Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Rodrigo Tabata ile Murat Kalkan’ın ceza alanındaki ikili mücadelesine Hakem Abdullah Yılmaz penaltı kararı verdi... Evet, Murat Kalkan’ın topa yükselmek isteyen rakibini iterek dengesini bozması 9 kusurlu hareketten biri...
Abdullah Yılmaz da bu pozisyona penaltı çalan hakemlerden biri...
Çünkü her hakem böyle penaltıları vermiyor... Bizde de farklı penaltı tanımlamaları oluşuyor: "Penaltı gibi" (!) penaltılar... "Alakası olmayan" penaltılar... "Verilse de olur verilmese de olur" (!) cinsinden penaltılar...
Başka tanımlamalar da yapabilirsiniz ama Abdullah Yılmaz’ın verdiği penaltı, üçüncü örneğimizdeki gibi.
Her neyse... Guti attı bu defa... Böylece hem özgüvenini tazelemiş oldu, hem de Schuster’i ve arkadaşlarını rahatlattı.
Peki penaltının dışında ne vardı? Söyleyelim: Hiçbir yenilik ve farklılık yoktu!
Beşiktaş bildiğimiz Beşiktaş... Hücumda çok top geveledi, baskılı göründü ama ne doğru dürüst bir pozisyon üretebildi ne de rakibini oyundan düşürecek bir baskı oluşturabildi...
Aslında ilk on birler anons edildiğinde böyle olacağı belliydi.
Mehmet Aurelio’yu oyunun merkezine koyarsanız, ne eskisi gibi savunmayı tahkim etmiş olursunuz, ne de hücum oyununa fazladan katkı sağlayacak bir adamınız olur...
Kendine belirlediği dar bir alanın dışına çıkamayan Aurelio, bizim tanıdığımız ve bildiğimiz adam değil artık...
Aurelio’yu transfer edenler hangi felsefeye hizmet ettiklerinin farkında mıydılar? Bilmiyorum.
Ama Necip Uysal kulübede bekliyordu, bunu biliyorduk...
Dahası Schuster’in sakatlıklardan dolayı elindeki seçeneklerden oluşturduğu bir forvet hattı var ki evlere şenlik... Quaresma yanlış yerde (santrfor gibi) başladı... Sağda Tabata, solda Holosko...
Hadi Tabata bir penaltı yaptırdı, iki kez de kendi cezaalanına kadar gelip savunmaya destek verdi... Holosko ne yaptı? Ben hiç anlamadım... Dünya Kupası görmüş bir oyuncu futbolu dünkü gibi unutmak için neler yaptı, merak ediyorum... Schuster’in de Holosko’yu ilk on bire seçmesini, onun verimsizliğine ve hayalet haline tahammül etmesini de hiç anlayamıyorum.
Gençlerbirliği golü yedikten sonra dağılmadı, şaşırmadı... Aksine, Hurşut’la Serkan’la Billy Osman’la üst üste pozisyonlara girdiler, skora isyan ettiler. Hak ettikleri puanı alabilmek için müthiş enerji harcadılar.
O yüzden Hilbert, Ersan ve ille de Rüştü’yü alkışlasın Beşiktaşlılar...
Sahi, Bobo’nun sakatlığından sonra herkesin aklına Fatih Tekke geliyor, değil mi? Ama Ankara’da yoktu... Schuster’in O’nu kafasında bitirdiği söyleniyordu...
Öyleyse bravo (!) Alman Hoca’ya!