Beşiktaş sezona Portekiz çetesinin ağırlığı altında zorlanarak başladı. Quaresma, Simao, Almeida ve Fernandes, hem oyunun şekillenmesinde hem maç kadrolarının belirlenmesinde gerçekten bir çete gibiydiler. Bu çete kah şov yaptı, kah gol attı ama öyle maçlar oldu ki takımı çözdü, dağıttı.
Taki Guti sorunu çözümlenip Carlos Carvalhal’ın gerçekleri görüşüne kadar... Carlos uzun süre dışladığı, yok saydığı, şans vermediği, forma giydirmediği Hilbert ile Ernst’i de görene kadar...
Portekiz çetesinin kontrol altına alınmasından sonra Hilbert ve Ernst’in de takıma girmesiyle Carlos hem iyi niyetini hem yetenekli teknik adam özelliklerini hem de insancıl karakteriyle liderliğini ortaya koyup Beşiktaş’ı dönüştürmeye başladı.
İşte, Trabzon’da başlayıp, Tev Aviv ve Antalya’da devam eden bu dönüşüm macerasının özeti... Dün maceranın son durağı Manisa’daydı Başiktaş...
Süper Lig’de haftalarca Beşiktaş’ın üstünde kalan, son 9 maçtır yenilmeyen, Play-Off hesaplarında kafaları karıştıran Manisaspor, Beşiktaş için bu dönüşüm macerasında gerçek bir test olacaktı.
Gördük ki, Beşiktaş Futbol Takımı tümüyle bir çeteye dönüşmüş... Ya da çete takım haline gelmiş, daha da büyümüş...
İkisine de eyvallah!
Dün peş peşe atılan golleri, yardımlaşmayı, takımca dayanışmayı gördükten sonra Carvalhal’ın başarısına bir kez daha saygı duyduk.
Dünün en güzel olayı ise takımda yer kapmaya çalışan Holosko’nun kornerden seken topla Manisa yarı alanına geçip süratle taşıdığı topu kendi şutlamayıp harika bir asistle Fernandes’e atmasıydı. O da golünü çaktı. Galiba maçın en iyilerinden biri olan Fernandes’e yakışan bir ödüldü bu...
Mustafa Pektemek’e de aferin... Sağıyla taşıdığı topu soluyla nasıl gole çevirdiğini gördünüz mü? Sanırım Milli Takıma koşan bir çocuk var aramızda...