Sven Hannawald spor tarihinde yer alan eşsiz bir sporcu. 2003’de kayakla atlamanın en büyük zirvesi sayılan “Dört Tepeler”in dördünde de rekor derecelerle birinciliği kazanıp erişilmesi güç bir başarı elde etti. Bu başarının hemen ardından “Artık tükendim, bırakıyorum!” dedi. Onurlu kariyerinde 3 de olimpiyat altını olduğu halde arkasına bakmadan bırakıp gitti. Aynı yıl TSV Burgau takımıyla iki yıllık bir sözleşme imzalayarak futbola geçiş yaptı, Kreisliga’da sporculuk kariyerini noktaladı.
Burn Out Syndrome... Tükenmişlik Sendromu. Günümüzde hem spor adamlarının hem de tıp dünyasının karşı karşıya kaldığı önemli bir sorun. Çok önemli başarılara ulaşmış ya da o başarıları hayal eden kişiler, günün birinde hem fiziksel olarak, hem de ruhen çöküyorlar. Sonradan bilimsel müdahalelerle bu sorunu atlatan da var, atlatamayan da!
Deniz Çoban, anlaşılan o ki bir “Burn Out Syndrome” vakasını örnekliyor. Hakemlikte FIFA kokartını takmak, üst düzey uluslararası maçlarda düdük çalmak gibi ideallerini bir türlü gerçekleştirememiş. Ama asıl hayal kırıklığı yönettiği maçlarda yaşananlar. 2006’da hakemliğe başlayan Çoban, 20 Eylül 2010’da Gaziantepspor - Bursaspor maçını 62. dakikada yardımcısının başına isabet eden “yabancı madde” nedeniyle tatil etti. Ardından kendisini bir türlü toparlayamadı. 2013-14’de yönettiği Kasımpaşa - Antalyaspor maçında İlhan, Babel ve Isaac’i kırmızı kartlarla duşa gönderdi. Geçen yıl da formsuzdu. Bu yıl yeni bir ümitle Osmanlıspor - Kayserispor maçında görev verildi. Başarılı olamadı.
Pazartesi akşamı oynanan Kasımpaşa - Çaykur Rizespor maçında Viera ve Koray’a kırmızı kart gösterdi Deniz Çoban. Sonra da 90+5’de Kweuke’nin kendisini yere atmasıyla bir penaltıya hükmetti. Kamerunlu atışı kullandı ve Rizespor hem namağlup unvanını kurtardı, hem de 1 puanı.
Vicdan hesaplaşması
Deniz Çoban’ın maçtan sonra yaptığı şok yaratan özür açıklamasına gelince.. Dürüst ve iyi niyetli bir insanın, kamuoyu önünde vicdanıyla hesaplaşması. Kuşkusuz “fair play” tarihine centilmenlik ve adil oyun örneği olarak geçecek “insani” bir davranış. Ödüle aday gösterilse hiç şaşmam.
Ancaak...
Deniz Çoban, kariyerinin sonuna gelirken, o açıklamayla Türk hakemliğine belki de en ağır darbeyi indirmiş, geride çözülemeyecek bir sorunlar yumağı bırakmıştır. Her hafta hemen her hakemin en az beşer hatayla yargılanıp (!) mahkum edildiği bir ülkede Deniz Çoban, dayanamamış, direnememiş, tüm meslektaşlarına “Özür dileme” içtihadı (!) gibi neresinden çeksen oraya götürülecek bir örnekle - hiç istemeden - büyük bir kötülük yapmıştır.
Bu yol, yol değildir... Olsa olsa çıkmaz sokaktır.
O çıkmaz sokakta, hakeme demediğini bırakmayan yöneticiler, şımarık egolarını dizginleyemeyen “artist” futbolcular ve medyanın kılıç-kalemleri(!)bu içtihada dayanarak doğrayacaklardır. Kimleri? Hakemleri.
Deniz Çoban’a elbette saygı duyuyorum. Ama şunu da söylemeden edemiyorum:
Karaya vurdun Deniz Bey.. Deniz bitti!
RvP, Gomez... Ya da Pereira, Şenol Güneş
Beşiktaş - Fenerbahçe derbisi, saha içinde her yönüyle unutulmaz maçlardan biri olarak hafızalarımızda yer ederken, iki futbolcu ve iki antrenör açısından da önemli görüntüler oluşturdu.
Fenerbahçe’de uluslararası klasına, yeteneğine ve her maçta gol vaadeden ustalığına rağmen Robin van Persie’nin şaşılacak biçimde “antisportif” davranabileceğini gördük. Teknik Direktör Pereira ise haftalardır oyuncusu ile bir türlü senkron tutturamadı, onu ikna edemedi. Belki de bu nedenle maçı kaybetti. Mario Gomez ise disiplinli, sabırlı, akıllı bir oyuncu. Tam bir profesyonel. Şenol Güneş gibi “öğretmen” bir Hoca’nın tercihlerine uydu, saygı gösterdi, hiçbir şeyi sorun etmedi. Belki de bu nedenle maçı kazandılar. Yorum sizin!
Maraton: Aykut Kocaman
Konyaspor Teknik Direktörü Aykut Kocaman’ın Lig Tv’deki Maraton programında verdiği mesajlar, çoğu sporsever için ders niteliğinde. Genç arkadaşlarımın isteğini iletiyorum: Lütfen tekrar ediniz... Tekrar tekrar TEKRAR ediniz. Teşekkürler.