Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Güreş Federasyonu Başkanı Bekir Çeker, genel kurula iki üç gün kala bir açıklama yaparak adaylıktan çekildi. Londra Olimpiyat Oyunları’nda tek bronzla yaşanan başarısızlıktan sonra Hamza Yerlikaya’ya karşı eli zaten zayıflamıştı. Yine de son haftaya kadar seçim çalışmalarına devam etti. Sürpriz kararını açıklarken, “yukarıdan” gelen telkinlere karşı direnemediğini, dayanamadığını da ifade etti.
Yeni Başkan Hamza Yerlikaya’ya başarılar diliyoruz. Faal sporculuk döneminde göğsümüzü kabartan başarılarını umarız yöneticilik döneminde de sürdürür.
Olimpiyat sonrası her sonbahar, bizde federasyon başkanlarının yaprak dökümü mevsimidir. Kimi başarısızlığından, kimi de başarıya rağmen uyumsuzluğundan devreder koltuğu. Uyumsuzluk, federasyonun ya da başkanın, yüksek iradeyle, hadi açık söyleyelim, siyasi iradeyle ters düşmesi demektir. Siz özerklik diye itiraz ededurun, bizim federasyonlarımızın özerkliği, olsa olsa biçimsel olarak kitabına uydurulmuş bir masaldır. Sporun devletle iç- içe geçmiş sağlıksız yapısı, spor - siyaset ilişkisini de ister istemez sürdürür. Öte yandan hemen her federasyonun tüm etkinliklerinde devletin eline muhtaç olması da siyasal iradeyi en belirleyici güce dönüştürür.
Voleybolda Erol Ünal Karabıyık’ın onca örnek hizmetten ve başarıdan sonra seçimi kaybetmesi, basketbolda Dört Büyükler’in (Anadolu Efes,Beşiktaş, Fenerbahçe, Galatasaray) güçlü bir aday çıkarmasına rağmen seçimi yine de işbaşındaki Turgay Demirel’in kazanması, siyaset erki ile bürokratik etkinin sonucudur. Örnekler çoğaltılabilir. Gelen giden tartısını yapmanın da çok anlamı yok.
Bugünkü statüko değişmediği sürece hangi iktidar işbaşına gelirse gelsin, biz siyasetçi spor adamı arasında sağlıklı bir ilişki göremeyeceğiz. Statü, siyasetin emrindeki bürokrasiye, aşırı ölçüde delegasyon ve oy sağlıyor. Böylece biçimsel olarak adaylara ve oylamaya tanık oluyoruz ama, gerçek anlamda sportif iradeyi göremiyoruz.
Sportif iradenin geride kalması, her şeyden önce vizyonu daraltıyor. Gündelik sonuçlarla oyalanmayı daha kolay ve çekici kılıyor. Geleceğe dönük yatırım ve projeler, yerini omurgasız eğilip bükülmelere, deneme yanılmalara, popülizme bırakıyor. Dahası, spor adamlarının seçim güvencesi almak adına siyasetle yakın ilişkilere girmesini, ödünler vermesini dayatıyor.
Bu statüko değişmeli... Gerçek bir özerklik için devlet spor ilişkilerinde de sağlam köprüler kurulmalı.
Nasıl değişecek, derseniz...
Spor adamları, sporcular, antrenörler, susmamalı...
Spor dünyası sesini duyurmalı!

Haberin Devamı

Kocaman’la üniversitede

Haberin Devamı

Sapancalı dostum Faruk Bayraktar, geçen perşembe keyifli bir gün armağan etti bana... Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman, Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas’ı ziyaret edecekmiş, beni de davet etti. Bugünlerde Aykut Kocaman’la iletişim kurmak, birkaç saat beraber olmak özellikle gazeteciler için ne kadar büyük bir şans, takdir edersiniz.
Aykut Hoca ile hemen her konuyu konuştuk. Sakin, kararlı, huzurlu ve geleceğe umutla bakan durumu hoşuma gitti. Ligin ikinci yarısında takımının tam da istediği konuma geleceğini anlattı uzun uzun. Kırgınlıklarını, öfkelerini aşmıştı.
Rıza Çalımbay’la ikisini, “gülmeyi bilmeyen, beceremeyen adamlar” olarak tanımlarım ya sık sık... Hoca en kahkahalı günlerinden birini yaşadı.
Alex mi dediniz? Sadece tek olay canını sıkmış: Romanya maçının sonlarında, Milli Takım’ın en çok desteğe ihtiyaç duyduğu sırada bir grup seyircinin “I love you Alex” tezahüratı, o kadar!
Sakarya Üniversitesi 68 bin öğrencisi ve tıp dahil yeni fakülteleriyle inanılmaz büyüklüğe erişmiş. Orada kanı kaynayan gençleri görmek hepimize enerji verdi. Ev sahipliği, samimiyeti ve nezaketiyle tanımaktan mutlu olduğum Rektör Muzaffer Elmas hocamıza ve dostum Faruk Bayraktar’a teşekkür ederim.

Haberin Devamı

Umut, Fatih Terim’de!
Gençlerbirliği maçından sonra Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, üç boyutlu bir açıklama yaptı. Maçla ilgili ilk boyutu geçelim. İkinci boyut, milli takımdaki Galatasaraylı futbolcuların sakatlığı ile ilgili bazı yorumlara tepkiydi. Onu anlıyorum, Selçuk ve Burak’ın durumlarıyla ilgili kafa karışıklığına kendi bakışıyla açıklık getirmeye çalışıyor. Ama bu konuyla ilgili başkaları da var. Onlar niye susuyor, bunu anlamıyorum.
Gelelim en önemli üçüncü boyuta... Fatih Hoca, futbol yönetiminde futboldan gelenlerin söz sahibi olması gerektiğini dile getirdi orada. Tabii, bir çok arkadaş için maç sonrası gereksiz (!) görülen bir değerlendirme bu. O nedenle sözleri arada kaldı, kaynadı gitti. Oysa Hoca’nın sözleri büyük bir değişimin başlangıcı olabilirdi, çok kimse fark etmedi.
Ben yine de umutluyum. Hoca boşuna konuşmaz, bir... O dosyayı mutlaka açacaktır, iki!

Biz bu tarih boşuna mı yaşadık!
Sadece bisikletin değil, spor tarihinin de en büyük efsanelerinden biri olarak saygı ve hayranlık uyandıran, milyonlarca çocuğa bisikleti sevdiren Lance Armstrong, “doping” nedeniyle tarihten silindi.
Amerikan Antidoping Ajansı USADA’nın verdiği kararlar, nihayet Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI) tarafından da kabul edildi. Fransa Bisiklet Turu’ndaki unutulmaz 7 şampiyonluğu da dahil olmak üzere Armstrong’un tüm madalyaları, kupaları geri alındı. Ömür boyu spordan men edildi. UCI’nın yaptığı açıklamalar da tüyler ürperten cinsten... Birçok şampiyon, 40 ila 60 testten geçip dopingden yakalanırken, Armstrong tam 218 testten geçip yakayı sıyırmayı başarmış. İsyan etmekten kendimi alamıyorum: “ Yuh yani... Biz bu tarihi boşuna mı yaşadık!”