Eğri oturup doğru konuşalım... Aslı Çakır Alptekin’le Gamze Bulut, dört yıl önce bu ülkeye olimpiyat oyunlarının en büyük sevincini yaşattı. 1500 metrede Aslı birinciliği alırken, yarışı ablasına bırakan Gamze kızımız da güle oynaya gümüşü kaptı.
TRT spikeri arkadaşım Cüneyt Kıran, yarışı gözyaşları ve coşkuyla anlatıyordu. Bizler, Londra Olimpiyat Oyunları’nı izleyen gazeteciler, sporumuzun en parlak anlarına tanıklık ediyorduk. Olimpiyat tarihinin en yavaş koşulan (4.10.23) yarışıydı bu, olsundu. Biz kazanmıştık.
O gün yarışı 10. sırada bitiren Lisa Dobriskey, bu başarının normal olmadığını söyleyerek “doping” ima ediyordu. Coşkumuzun yarattığı öfke ile “Hadi oradan!” deyip kızlarımıza kol kanat gerdik.
Bugün geldiğimiz noktada maalesef Dobriskey haklı çıktı. Evet, iki atletimizde de doping içeren yasaklı maddeye rastlanmamıştı ama farklı zamanlarda alınan örnekler, kan değerlerinin anormalliğini ortaya koyuyordu.
Adına salonlar açılan, devlet, belediye, şirket ödülleriyle adeta servete boğulan kızlarımız WADA (Dünya Anti Doping Ajansı) tarafından suçlandılar. Yalan söyleyerek hepimizi uyuttuklarını sandılar.
Ne yazık ki takke düştü, kel göründü. Önce Aslı suçunu kabul edip ömür boyu men cezasından sıyırdı, 8 yılla yırttı. Geçen hafta da Gamze Bulut, ceza ile karşı karşıya kaldı. Suçunu kabul ederse 2 yıl, kabul etmezse 4 yıl ceza alacak.
Özellikle Gamze’ye karşı çok kırgın ve öfkeliyim... Onunla pek az telefon görüşmesi yapabildim. Bana, kişisel olarak Süreyya Ayhan’a ait Türkiye rekorunu yenilemek, Rio’da final koşmak ve Tokyo 2020’de altın madalya almak için olağanüstü bir programla çalıştığını anlattı. Evlenmişti. Antrenörü Süleyman Altınoluk’tan beklenmedik biçimde ayrılmış, sonra Federasyon’un bulduğu Ukraynalı antrenörle Antalya’da özel hazırlık dönemine girmişti. Bizlere ısrarla raporlarının temiz olduğunu söyleyen Gamze Bulut, nihayet geçen hafta güneşi balçıkla sıvayamayacağını anladı. Futbol, basketbol, transfer rüzgarları essin. Gerektiği zaman zaten yazacağız. Ama Aslı le Gamze’nin yaptığını asla unutmayacağız.
Çünkü bize yalan söylediler!
Milli Takım’ın genleri
Geçen hafta Mustafa Denizli ile söyleşiyorduk... Elbette Milli Takımı da konuştuk. Kısaca şunları söyledi: “Az sonra Fatih Hoca’yı arayıp kutlayarak şans dileyeceğim. Kendi adıma, bu turnuvadan en az bir çeyrek final bekliyorum. Ötesi de olabilir. Yepyeni bir kuşak var elimizde. Çok şeyler vaadeden bir kuşak. Hem unutmayalım, Milli Takım katıldığı dört büyük turnuvanın üçünde derece yaptı. Başarı bizim genlerimizde var!”
Üç güzel kitap
Bugünlerde üç dostumun kitaplarını keyifle okuyorum. İlki, Yaman Törüner’in “Başarılı Olmanın Yolları”... Ekonomi ve siyaset dünyamızın seçkin uzmanı, batıda ün yapmış düşünürlerden ve liderlerden yaptığı seçkilerle kolay okunan, pratik bir esere imza atmış. Örneğin Ann de Lney’in şu sözleri sporda da geçerli: “Rakibin sizi karalayacağını hissederseniz, en iyi savunma saldırıdır!” (NTV Yayınları)
Değerli meslektaşım Ahmet Çakır, yazdığı onca değerli kitabın arasına şimdi de Mucizeler Uçağıyla Paris Yolculuğu’nu katmış... Milli Takım’ın katıldığı her turnuvaya zengin içerikli birer kitapla ışık tutuyor. Tartışmalar, öyküler, yıllar sonra yeniden değerlendirmelerle Euro 2016 boyunca elinizden düşmeyecek bir kitap bu. (Sone Yayınları)
Son kitabımız da Spor eski Genel Müdürü Yunus Akgül dostumuzun “Olimpiyat Çağı” adıyla spor kitaplığımıza kattığı eser... Sorunlu bir teşkilatın sorumlusu olarak gerçekleri hiç saptırmadan, eğip bükmeden dürüstlükle kaleme alınmış düşünceler. (Gençlik Spor Vakfı yayını)
Sevgili dostlarımı içtenlikle kutlar, değerli eserlerini okumanızı öneririm.