Doğrusu bir başlangıç noktasını bulmak zor... Bu işin miladı nedir, tartışmalı. Ama yine de Galatasaray’da yaşanan tüm olayların, “futbolcuya dayalı düzen” adına çatıyı çatlattığını söyleyebiliriz.
Konu malum: Takım kaptanı Selçuk İnan, Fenerbahçe ile oynanan son derbide oyuna yedek kulübesinde başladı, oyunu yedek kulübesinde bitirdi. Riekerink’in taktik anlamda Tolga-De Jong ikilisini merkezde görevlendirip Selçuk hakkında böyle bir tasarrufta bulunması ilk bakışta normal karşılanabilir. Ne var ki Riekerink’in bu tercihle hem kamuoyunu, hem de futbolcularını ikna etmesi gerekiyordu. Hayır, ikna edemedi... Maçı kaybetti. Ezeli rekabetin bu baskı ortamında Galatasaray’ın Selçuk’a daha çok ihtiyacı vardı, oynamadı.
Sınırı aştılar
Maçı kaybetmek bir yana, temelde ya da çatıdaki çatlağın daha derinleştiği daha da büyük bir sorun çıktı açığa...
Kaptan Selçuk İnan’la Antrenör Ayhan Akman arasındaki tartışmalar. Ölçüyü ve sınırı aşan konuşmalar.
Futbolcuya dayalı iktidar düzeninin, artık takımı taşıyamayacak biçimde çöktüğü, çatırdadığı...
Başa dönelim... Ne zaman başladı bu çatlak? Bence Didier Drogba’nın (belki de öncesinde Sneijder’ın) gelmesiyle (çilek transferi)... 2012-13 sezonunda Fatih Terim’in onayına başvurulmadan, bir oldu bittiye denk getirilerek Başkan Ünal Aysal ve Bülent Tulun tarafından gerçekleştirilen bu transfer bugünkü sorunların başlangıcı oldu.
Hatırlayalım... Başkan Aysal, günün birinde Drogba’yı çağırarak oynanacak önemli bir maç öncesi futbolculara dağıtılacak prim konusunda “görüşlerini” sormuştu. Aysal’la “personel” Fatih Terim arasındaki zıtlaşmanın ve kopuşun yanı sıra “futbolcuya dayalı düzenin” yeniden “ikame edilmesi” anlamına da gelen tarihi bir hata...
Sonrasını biliyorsunuz... Terim’in görevine son verilmesi, antrenör değişiklikleri, şampiyonluğa ve kupalara rağmen kapatılamayan çatlaklar...
Kadroda yerli - yabancı ayrımları... Arkadaşlığın, dayanışmanın unutulduğu kamplaşmalar. Sneijder’ın Riekerink’in göreve getirilmesindeki etkisi. Hollandalı Hoca’nın formsuz Sneijder’ı tercih ederken, Galatasaray’ın ruhunu temsil edebilen Kaptan Selçuk’u kenarda tutması. Bunlar, sıradan normal karşılanması gereken takım içi tartışmalar değildir.
İkiye bölünmüşlük
Futbolcuya dayalı düzen çatırdamaktadır. Bir yanda yabancılar, bir yanda da ikiye bölünmüş (Sabri - Selçuk) yerli futbolcular. Ortada şaşkın bir Hollandalı...
Çatıdaki çatlak, yönetim sorunlarını resmediyor. Temeldeki çatlak da futbolcuya dayalı düzeni...
Akla gelen yığınla soru var. Onlardan biri de şu: Terim’in unutulmaz altın kadrosunda dört şampiyonluk ve UEFA Kupası gelirken, Hagi, Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, Popescu’nun egoları yok muydu? Elbette vardı, ama dondurulmuştu. Bir de şu: Galatasaray’da Fatih Terim’in kaptanlık verdiği oyuncu kimdi? Selçuk İnan... Acaba Terim döneminin izleri mi silinmek isteniyor? Sanmam! Peki Terim’in Dünya Kupası elemelerine başlarken Milli Takım’a Selçuk’u da davet etmemesinin gerekçesi ne? Onu da bilmiyoruz.
Bu işleri bilen varsa beri gelsin, bildiğini söylesin!
Gelsin yeşil dolarlar
TFF ve Kulüpler Birliği Vakfı’nın ortaklaşa çalışıp şartnamesini hazırladığı yayın ihalesi nihayet gerçekleşti. Beİn Group’un bir parçası haline dönüşen Digiturk, en büyük paketi 500 milyon dolara alıp kararlılığını gösterdi.
Onları kutluyoruz. Umarım eski yanlışlarını bir kenara bırakıp 5 yılı taşıyacak yeni bir vizyonla futbolumuzun, ligin marka değerini artırırlar.
Bu arada ellerini, ovuşturup “Gelsin dolarcıklar” diye sevinen yöneticilere de küçük bir ricam var: Ne olur, şımarmayın.. Gelirler büyüdü diye borç sınırını da aşmayın!
İşin denetleme boyutuna gelince.... TFF’nin bugünkü delege yapısı ve statüsüyle kulüplerin denetlenmesinde her zaman arıza çıkar. Devreye, TFF’nin oluşturacağı yeni bir yönetmelikle, uluslararası “oditing” kuruluşları girmeli. FİFA ve UEFA’dan önce, yani!
Bize ne arkadaş!
Kadıköy’deki derbiden sonra Fenerbahçe Kaptanı Volkan Demirel, Galatasaray Kaptanı Sabri’ye “Hadi kaptan üçlü çektir!” diye takılmış... Sabri de bu soğuk espriye küfürle karşılık vermiş...
Bu olayın haber olması normal... Ama daha ötesi... Ayıplamak, kınamak, suçlamak, böyle bir tartışmanın içinden etik, ahlak ve disipline uzanan yorumlar çıkarmak hiç de doğru değil. Volkan’la Sabri Milli Takım kamplarından arkadaş... Kader ortaklıkları da yapmışlar. Birlikte ağlayıp gülmüşler. Aralarında “hukuku” olan kaptanlar... Kimin çevresinde böyle arkadaş yok ki!
En iyisi araya girmemek... Kaşımamak, kanatmamak... Onaylamayabilirsiniz ama. Doğal ve normal... Bize ne yani!