Böyle maçları oynamak da zor, seyretmek de! Düşünün, ligin ilk yarısında üç büyük takımı deplasmanda yenen, dördüncü büyükten de bir beraberlik koparan Karabükspor, son haftanın çaresiz ekiplerinden biri. Bıçak sırtındaki kaderlerini belirleyecek olan yine kendileri ama, rakipleri de Fenerbahçe...
Aykut Kocaman’ın takımı Çarşamba’ya üçüncü kulvarın son durağında Trabzonpor’la Kupa finaline çıkacak. Artık kaybettiği lig kimin umurunda!...
Elemeli de olsa Şampiyonlar Ligi biletini cebine koymuşken, ayrıca.
Fenerbahçe, yorgunluğuna bezginliğine, hedefsiz kalmasına rağmen yine de ciddiyetle oynadı Karabük’te... Sahadaki onbir oyuncudan sadece Orhan Şam yadırganacak durumdaydı. Gökhan’la beraber savunmada görev alıp stoper rolüne soyunması, ilginçti. Ötekiler zaten yerlerinin adamıydılar. Emre, Mehmet Topal ve Baroni gibi... Kuyt yoktu ama, Sow ve Webo ile birlikte Mehmet Topuz da yeterdi...
Karabükspor maçı kazanma niyetini baştan ilan etmişti. Başka çaresi de yoktu zaten.... O yüzden Ahmet İlhan, LuaLua, Gökhan ve Shelton’la hücum karakteri sergilediler. Mehmet Topuz’un golüyle geriye düştüler ama sarsılmadılar. Abitoğlu’nun Mert Günok - Gökhan Ünal temasına verdiği penaltı kararı doğruydu. LuaLua ile beraberliği buldular ve sonrası gol düellosuna dönüştü. Ahmet İlhan ve Webo’nun golleri skoru 2-2’ye taşıdı, son sözü yine LuaLua söyledi.
Diplomaside ve Devletler Hukuku’nda “self determination” diye bir kavram var... Her ülkenin kendi kaderini tayin etme hakkı...
Karabükspor da kendi kaderini çizdi.
Demir Çelik ilçesinden “som altın” çıkardılar. Zor, ama iyi iş! Son söz... Kimse öküzün altında buzağı aramasın!