Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fenerbahçe Teknik Direktörü Aykut Kocaman’ın, Karabükspor yenilgisinden sonra “Artık gücüm kalmadı, bırakıyorum!” diyerek açıkladığı istifa kararı, sıkıntılı ve yorucu 3 Temmuz sürecinden sonra yepyeni, beklenmeyen bir süreç başlattı. Hiç kuşkunuz olmasın, bu süreç de yoracaktır Fenerbahçe’yi. Travmalar, tedavisi güç yaralar oluşturacaktır. Ne var ki, 3 Temmuz sürecinden farklı olarak sorunun çözümlenmesi ve bitirilmesi, tümüyle Fenerbahçe’nin kontrolundadır. Bu süreci Fenerbahçe ortak akılla kısa zamanda çözümleyebilir, sıkıntıları ve tartışmaları sonlandırabilir.
Aykut Kocaman, 3 Temmuz sürecinin yarattığı yükü onurla taşıdı, her koşulda dik durdu. Kulüp aidiyetinin en iyi örneklerini verdi. Gerçek bir liderlik portresi çizdi. Kulübün sarsılan prestijini kişisel kredisi, enerjisi ve adanmışlık duygusuyla ayakta tutmaya çalıştı.
Teknik direktörlük görevinde de başarısız olduğu söylenemez. Sıkıntılı bir dönemde hem kulüp sorunlarıyla uğraşmak, hem de futbol takımında önceden açıkladığı ilkeler çerçevesinde büyük dönüşümü gerçekleştirmek o kadar kolay değildi. Bir lig şampiyonluğu, uzun hasret yıllarını bitiren Türkiye Kupası, Şampiyonlar Ligi’ndeki arızaların ardından UEFA Avrupa Ligi’nde grup birinciliğiyle eleme turlarına ulaşmak, çoğu Fenerbahçeliye göre tatmin edici olmasa da başarısızlık değildir. Liderin 6 puan gerisinde kalmak elbette sıkıntılıdır. Ancak şu da unutulmamalı, zamanında 9 puan geriden gelenlerin de şampiyonluğunu gördü bu lig!

Haberin Devamı

Bu yara dikiş tutmaz

Kocaman, bir koltukta birkaç karpuz taşımaya niyetlendi, yoruldu. Kimi zaman yalnızlıktan, bazen kendi yanlışlarından bazen de şanssızlıktan!
Şimdi bu yorgunluğun ve tükenmişliğin ardından hep beraber şoku atlatma, yangını soğutma çalışmalarını izliyoruz.
Başkan Aziz Yıldırım’ın ve futbolcuların çabasıyla Kocaman’ın istifası bir anlamda donduruldu. Yıldırım, kişisel minnet duygularını da katarak Kocaman’ı göreve döndürmeye çalıştı, Hoca’nın arkasında durduğunu ilan etti. Bazı taraftar gruplarının protestosuna tavır koydu. Bunlar her hocanın hayal edip de göremeyeceği güzelliklerdir.
Ama yine de gerçeklere gözümüzü kapatamayız. Aykut Kocaman Alex konusunda doğru mesajlar vermiş, uygulama ve alternatif oluşturmada maalesef istediği sonuçları alamamıştır. Futbolcu grubunda da kafasındaki takım karakterini oluşturacak yetenek ve kapasitede savaşçılar yoktur. Bu anlamda da yalnız kalmıştır Kocaman.
Sporda geri dönüşlerin pek de muhteşem olduğunu göremedim ben... Temel sorunlar çözümlenmeden, kadroda kökten değişimler yapılmadan Kocaman’ın kafasındaki dönüşümler gerçekleşmez. Sık sık arızalar çıkar ve hoca da takımı da, kulübü de daha çok yıpranır.
Kocaman’ın, pazar akşamından beri ailesiyle birlikte dış dünyaya kapanıp bir tür “çile” çekme sürecine girdiğini de unutmayalım. Çoğu meslektaşları ve kendi futbolcuları uzak ülkelerde hak ettikleri tatili yaparken Aykut Hoca’nın çilesi, insanı üzüyor. Kocaman’ı kendi haline bırakalım, yeni yolculuklara yürüsün. Yeni projelerle futbolumuzdaki yerini alsın. Geri dönüşü de unutun. Bu yara artık dikiş tutmaz!

Haberin Devamı

Teşekkürler arkadaşlar!

Haberin Devamı

Spor Toto Süper Lig, son yıllarda eşi görülmemiş coşkulu ve heyecanlarla ilk yarıyı kapadı. Hayal kırıklığına da başarıya da hep birlikte tanık olduk.
Hiç yaşanmaması gereken olaylar, gereksiz beyanlar da gündemimizde yer aldı.
Fırat Aydınus’u, Halis Özkahya’yı “belediye personeli” Volkan Bayarslan’ın IBB maçını yönetmesini tartıştık.
Burak Yılmaz’ın “eşantiyon” olduğunu, Meireles’in dövmeleri ve saç şekliyle bazı formaları giyemeyeceğini de öğrenmiş bulunduk.
Keşke olmasaydı.
Muslera’nın, Volkan’ın, Onur’un kurtarışlarını, Gökhan Gönül’ün gayretlerini, Semih’in ve Bekir’in hamlelerini, Riera’nın ciddiyetini, Fernandes’in maharetini, Samet Hoca’nın, Mehmet Özdilek’in, Mesut Bakkal’ın vizyonunu ve cesaretini daha çok konuşmak isterdim ben... Oğuzhan’ı, Olcay’ı, Olcan’ı, Selçuk’u, Burak’ı, Hamit’i ve Halil’i, Kuyt’u, daha iyi anlamak isterdim. Polemiklerden sıyrılıp ligdeki heyecanın kaliteye nasıl dönüşeceğini tartışmak isterdim. Lualua’nın Türkiye macerasını kendi ağzından dinlemek, Sivok’un Türkiye defterini okumak çok daha yararlı olabilirdi.
Her neyse. Hep beraber tatile giriyoruz. Tüm futbol ahalisine teşekkür ediyoruz!

İstanbul 2020... Umut mu, değil mi?

Eğrisi doğrusuna denk geldi, UEFA Başkanı Platini, Avrupa Futbol Şampiyonası’nın bundan böyle belli bir ülkede değil, Şampiyonlar Ligi’ndeki gibi karşılıklı deplasman formatıyla düzenlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Başlangıçta hepimiz Platini’ye kızdık. Ne var ki, en başta siyasetçilerimiz, sonra da onlara bağlı olarak spor adamlarımız, hem olimpiyat adaylığını, hem de Avrupa şampiyonasını gündemden düşürmediler. IOC’nin ve UEFA’nın defalarca yaptıkları açıklamalara rağmen, Türkiye iki sevdasından da vazgeçmedi.
Platini’nin önerdiği yeni sistemle, hiç değilse bu dertten kurtulmuş olacağız. 2020 Olimpiyat Oyunları’nın adaylığına yoğunlaşacağız.
Üç gün öncesine kadar İstanbul’un şansını tüketmekte olduğumuzu düşünüyordum. İstanbul ve Madrid, Tokyo karşısında geriliyordu. Ama üç gün önce olimpiyat kulislerinin içinde yer alan ve adaylık çalışmalarına katılan bir dostum, stratejik planlamanın başarıyla uygulandığını, özellikle yabancı şirketlerin çok iyi çalıştığını anlattı. Spor Bakanı Suat Kılıç’ın inanılmaz bir enerjiyle programı sürdürdüğünü söyledi. Şaşırdım. Arkadaşım, daha da ayrıntıya girdi: “İstanbul’da yapılan kısa kulvar dünya yüzme şampiyonasında IOC’de oy sahibi iki önemli dostumuz, organizasyon başarımızı samimiyetle övdü. FINA Başkanı Dr. Julio Maglione (Uruguay) ile Asbaşkan Sam Ramsamy (Güney Afrika) öyle destekleyici konuşmalar yaptılar ki cesaretimiz arttı”.
Bu bilgileri bir müjde gibi algıladım. Umutlarım tazelendi. Ancak şunu da söylemeliyim. Mersin’de düzenlenecek 17.Akdeniz Oyunları, İstanbul için gerçek bir test değeri taşıyor. 24 Haziran-3 Temmuz arasında yaşanacak en küçük aksaklık, bir çok IOC üyesinin gözünde değerimizi ve şansımızı düşürebilir. Duyduğuma göre Yeni Mersin Stadı’nın yüklenici firması iflas etmiş, çalışmalar durmuş. Adaylık mektubunda vaat edilen büğyük öğrenci yurdunun yapımında da sıkıntılar varmış. Bakan Kılıç’ın bu işe çok önem verdiğini, arızayı gidermek için düğmeye basacağını biliyorum. Aman geç kalmayalım.