Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Bu yazıyı da Cüneyt (Koryürek) Ağabey’e adıyorum. Biliyorsunuz, O’nun için “olimpiyat” 100 metre ile başlar, 100 metre ile biterdi. Gerisi, eh işte...
Ve Cüneyt Ağabey’e hep sorardım: “Abi ne zaman bir beyaz şampiyon çıkacak?”
Hayır, ırkçı takıntılarım olduğundan değil... Dünyanın en hızlı adamı olmaya artık hiçbir beyazın niyetlenmediğinden kaynaklanırdı merakım.
Piposunu bazen dolu  bazen boş ağzında dolaştırıp gülerdi Cüneyt Ağabey... Biliyordum, müthiş bir

Bir beyaz koştu deseler
Charley Paddock (Antwerp 1920 /10.08) hayranıydı. Beyaz Amerikalı’nın hayatını keyifle anlatırdı. Sonra 1932 Los Angeles’in şampiyonu Harold Abrahams (10.06) da O’nun kahramanlarından biriydi.
Ama sonradan renk değiştirdi 100 metre koşusu... Beyazlar yavaş yavaş kayboldu. Jesse Owens (1936/ 10.03), Harrison Dillard (1948/10.03) artık yeni bir çağı başlatmışlardı. 100 metre siyah atletlerin alanıydı. Beyazlara final hakkı tanınmıyordu.
Arada Alman Armin Harry vardı tabii (Roma/10.02)... Olimpiyat öncesi Zürih’de 100 metreyi net 10 saniyede koşmuş, hakemlerin yarışı tekrar kararına kızmış ama, kronometreyi yine 10 saniyeye sabitlemişti.
Beyaz atletler rekabeti daha fazla sürdürmediler. Finallerin rengi hep siyaha boyandı.
Elbette Valeri Borzov (Münih 1972- SSCB/UKR 10.14) ve Allan Wells’i (Moskova 1980  B.Britanya/İSK 10.25) unutmuyorum. Onlar 100 metrenin son şampiyonları... Ne var ki, 1972’de 9.9 koşan iki Amerikalı Eddie Hart ve Rey Robinson, CNN stüdyolarında TV seyretmeye dalıp finale yetişememişlerdi. Meydan Borzov’a kaldı. O da 49 adımda altın madalyaya ulaştı. 1980’de ABD Başkanı Carter’ın, Moskova Olimpiyat Oyunları’nı boykot etme çağrısı (Türkiye dahil) 51 ülke tarafından kabul edilince, olimpiyatın ve 100 metrenin ateşi söndü. İskoç Allen Wells kötü bir dereceyle altını kapan son beyaz oldu.
Son 6 olimpiyatın tüm finalistleri siyah atletler... Ama yine de bir ırk sorunu değil bu... Olimpiyat tarihçisi Dawid Wallechinski’ye göre bir dil rastlantısı var ortada. 1896 Atina’dan bu yana 87 madalyanın 66’sı hep İngilizce konuşan ülkelere gitmiş... O zaman bir kültür sorunu olarak bakılabilir mi 100 metreye?

Irk değil kültür sorunu
Belki...
Batı Afrika ve Afro-Amerikan atletlerle Atlas-Pasifik okyanuslarının sıcak ülkelerinde yaşayan siyahlar, 100 metreye daha hevesli. Ayrıca yetenekliler de. Henüz doğrulanmamış bilimsel tezlere göre kimi siyahi atletlerde 1 yerine 2 aşil tandonu var. (Genetik varyasyon)... 1964’de Charles S.Coon’un Harward Üniversitesi’nde yaptığı araştırma sonucunda siyahların daha yüksek topuğa ve daha kalın, yağlı ayak tabanına sahip, baldırlarının ince tendonlarının da uzun olduğu ortaya çıkmış. Eski ABD yüzme takımı koçu James Counsiluan da siyahlarda daha çok beyaz kas lifi (darbe şiddeti, çabukluk), beyazlarda daha çok kırmızı kas lifi (dayanıklılık devamlılık) bulunduğunu bu yüzden spor dallarında da siyahların boks ve sürat koşularında, beyazların da yüzme ve maratonda başarılı olduğunu ileri sürmüş.
Özellikle Avrupa’da beyaz atletlerin 10 saniyenin altında koşup koşamayacağı tartışılıyor. Koşabilir, diyenlere göre 1993’de Marian Voronin (Polonya) zaten 9.9997’yi gerçekleştirdi. Ama kayıtlar, 10 saniye olarak tutuldu. 10 saniyenin altında koşan beyazlar üzerine söylenti çok. Ama ortada onaylanmış veriler yok.
Çoğu otoriteye göre bu gerçekler beyazların yetersizliğini ya da siyahların kesin üstünlüğünü ortaya koymuyor. Örneğin Amerika’da ve Avrupa’da 100 metrede olimpik iddia ile ortaya çıkan hevesli beyaz atletler yok. Yine Amerika’daki veriler, hiçbir üniversitede siyah öğrencilerin sırıkla yüksek atlamaya yönelmediği, yönlendirilmediği ortaya çıkmış. Atletizm koçları, böyle bir  iki hevesliyi ezbere sprinter olmaya gönderiyorlarmış.
Jamaikalı Usain Bolt’un 100 metrede dalga geçerek, rakiplerine nispet yaparak kırdığı 9.69’luk dünya rekorundan sonra, beyazlardan ne kadar hevesli çıkar bilemem ama, Amerika’nın hem siyah hem de beyaz atletleriyle artık havlu attığı kesin!
Cüneyt Ağabey, insan fiziğinin ve yeteneğinin geliştiğini, rekorların da her zaman kırılacağına inandığını söyler, “Siyah  beyaz fark etmez. Zafer her zaman insanoğlunundur!”derdi.
Sağ olsaydı da söyleyebilseydim keşke: “Evet, özellikle çukulata oğlunun!”
Ah be Cüneyt Ağabey, bu rekor var ya... Tam senlikti! 

Phelps’in işi daha da zor!
Pekin’de tarih yazarak yüzmede dünya rekorlarıyla süslediği 8 altın madalyayı boynuna asıp, Mark Spitz’in rekorunu kıran ve tek olimpiyatta en çok madalya kazanan, Nikolay Adrianov’un 15’lik rekorunu suya gömüp, 16 rakamına ulaşan Michael Phelps, artık bir an önce tatile çıkıp ortadan kaybolmak istediğini söylemiş.
Hakkıdır.
Ama kiminle tatile çıkacak ?
İngilizlerin iddiasına göre, 2004 200 metre kurbağalama şampiyonu Amanda Beard’la mı ? Yoksa İngiliz model Lily Donaldson’la mı ?
Amanda Beard, kürk için hayvan katliamını protesto etmek üzere çırılçıplak soyunmuş, Playboy’da anadan doğma pozlar vermişti.
Donaldson’un cömert pozları da hem podyumlarda, hem de basında heyecanla izleniyor.
Tasası bize düşmez ama...
Sizce Phelps kiminle tatile çıkmalı ?
Kapağı çoktan Pekin’e atan Amanda ile mi ?
Yoksa ille de Londra’da haber bekleyen Lilly ile mi ?

Ayna ayna söyle bana
Bu rezaleti ilk kez Los Angeles’de görmüştük. 1984 Olimpiyat Oyunları’nın yayıncısı ABC televizyonu, Amerikalı’nın yarışmadığı müsabakaları asla yayına sokmuyor, isteyen ülkelere servis yapıyordu. Ya da basın merkezindeki petek ekranlardan seyredebiliyorduk o maçları. Halk, dünyaya kör kalmıştı. Hele madalya törenleri... Şampiyon Amerikalı ise ne ala! Hem de defalarca... Ya öteki ülkelerin şampiyonları ?
Kimse görmüyordu onları!
İnanır mısınız, benzer bir durum burada aynen geçerli...
Çinlilerin CCTV kanalları var. Tam 12 tane. Biri de İngilizce...
Masa tenisi, basketbol, voleybol, futbol, atıcılık, boks...
Ve dahi badminton...
Hatta okçuluk.
Özellikle halter!
Peki ya atletizmden ne haber ?
Li Xiuan 110 metre engelli seçmelerinde sakatlanıp yarışı terk etti ya, anında kestiler yayını...
Madalya umutları yoksa, yayın da yok...
100 metre seçmelerini ortada bırakıp badmintona atladılar. Tıpkı Amerikalılar gibi Çinliler de aynayı hep kendilerine tuttular. Galiba siz benden daha izliyorsunuz olimpiyatı.
TRT neyi ne zaman göstereceğini biliyor.
Biz burada oradan oraya seyirtip duruyoruz.