Kulüpler Birliği Vakfı’nın, Ankara’daki olağanüstü kongresinde Aziz Yıldırım’ın istifasıyla boşalan başkanlık görevine Yıldırım Demirören seçildi.
Kendi adıma bu sonucu bekliyordum.
Demirören hem üst düzey rekabet ortamı içinde yer alan, hem de rekabeti kavgaya dönüştürmemek için özen gösteren bir kulüp başkanı.
Futbolun, şike teşvik iddialarıyla sarsıldığı, tutuklamalarla travma geçirdiği bir dönemde hem Beşiktaş, hem de Yıldırım Demirören, hukuka saygılı, sağlam duruşlarıyla örneklik oluşturdular. Dahası, Demirören durumdan fırsat ve vazife çıkararak ezeli rakiplerini incitecek tutum ve davranışlardan sakınmaya özen gösterdi. Yaralı ve güç durumdaki Fenerbahçe’ye sportif anlamda saygı duyulacak destek mesajları verdi.
Yaşadığı olaylardan, Beşiktaş başkanlığında edindiği deneyimlerden sonra Kulüpler Birliği başkanlığına hazır olduğunu düşünüyorum.
Yine de zor bir görevi üstlendi.
Yeni dönem başlıyor
Yıllar önce ilk kez seçildiğinde de Aziz Yıldırım’a bir çağrıda bulunmuş, Kulüpler Birliği’ni zorlama vakıf yapısından İngiltere’deki örneğinde (EPL) olduğu gibi şirkete dönüştürmesini önermiştim. Aziz Yıldırım’ın bu dönüşümü başarıyla gerçekleştireceğine inanıyordum. Ama hayır, Yıldırım daha pratik davrandı. Mevcut yapıyı bozmadan kendini iradesini de katarak Kulüpler Birliği’ni, TFF’nin üzerinde Demokles’in kılıcı gibi kullanmayı tercih etti.
Yayın haklarında piyasa koşullarlına hiç de uygun olmayan patlama, yabancı transferinde ve yabancı oyuncu kontenjanındaki açılmalar hep Kulüpler Birliği’nin önerileri (daha doğrusu dayatmaları) ile TFF tarafından yürürlüğe kondu.
Son TFF Genel Kurulu’nda 15 dakika önce seçilmiş TFF Başkanı Aydınlar ile hiçbir sorumluluğu olmayan Ankaraspor Onursal Başkanı Melih Gökçek ve Kulüpler Birliği Başkanı Aziz Yıldırım’ın ayak üstü nasıl anlaştığını, TFF’nu en az 12 milyon liralık mali bir yükle baş başa bırakan kararı nasıl aldırdığını anlayabilmiş değilim. İlgili kulüp ve kurumların yönetim kurullarında tartışılmadan, oylanmadan, önü arkası hesaplanmadan bir oldu bittiye getirilen bu uzlaşma (!) ile Ankaraspor, Bank Asya’ya dönecekti. Ama davalarını geri almadılar ve her şey yargıya kaldı. Ama bu olay, kontrolsuz gücün yapacağı tahribat konusunda tüyler ürpertici bir örnekti.
Her neyse...
Şimdi yeni bir dönem başlıyor.
Demirören’in, TKBV’nı Süper Lig kulüplerinin ortaklığıyla bir şirkete dönüştürmesini yine ısrarla öneriyorum. Bunu gerçekleştirdiği takdirde Türk futboluna kalıcı ve önemli bir hizmette bulunmuş olacaktır.
Sportif çözüm zamanı
Kulüpler Birliği, uzunca bir dönem İstanbul Anadolu kulüpleri gibi yapay bir ayrımla kendi içinde kısır çekişmeler, çatışmalar yaşadı. Sevinelim ki o dönem sonlanmış görünüyor. Ne de olsa hepsi de aynı geminin yolcuları!
Demirören’den beklediğim bir önemli katkı da futbol ailesinin beklediği barışı ve kucaklaşmayı gerçekleştirmesidir.
Kulüpler Birliği, bugüne kadar sadece Federasyon’u muhatap aldı. Futbol ailesinin öteki ortaklarını (teknik direktörleri, antrenörleri, futbolcuları, hakemleri ve medyayı) adeta yok saydı. Hatta bu ortaklardan bazılarıyla çatıştı. Kimseye yararı olmayan bir kibir, kavga ve Bonapartizm örneği... Kulüpler Birliği’nin yeni başkanı, futbolumuza yeni bir soluk aldıracak barışı ve kucaklaşmayı sağlayabilir.
Daha adil, daha demokrat, daha anlayışlı ve daha uygar ilişkilerin herkese yararı vardır.
Bugüne kadar hep endüstriyel çözümler arandı.
Bugün Demirören’e düşen sportif çözümlere öncülük etmesidir!
Güreş ölmüş, ağlayanı yok!
Sinan Erdem Spor Salonu’nda düzenlenen Dünya Güreş Şampiyonası, bizim için hayal kırıklığıyla bitti.
Türk Güreşçileri, Grekoromen’de 1 altın, 1 gümüş, 2 bronz kazandılar. Serbestte ise tek gümüşle yetindik.
Şampiyon Rıza Kayaalp’i, gümüş çocuklarımız Selçuk Çebi ile Serhat Balcı’yı ve bronzla teselli bulan Nazmi Avluca ve Cenk İldem’i kutluyorum.
Ne var ki, madalya beklentisinin de ötesinde, olimpiyatta 7 siklette de minder vizesi almayı başaramadık, maalesef!
Türk basınında güreş denilince akla gelen tek ağabeyimiz Ali Gümüş’tür. Dün onu aradım, sordum. Bir dokundum, bin ah işittim...
İşte yürek buran tesbitleri:
- FILA Başkanı İsviçreli Martinetti yirmi yıla yakın güreş tuttu, tek bronz kazanamadı. Bugün dünya güreşini o yönetiyor. Kuralları o kadar çok değiştirdi ki, şimdi kendi de işin içinden çıkamıyor.
- Yeni kurallarla güreş tekniği, oyun öldü. Güreşçiler oyun yapmadan, kafa kafaya vuruşarak puan kapmaya çalışıyor.
- Uzatmalarda yere çökecek taraf için hakemin kura çekmesi yerine, güreşçinin kura çekmesi olumsuz sonuçlar yaratıyor.
- Serbest ve Grekoromen’de teknik kadroların uyumuna önem verilmedi. Yakup Topuz, Salih Bora, Şaban Donat’ın ayrılması kötü oldu.
- Güreş Federasyonu Başkanı Bekir Çeker iyi niyetli ve çalışkan bir spor adamı. Ancak tüm federasyonlarda olduğu gibi güreşin üzerinde de bir merkez baskısı var. Bu baskı yönetimi engelliyor!
Özetlersek. Güreş de güreşimiz de ölmüş, ağlayanı yok!
Minderi hayata döndürecek radikal kararlara ihtiyaç var.
İnsanlar yaşadıkça
VOLKAN DEMİREL- BEKİR İRTEGÜN
Fenerbahçe kalecisi, Gaziantepspor maçında arkadaşı Bekir’in elini sıkmayan Tolunay Kafkas için, “Yürek, uzatılan eli mağlubiyet sonrasında da sıkmaktır” diye bir twitt attı. Bekir de boş durmadı,”Adamlık zor zanaat” diye ahkam kesti. Twitter da olsa, nezaket ve sportmenliği her ortamda korumak gerek. İkisi de kabalık ve hoyratlık yapmış. Güzel adamların çirkin davranışını sevmedim.
CARLOS?CARVALHAL
Emanetçi hoca yakıştırmalarına isyan edip tepki gösterdi: “Beşiktaş’ta her şeyin sorumlusu benim. Tüm kararları ben alıyorum”. Emanetçi olmak hiç de ayıp değil. Evet, bize açıklandığına göre Tayfur Havutçu’nun tutukluluğu süresince teknik direktöre vekalet edecek. Vekalet de bir emanetçiliktir. Emaneti de iyi taşıyor. Bu öfkeyi anlamadık.
ALİ?KOÇ-? RECEP?DENİZERİ
Fenerbahçe ve Trabzonspor’un iki yöneticisi arasında İnter maçı öncesinde şans ve başarı dileğiyle başlayıp teşekkür ve maça davetle süren iyi ilişkiler tam anlamıyla beyefendilik, centilmenlik ve sportmenlik örneği! Şu öfkeli coğrafyada, bu çatışma ikliminden bunalmış insanlara umudun çiçeklerini sundular. Teşekkürler.
ARDA?TURAN
Çocuk sadece futbol oynamıyor. İşini yaparken, sosyal mesajlar da veriyor. Atletico Madrid’de iki golün asistini yaptıktan sonra “İnşallah benim ülkemde de İspanya’daki oyun anlayışı gelişir”dedi. İspanyol halkına da sıcak mesajlar verdi. İyi ki varsın Arda... Gidişine üzüldük ama, iyi ki oradasın!..