Estiler, gürlediler ve bir anda boşaldılar... Ortalığı bir gol seli kapladı. Herkes neye uğradığını şaşırdı.
Tıpkı bir yaz yağmuru gibi...
Ortalamanın üstünde... Beklenmedik ve aşırı zararlı !..
Beşiktaş, ilk golünü Nobre ile 56. saniyede bulurken, İbrahim Kaş, Ali Tandoğan ve yine İbrahim Kaş’la 4 - 0’a ulaştığında 10. dakika henüz dolmamıştı.
Düşünün; sezonun fark rekorunu kırıyorsunuz ama yine de endişelerle, kaygılarla sezonu kapatıyorsunuz. Üstüne üstlük üçlü averajın kritik dengelerini de riske sokarak... Rafael’in golüne engel olamayarak...
Ya Fenerbahçe, Trabzon’da en azından bir puan alabilseydi ? Durum ne olurdu ? Herhalde Beşiktaş iyice sıkıntıya girerdi.
Tribünde öfkeli, kime çatacağını bilemeyen, her şeye karşı Çarşı !.. Haklılar belki... Bu yap boz tahtasına dönen transferden, kadercilikten, takım savunması kavramının son derste bile hâlâ öğrenilememesinden, yönetimin sürekli hakem şikayetinden, kendi hırçınlıkları yüzünden yedikleri cezalardan... Elbette hiçbirinden memnun değiller, içleri yanarak şikayet ediyorlar...
Özeleştiri zamanı
İyi ama bir vicdan muhasebesi yapıp şu kırık dökük karnede kendilerinin hiç mi payı yok, düşünmezler mi ?
Beşiktaş yanlışlar üstüne yanlışları ekleyip önce Şampiyonlar Ligi’nin dışına düştü, sonra da kulağı Ankara’da UEFA - Intertoto köprüsünden sallanıp durdu (Holosko’nun golüyle rahatladılar). Sivas’ı averajla geride bırakıp UEFA Kupası’na katılma tesellisiyle avundu.
Beşiktaşlılar, bir sezonu daha kaybettiniz.
Hep beraber bir dolu yanlışlarla...
Şimdi kimseyi suçlamadan herkesin bir özeleştiri yapmasının tam zamanıdır.
Sizlerden başlayalım. Sayın Başkan, sayın teknik direktör, sayın menajer...
Aynaya bakın ve Beşiktaş’ın geleceği için umut ışıklarını yakın.