Biliyorum, bu hikaye uzadı ve sıkmaya başladı. Sizi de beni de.
Yine de söylenecek şeyler var. Söylenmesi gerekenler, söylenmezse olmaz gerçekler.
O nedenle üzerimde kalmasın, yazayım dedim
Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım, “Milli Takım antrenörlerinin aynı zamanda kulüp antrenörlüğü yapmasına da karşıyız. Basketbolda böyle bir durum var. Bu durum değişmezse Milli Takım’a sporcu göndermeyeceğiz!” dedi.
Kast ettiği kişi, Milli Takım ve Galatasaray Başantrenörü Ergin Ataman.
Ataman’ın Fenerbahçe ile ilişkilerinde sürekli “gerilim” vardır, biliyoruz. Taa Efes Coach’luğundan beri. Malum o dönemin şampiyonluk mücadelesinde Kerem Gönlüm dopingden ceza almış, karşılıklı suçlamalar başlamıştı. Arada geçen zaman Ataman’la Fenerbahçe’yi bir kez daha karşı karşıya getirdi. 2013-14’de Galatasaray Başkanı Ünal Aysal, 3-3 giden 7’li finalin son maçına basketbol takımını göndermeyince olan oldu... Spor tarihimizde eşine az rastlanır bir ayıp yaşandı. Fenerbahçe Ülker Arena’da sahaya çıktı, boş turnikelerle bekleme süresini geçirdi ve şampiyon ilam edildi. O maça gitmeme gerekçesini Ergin Ataman “Can güvenliğim yok” diye açıklayıp başkanını rahatlattı.
İşine saygım var
Sivri dilli, konuştuğu zaman sınırları aşan, sağa sola direkt - endirekt çatan Ataman’ın bu huyunu kesinlikle desteklemiyorum. Ama yaptığı işe saygı duyuyorum. O başarılı bir coach. Ayrıca Milli Takım’ın zorlandığı tarihi “kuşak değiştirme” sürecinde büyük sorumluluk yüklendiğini de biliyorum.
Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Ataman ve Kadın Milli Takımı antrenörü Ekrem Memnun’un aynı zamanda Galatasaray’da da çalışmalarına karşı çıkarken, Cansu Köksal’ın Fenerbahçe’den Galatasaray’a transferini kast ediyor. Oysa transfer gerçekleştiğinde Ekrem Memnun Milli Takım’ın başında henüz tek maça çıkmamıştı.
Öte yandan Aydın Örs yönetimindeki Fenerbahçe’nin 2007’de final oynadığı günlerde Yıldırım’ın Milli Takım Başantrenörü Bogdan Tanjevic’i tepeden inme göreve getirdiğini de anımsamalıyız. Ekibin başında Örs varken, Emir Preldziç ve Gaspar Vidmar da Tanjevic’in ısrarıyla Fenerbahçe’ye alınmadı mı? O günlerde TBF Başkanı Turgay Demirel ile Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın hangi koşullarla anlaştığı da dilden dile konuşuluyor ama bu ayrıntı o kadar önemli değil. O dönemde aynı teknik adamın hem kulüp, hem de milli takımı çalıştırması sorun olmadı. Ama bugün sorun! Yıldırım, konuyu bir ilke sorunu haline getirince biz de “çelişki”yi ortaya koyuyoruz. Mesele ilke meselesi değildir. Ataman’la Fenerbahçe arasındaki sonu gelmeyen sürtüşme ve çekişmedir. Böyle ortaya konsa daha anlaşılabilir ve çözülebilir olurdu.
Bu hikayenin temelindeki yanlışlar da yan kutularda. Onları okuyun, dilerseniz.
Asıl kaybeden: Harun Erdenay
TBF Başkanı Harun Erdenay, Yıldırım’ın öfkesine takdir edilecek bir sükunetle yaklaşıyor. Ama “Ben de aynı görüşteyim. Avrupa Şampiyonası’ndan sonra durumu değerlendirip çözümleyeceğiz” biçimindeki açıklamaları Ataman’ın şevkini kırmaya yeter. TBF Başkanı’nın Aziz Yıldırım’ı ziyaret ederek iki saatlik görüşmede Fenerbahçe’nin Milli Takım’a oyuncu göndermemesini -şimdilik- önlemesi, yaraya pansuman tedavisi. Disiplin yönergesini ele alıp oradaki boşlukları da doldurarak daha dirençli bir tavır sergileyebilirdi. Olmadı, Harun Erdenay kaybetti!
Olimpik terazi: Spor yapma hakkı
Sporcuları, spor adamlarını, antrenörleri, teknisyenleri ve hakemleri “bağlayan” bir antlaşma var. Çoğu kişinin dikkate almadığı bu metnin adı: Olimpik Antlaşma. Orada Olimpizm’in temel ilkeleri sıralanıyor:
Madde 4: Spor faaliyetlerine katılmak insan hakkıdır. Her birey herhangi bir ayrımcılığa maruz kalmaksızın olimpiyat ruhu içerisinde spor yapma olasılığına sahip olmalıdır. Bunu yapmak için dostluk, dayanışma ve fair play anlayışının hakim olması gerekmektedir.
Böyle bakınca Ünal Aysal’ın Galatasaraylı basketbolcuları finalin son maçına göndermemesi bir hak ihlaliydi. Aziz Yıldırım’ın da Milli Takım’a Fenerbahçe’den oyuncu göndermemesi (gerçekleşirse) hak ihlali olur. Hukuk, hiç de hesaplanmayan sonuçlar doğurur.
Letonya, Hollanda umutlar Milli Takım’da!
Süper Lig’imizin tanıtımlarında yabancı futbolcular, Dünya Yıldızları olarak takdim ediliyor. Bizimkilerin adını anmak adeta yanlış ve ayıp gibi... Oysa sezona çok iyi giren aslan gibi futbolcularımız var. Süper Lig için onlar da ter akıtıyor, hüner gösteriyor. Bu yok sayılmayı, göz ardı edilmeyi kınıyorum.
O nedenle Milli Takım’ı her zamandan daha büyük bir heyecanla seviyorum. Letonya ve Hollanda maçlarından çıkaracağımız 6 puan bizi Fransa 2016’ya götürür... Orada da önemli işler yaparız. Boş durmayız.
Fatih Hocam, Bayrak Çocuklar...
Haydi, hepinize peşin alkışlar!