Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sporda gündem sürekli değişiyor, yenileniyor... Sporun doğasındaki dinamizm ve değişim, o gündemi izlerken hepimizde doğal olarak atlamalara neden oluyor.
Günceli izlerken, bazı gerçekleri gözden kaçırıyoruz. Kolay yollara sapıyoruz. Biraz düşünüp tartışmayı derinleştirmek, analiz alanını genişletmek yerine, önümüze bakıyoruz.
Önümüzde Fenerbahçe-Galatasaray derbisi var...
Milli Takım ve sorunları artık geride kaldı!
Kolay yaklaşım budur...
Dünya Kupası’na katılma şansı benim için sıfırlandığına, çoğu kişi için çok azaldığına göre derbi bilmecesi, derbi tartışmaları daha sıcaktır. Orada ısınıp avunabiliriz.
Ama öyle olmamalı.
Milli Takım’ın maç eleştirisi dışında da sorgulanması gereken sorunları var. Bunları şimdilik rafa kaldırıp tartışmaya Eylül’de dönersek, en azından zaman kaybederiz.
Soruya şuradan başlayalım :
Euro 2008’de geriden gelerek son dakikalarda, uzatmalarda öne geçip maç kazanarak futbol dünyasını sarsan Milli Takım’a ne oldu ?
Fatih Terim’in ve futbolcuların motivasyonu mu bozuldu ?
Futbolcuların hevesi mi kaçtı ?
Yoksa o sihirli çubuk kırıldı, büyü mü bozuldu ?
Başarıyı motivasyona, futbolcuların ihtirasına ve sihire, büyüye bağlayanlar, Haziran ayında parlak cümlelerle sözlü ve yazılı destanlar anlattılar bizlere... Gerçeği göremediler, aramadılar, bulamadılar.
Hayır, ortada büyülü bir motivasyon masalı yoktu.
Ortada bilimsel gerçekler vardı.
Klinsmann’ın 2006 Dünya Kupası’nda Amerika’dan çağırıp işbaşı yaptırdığı “Athlete’s Performance”şirketinin Scott Piri yönetimindeki ekibi, Euro 2008’in hazırlık aşamasında Terim tarafından Antalya’ya davet edildi... Ekibin görevi, kısa süre içinde futbolculardan en üst düzeyde verim alabilecekleri kültür-fizik programlarını uygulamaktı.
İlk şok kampta yaşandı. Milli Takım oyuncuları, o güne kadar görmedikleri yöntemlerle karşılaştılar. Çoğunun vücudunda hiç çalıştırılmayan, futbolda gereksiz görülen adale gruplarının çalıştırılması önce yorgunluk, sonrasında ufak  tefek sakatlık sorunları yarattı.
Öte yandan Milli Takım teknik heyetinde yer alan bazı hocalar da Amerikalı hocaların takımı ısıtmasına, maça hazırlamasına homurdanmaya başladılar...
Medyada da Amerikalı ekibin yararı sorgulanmaya başlandı. Ağır çalışmaların müsabaka döneminde yanlış olduğunu iddia eden uzman görüşlerine yer verildi.
Scott Piri’nin canı sıkılmıştı. Almanya’daki ikinci dönem sırasında işi bırakıp gitmek istedi. Terim bırakmadı.
Sonra İsviçre’ye uçtular. Maçlar başladı ve hepimizi coşturan o düğün  bayram ortamında sihirli motivasyon, büyülü goller masalları anlatıldı.
Turnuva bittiği zaman istatistikler ortaya koydu ki, Euro 2008’de en çok koşan takım Türkiye’dir. Tıpkı Almanya’nın 2006’nın en çok koşan takımı oluşundaki gibi, Amerikalı uzmanların katkısı sahaya olumlu biçimde yansımıştır.
Evet, gerçeğin hakkını biraz geç de olsa teslim etmeliyiz. O sihirli gollerin , uzatmalardaki büyülü galibiyetlerin gerisinde sadece enerji, sadece bilim ve akıl vardı.
Euro 2008 bittiğinde kahramanlarımız hak ettikleri tatile çıktılar. Kulüpler sezon hazırlıklarına başlayıp üç  beş günde ıvır zıvır hazırlık maçı organizasyonlarına katıldılar.
Sonunda görüldü ki, fizik kondisyon çalışmasından en başta Galatasaray ve Fenerbahçe sınıfta kaldı. Milli Takım’dan gelen oyunculara özel çalışma da yaptırılmadı. Sakatlıklar, hem de uzun süren sakatlıklar peşpeşe geldi. Avrupa Kupaları’nda hedefin gerisinde kalıp hayalkırıklıkları yarattılar.
İspanya maçlarını kaybetmemiz, Semih’in oyundan alınıp Ayhan’ın katkısını sorgulamanın dışında biraz daha derin içerikli analizleri gerektiriyor.
Futbolumuzun gerçekleriyle yüzleşmeliyiz. Fizik kondisyon açığı sadece bir örnek... Hatalı seçimlerden kulüp  milli takım ilişkisine kadar sorgulamamız gereken yığınla sorun var.
O sorunlar ortada dururken, Terim’in istifasını beklemek, biraz kolaycılık olmuyor mu ?

Haberin Devamı

İstanbul’a yeni stad
Fenerbahçe, Şükrü Saracoğlu Stadı’nı yeniledi. Mayıs’ta UEFA Kupası finali orada oynanacak. Galatasaray’ın Seyrantepe projesi, ağır  aksak uygulama aşamasında. Eren Talu, krizden etkilenmeden inşaatı tamamlamaya çalışıyor...
Beşiktaş’a gelince...
İnönü Stadı gibi, ülkenin en iyi yerinde, paha biçilmez bir pırlanta değerindeki futbol mabedi, artık fizik ömrünü tamamladı. Korozyon, betonun içindeki demiri karabibere döndürmüş durumda. Deprem bölgesinde böyle bir stadın zaman yitirilmeden yenilenmesi gerekir. Her şeyden önce can güvenliği nedeniyle.
Beşiktaş yönetimi, bir İngiliz firmasına proje hazırlatmış. Finansal sorunları çözmüş. Bulunan yöntem : Yap, işlet, devret. Siyasi otoriteden gereken izin ve desteği sağlamışlar.
Şimdi top Anıtlar Kurulu’nda.
Anıtlar Kurulu, saygı duymamız gereken bir kültür bekçisidir... Kültürel değerlerimizin, tarihsel hazinelerimizin korunması için duyarlılık gösterir. Onların bu duyarlılığı ticari kâr peşindeki yatırımcıları sıkar, bilirim.
İnönü Stadı’nın yenilenme projesi şimdi Anıtlar Kurulu’nun önünde. Onlardan aynı duyarlılığı bekliyoruz. Projenin çevreye uyumlu, tarihi dokuyu bozmadan yeni bir tek taş pırlantayla uygulanması için ince eleyip sık dokusunlar, tamam.
Ama n’olur acele etsinler...
Beşiktaş’ı çürüyen beton yığınından kurtarsınlar!

Haberin Devamı

Obama’yı alkışlayanlara küçük küçük sorular
ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama, TBMM’de konuşurken, NBA’de Türk basketbolcular Mehmet Okur ve Hidayet Türkoğlu’nu ilgi ile izlediğini söyleyince genel kurul salonunda bulunan 500’e yakın milletvekili, konuğu hararetle alkışladı.
ABD Başkanı’nın basketbol sevgisini biliyoruz. Bu sevginin TBMM tarafından takdir edilmesi güzel de...
Acaba Obama’yı alkışlayan sayın milletvekilleri, NBA maçlarını izliyor mu ? Hidayet ve Mehmet’in hangi takımlarda oynadıklarını biliyorlar mı ?
2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nın önümüzdeki yıl Türkiye’de düzenleneceğinden haberleri var mı ?
Antalya Belediye Başkanlığı’na seçilen Prof.Dr. Mustafa Akaydın’ın 15 bin kişilik salon projesine karşı çıkıp başka öncelikleri olduğunu söylediğini duydular mı ?
Ankara’daki yeni salon inşaatının, şampiyonaya 16 ay kala hâlâ “ temel çukuru” aşamasında olduğunun farkındalar mı ?
Bu tesisler zamanında bitirilmezse, 2010 Dünya Basketbol Şampiyonası’nın elimizden alınacağı malumları mıdır ?
Bu soruların yanıtını vermelerini, en azından bizim kadar kaygılanmaları gerektiğini hatırlatıyor, bekliyoruz.