Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Beşiktaş Cola Turka, sezon başında 3,5 milyon dolarlık bir bütçe ile kuruldu. Beko Basketbol Ligi’nde kuşkusuz final ve şampiyonluk kovalayacak bir kadro olacaktı bu. Sponsorun katkısı, TV yayın hakkından doğan pay ve iddaa gelirleriyle kulübün sırtına yük olmadan başarıyı arayacaklardı.
Gelin görün ki sponsordan gelen para, futbolun her zamanki “acil” gereksinimleri için harcandı, daha sonra da yerine konmadı. Basketbolla ilgilenen dostlarımız, bugüne kadar ancak 2 milyon dolar harcanabildiğini, sporcuların, para sıkıntısıyla gündelik ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çektiğini dile getiriyorlar.
Beşiktaş için talihsizliklerle dolu bir sezon... Chatman, sezon ortasında marihuana alışkanlığı yüzünden takımdan ayrıldı. Bir süre sonra Baxter de biriken alacakları nedeniyle sözleşmesini feshedip serbest kaldı. Bu arada dört aydır maaşlarını alamayan 4 basketbolcu, federasyonun da dertlerine çare olamadığını görünce mahkemeye başvurdular. Haluk, Muratcan, Cevher ve Kerem, toplu alacaklarının gecikme faiziyle birlikte ödenmesini talep ediyorlar.
Ama kuşkunuz olmasın play off serisinde canla başla oynayarak mücadeleyi sürdürüyorlar. İşlerini aksatmıyorlar.
İki yabancı oyuncusunu kaybeden Beşiktaş’ta bir de Avustralyalı var... Brad Newley... Avustralya’nın gözde forvetlerinden biri... NBA draftında Houston Rockets tarafından seçilmiş, yaz liginde oynamış, daha sonra Avrupa’da kariyerini geliştirmeye karar vermiş. İngiliz Uluslar Topluluğu oyunlarında altın madalya kazanmış... 2008 Pekin Olimpiyat Oyunları’nda milli takımda görev almış. Brad Newley, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nda da Avustralya Milli Takımı’yla birlikte konuğumuz olacak.
Bu Brad Newley, maaş ve diğer ücretleri üç aydan beri ödenmediği için serbest kaldığını belirterek geçenlerde bir İtalyan takımından teklif aldığını bildirdi yöneticilere... “Burada hiçbir sorunum yok. Ama parasızım... Beklemeye tahammülüm kalmadı. İzninizle İtalya’ya gidiyorum.” dedi. Yöneticiler telaşlandılar. Topu topu 45 bin dolar alacağı vardı, hepsini bankaya yatırdılar. Biraz da sırtını sıvazladılar ve Newley, play off kampanyasına yüksek (!) moralle katıldı. Telekom serisinde 23 sayı ortalaması tutturdu. Efes Pilsen’e yenildikleri ilk maçta 27 sayı attı.
İtalyan takımı, Avustralyalı’ya kapısını kapamadı yine de... 17 Mayıs’a kadar transfer işlemlerini yapabilirlerdi. Ama Newley bu kapının eşiğine bile bakmadı. Takımının finale kadar devam etmesi için kararlı bir sporcu tavrıyla elinden gelenin en iyisini yapmaya çalıştı. Arkadaşlarını yalnız bırakmadı.
Beşiktaş Cola Turka bugün saat 18.00’de Akatlar’daki kendi salonunda Efes Pilsen’le seriye devam edecek... Kazanırlarsa seriyi 2-1’e getirip beraberlik için bir kredi daha alacaklar... Kaybederlerse, yolun sonu...
O yüzden Beşiktaşlılara diyorum ki, onca sıkıntıya, parasızlığa ve yalnızlığa rağmen örnek bir mücadele sergileyen sporcularınızı alkışlamaya gidin...
Avustralya’nın “Taşfırın Beşiktaşlısı” Brad Newley ve arkadaşlarına hepinizin bir gönül borcu var, lütfen ödeyin!

Haberin Devamı

Selam sana Erman Kunter!
Euroleague’in Paris’teki dörtlü finalinde Türk takımı yoktu ama, bizim basketbol ailesinden gidenler oldu yine de...
Turgay Demirel, Tuncay Özilhan, Remzi Dilli gibi...
Fransa’da ligin normal süresini birinci sırada bitirerek play off’a favori giren Cholet’nin coach’u Erman Kunter’i aradı dostları : “Paris’e geliyoruz. Buradan istediğin bir şey var mı ?”
Erman Hoca, “acilen” söyledi isteğini...
Sonra salonda buluştular....
Maç başladığı zaman “haşur..huşur “ sesler duyuldu...
Erman Hoca, çok sevdiği can eriklerini yiyordu!

Haberin Devamı

Yok ediciler, yok sayılanlar
Şimdi puan cetveline bakıp sezon sonu performans kanaati oluştururken, görmemiz gereken gerçeklere de kör kalmayalım...
Daum mesela... Bakarsanız, Başkan Aziz Yıldırım’ın sezon başındaki “üç şampiyonluk” ihalesinin taşeronu olarak seçildi...
Son 90 dakikaya da favori olarak giriyor, elbette başarılı sayılabilir...
Ama Fenerbahçe’ ye kazandırdığı değerlerin yanı sıra kaybettirdiği değerlere de bakmalı...
Daum döneminde acaba kaç futbolcunun kariyeri gelişti, verimliliği arttı ?
Hiçbirinin...
Hele Semih Şentürk’ü tamamen yok saydı. Gökhan Ünal’ı hiçbir zaman koz olarak kullanmadı. Varsa yoksa Güiza diyeceğiz ama, İspanyol’u bunalımdan çıkaracak, gollerini arttıracak bir sistem değişikliği, özel motivasyon gibi denemelere de gitmedi... Deivid’i de tozlu bir stepne gibi hep kenarda tuttu.
Emre Belözoğlu’nun yükselen grafiği ile itiraz edeceksiniz, biliyorum... Ama Emre’nin başarısında da ilk kez sezon başı hazırlıklarına katılması ve Aziz Yıldırım’ın özel ilgisi daha etkili olmuştur, kanımca...
Galatasaray’da Rijkaard’a dönersek...
Servet’i adeta imha eder gibi yok sayan, dışlayan ve sıfırlayan hocanın sadece kariyerinden değil, insanlık anlayışından da ürkerim ben... Uğur Uçar’ı da unutturmak istedi bize. Barış Özbek, Ayhan Akman da onun yok saydıklarından.
Bu hocalarla devam edilecekse, yok ediciliklerinin yok edilmesi gerekir, diye düşünürüm...
Mustafa Denizli mi ? O’nun böyle günahları yok bana göre... Batuhan’ı ve Serdar Özkan’ı merak edenler için söyleyeyim. Hocanın sabrı olmasaydı, Ocak’ta çoktan ipleri çekilirdi!.