayınca dağılıyorsun... Başka örnekleri de var.
Şimdi Beşiktaş açısından tarihin en zor yolculuğu başlıyor. Ya her türlü önlemi alarak, daha çok çalışıp daha çok isteyerek son yedi haftayı hatasız bir koşuyla tamamlayacaklar... Ya da kaybedip Looser olacaklar... Ya da kazanıp “Winner” unvanıyla yeni bir tarih yazacaklar.
Bekleyip göreceğiz.

Haberin Devamı

Bursa maçıyla açılış...
Zor bir zamanlama!

Haberin Devamı

Vodafone Arena’nın inşaatı bitti. Önce resmi açılış töreni yapılacak, sonra da Pazartesi günü Bursaspor maçıyla hizmete girecek o muhteşem stat.
Ancak hesapların kördüğüm olduğu bir haftada, Bursaspor’la yeni statta ilk maça çıkmak ne kadar isabetli bir karar, düşünmek gerekiyor. Bu saatten sonra kararı değiştirip Başakşehir’e gitmek de geri adım atmak olur.
Bursaspor maçında 41 bin 903 taraftar, hasret kaldığı tabloları yeniden yaratacak... Akustik... Koreografi... Pankart, slogan, Allah ne verdiyse!
Peki bu tablo sadece Bursaspor’u mu baskı altına alır, yoksa en çok 14 bin taraftar önünde oynamaya alışmış Beşiktaş takımını da mı ezer?
İyi düşünmek gerekiyor. Psikolojik, fizik, taktik önlemlerin hepsi alınmalı.
Aksi halde kaş yapalım derken...
Maazallah!