Oyun değil, tam anlamıyla macera! Galatasaray, Karabük’te ciddiyetsiz, tutarsız,plansız ve çılgın yanlışlıklarla dolu bir macera yaşadı. Hayır, buna futbol demek o kadar kolay değildi.
Yine de bu maceradan puan çıkardılarsa sevinmeleri gerekir.
Macera, kaleci Muslera’nın çılgınlığıyla başladı. Daha ilk çeyrek saat dolmadan Galatasaray kalecisi, Karabüklü Shelton’un atağında paniğe kapılıp, ceza alanını terk ederek benzerlerine Amerikan futbolunda bile zor rastlanacak bir hamle ile rakibini devirdi. Sağ bacağını dizden doğrudan rakibinin göğsüne bir darbe için kullanan Muslera’nın hareketi elbette kasıtlıydı. İyi niyetten yoksundu ve hem Ujfalusi, hem de Gökhan Zan rakiplerini kontrol altında tutabilecekken, Uruguaylı’nın kalesini terk etmesi akıl almaz bir hataydı.
On kişi kalan Galatasaray’da tüm hesaplar altüst oldu.
Takım, 4-4-2 ile deplasmanda Galatasaray’a yakışır bir hücum formatına dönmüştü. Ama hesapta olmayan kırmızı kart, Riera’nın yerini yedek kaleci Ufuk’a bırakmasına neden oldu. Orta alandaki eksiklik hücumda da Sercan ve Elmander’in etkisiz kalmasına yol açtı. Görünüşte çift santrforla oynuyordu Galatasaray... Ama resmen dağılmıştı.
Fatih Terim, ikinci yarıya başlarken Sabri’yi oyuna soktu. Kazım’ı sol kanada taşıdı. Her iki kanattan yapacağı hamlelerle golü bulmayı ümit ediyordu, ama olmadı.
Kararsızlık, Terim’in Baros’u oyuna sokmasını da geciktirdi. Çek futbolcu, Ender’in golünden 9 dakika sonra, ancak 82’de oyuna girdi. Girer girmez de Rıdvan Şimşek tarafından düşürülüp penaltıyı almasını bildi. Felipe’nin golüyle ağır faturada biraz indirim sağlayabildiler.
Bu tehlikeli macera için 1 puan bile fazla!
Galatasaray, bu yıl zengin transfer kampanyasıyla sadece fiziksel değişime uğramadı. Aynı zamanda takımın kimyası da değişti. Fatih Terim elbette bu kimyadan yararlı bileşikler üretecektir. Ancak böylesine geç başlamış bir sezonda, şu sıkışık fikstürde zaman darlığı, hocanın en büyük handikapı.
Galatasaray, Elmander ve Sercan ikilisiyle çift santrfor mu oynayacak? Yoksa kaderini Baros’a bağlayıp 4-3-3’ten sihirli puanlar mı bulacak, bunu bilemiyoruz. Ama benim bildiğim bir şey var.
Galatasaray on birinde Arda, Servet ve Sabri üçlüsünün üçü de yoksa, ortada takım ruhu diye bir şeyden, özellikle şu günlerde, söz edemezsiniz. Arda İspanya’ya uçtu. Servet sakat...Geçmiş olsun. Ama takımın aidiyetini, ruhunu ve heyecanını temsil eden Sabri de maç başlarken kulübede oturuyor ve 45 dakika kenarda bekliyorsa... Bu bir hatadır!