Buruk bir pazartesi gecesine tanık olduk. Yeni haftanın başında, ikinci haftanın son maçlarına çıkıyordu Beşiktaş’la Çaykur Rizespor... İş gününde taa Olimpiyat Stadı’na gitmek bir dert, dönmek başka bir dert.. Bu maçı izlemek üzere 1300 kişi bilet almış... Kombinelerle birlikte 11-12 bin kişinin tribünlerde toplanması beklenirken, topu topu 5-6 bin kişinin geldiğini görüyorsunuz... Bu soğukluğun nedenlerinden biri de Çarşı Grubu’ndan 35 kişinin “müebbet”le yargılanacağı “darbe” iddianamesi olabilir mi? Elbette olabilir. Bu kırgınlığın, küskünlüğün ve gönülsüzlüğün hedefi Beşiktaş futbol takımı mı olmalı? Hayır, asla öyle olmamalı!
Maça dönersek... Lige en iyi hazırlanan ekiplerden biri olarak dikkati çeken Beşiktaş, birinci haftayı kötü sahada 3 puanla bitirip Mersin deplasmanından keyifle dönerken, dünkü Rizespor maçına da haklı bir özgüvenle çıktı... Galatasaray, Fenerbahçe ve Trabzonspor’un ikişer puan kaybettiği haftayı pekala “lider” bitirebilirlerdi. Ne var ki, yıllardır gelenek halinde oluşan istatistikler de unutulmamalı. Beşiktaş böyle avantajlı durumlar yakaladığı haftaları hep sıkıntıyla, kayıpla yaşıyor. Dünkü maç da aynen öyle sergilendi. Rizespor sert ve kalabalık savunma anlayışıyla Beşiktaş’a alan ve zaman bırakmamak için her şeyi yaptı. Buna karşılık Beşiktaş yavaş ve temposuz oynadı. Topa sahip olmada rakibini adeta ezerken (68/32), savunma zincirini kıracak yaratıcı hamleleri sergileyemediler. Mustafa Pektemek ile Cenk Tosun, çift santrfor olarak ne yerden, ne de havadan uygun toplarla beslenebildi. Bu arada Mustafa Pektemek’in Kağan Söylemezgiller tarafından durduruluşuna sarı kart göstermeyen Hüseyin Göçek’i de bir kenara not etmekte yarar var. Göçek sarı kart gösterdiği Kıvanç tarafından “hadi ya”nın da ötesinde bir “azarlanma”ya muhatap oluyor ama, hiç reaksiyon yok. Çok ayıp!
Rizespor akıllıca kullanılan bir taç atışıyla Ümit’in ayağından golü buldu. Sonrasında kendi yarı alanlarında “yaslanarak” maçı kilitlemeyi düşündüler. Bu arada Bilic’in hamleleri de bekleneni vermekten uzaktı. Bir korner atışının sonunda Olcay’la ancak beraberlik golünü bulabildiler. Her şey bir yana, Beşiktaş bu “tıkanık” maçtan 1 puan çıkarabildiği için sevinmeli.
Slaven Bilic de daha yoğun düşünmeli... Bu takım her maçta tıkanacaksa, o kadar transfer boşuna mı yapıldı? Onca futbolcu peşpeşe sakatlanırken antrenman için de başka sahalara mı koşmalı?