Maç başladığı zaman görüldü ki hem Ersun Yanal, hem de Slaven Bilic, “asıl koz”larını kulübede oturtuyorlar. Beşiktaş’ta Demba Ba, Trabzonspor’da Oscar Cardozo bu oyunun jokeri olarak saklanmıştı.
Daha da şaşırtıcı olan, iki teknik adamın lig boyunca sergiledikleri felsefeden bu maçta özel olarak uzaklaşıp daha gerçekçi, daha kontrollu oyunu öne almalarıydı. Trabzonspor da Beşiktaş da önceki maçlarına oranla yavaş ve sakin bir oyun sergilediler. Tatsız sürprizlere kapıları kapamak adına bol pası tercih edip savunmada hata yapmamaya çalıştılar.
Yine de heyecan yaratan birkaç pozisyona tanık olduk... Örneğin boş durumdaki Özer’in kale ağzında atamadığı gol... Mehmet Ekici’nin uzaktan attığı şutlar. Tolgay’ın arka direkte kaçırdığı da saç baş yolduracak cinstendi.
Beşiktaş topa sahip olmada rakibinden öndeydi. Oyunun önemli bölümünü de rakip yarı sahada oynayarak kalesini tehlikeden uzak tuttu. Sahadaki gerçeğe bakıldığında Bilic’in makul bir onbirle oyuna başladığını söyleyebiliriz. Bu oyunda genç kaleci Günay, stoperler Sivok ve Ersan ile orta alanda Atiba ve Tolgay’ın başarılı olduğunu gördük. Gökhan Töre, bilinen etkili kişiliğinden uzaktı ama yine de Demba Ba’ya yaptığı asistle klasını gösterdi. Sosa’nın iyi niyetli oyunu ile fizik gücü dengeli değildi.
Beşiktaş’ta Bilic’in kullandığı joker (Demba Ba), oyuna girer girmez golünü attı. Sonrasında Beşiktaş’ın üst üste girdiği gol pozisyonları maçın heyecanını arttırdı. Asıl garip olan 90 dakika boyunca tek şut atamadan ama canla başla mücadele eden Mustafa Pektemek’in 90+5’te Oğuzhan’ın asistiyle kafa golünü atıp üç puanı güvence altına almasıydı.
Trabzonpor’da Özer, Mehmet Ekici, Erkan ve Medjani, oyuna beklenen ağırlıklarını koyamadılar. Cardozo kenarda beklerken Deniz Yılmaz’ın cepheye sürülmesi ne kadar isabetli oldu, anlayamadık.
Sonuç olarak Beşiktaş liderliğine toz kondurmadan, çok keskin bir virajı sağ-salim dönerek önemli bir avantaj sağladı.
Kartların her hafta yeniden dağıtıldığı şampiyonluk masasında, Beşiktaş gövde gösterisi yaptı. Üç puanı “götürmek” elbette önemli. Ama unutmayalım. Asıl olan bu ligi “bitirmek”!