Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İşe bakın... Adamı geçen hafta “Polemik iyidir” sözleri nedeniyle desteklemiştim. Bu hafta da köşenin manşetine onu çekmek zorundayım.

Lucescu’dan söz ediyorum. Türkiye’ye gelmiş en netameli antrenörden, Türk, Rus, Romen, İtalyan medyasına verdiği demeçlerin her biri marjinal. Sıradışı, sivri, batıcı ve köşeli. Aslında böyle söylemler yuvarlak konuşmalara göre daha yararlıdır. Ne var ki Lucescu sıklıkla ölçüyü kaçırıyor. Haddini aşıyor. İtalyan medyasına verdiği son demeç de polemiğe yer bırakmayan bir çirkinlik örneği olarak karşımızda duruyor.

Haberin Devamı

Şu yabancı futbolcu meselesinden başlayalım. Bakın ne diyor Milli Takım Teknik Direktörü: “Yabancı sınırı getireceğiz. Doğu ülkelerinde bunu yapmadan olmaz. Doğu ülkelerinde yabancısız da olmaz.” Devam ediyor: “Federasyonla bu konuda bir çalışma yapacağız. Ülkede geçerli olan yabancı sayısına bir limit koyacağız.”

Lucescu, iki yıl önce Zenit Teknik Direktörü iken, Rusya’daki yabancı sayısında sınırların kalkması gerektiğini söylüyordu. Sonra bize geldi, yabancıya sınır getirmekten söz ediyor. Görüşünü açıklasa yine iyi... Hayır, haddini aşıyor. TFF’yi de bağlayacak biçimde, “Federasyonla bu konuda bir çalışma yapacağız” diyor. Sanki o çalışma daha başlamadan yabancı sınırı kabul edilmiş gibi konuşuyor.

Bir de şu “Doğu” meselesi var... Lucescu doğudan söz ederken neyi kastediyor? Doğunun batı karşısında geriliğini mi? Az gelişmişliğini ya da gelişmemişliğini mi? Kast ettiği doğunun sınırları nerede? Orta doğu mu, uzak doğu mu? Söylese de anlasak. Çavuşesku’nun Romanyası, batının çok gerisindeyken Türkiye onca tartışmaya rağmen çoktaan demokrasiye geçmişti. Şimdilik ona “Ex oriente lux” diyeyim... Işık doğudan gelir. Beş bin yıllık Latin sözü.

Ayrıca diyor ki “Takımında oynamayanı ben nasıl milli takıma çağırayım?” Hemen araya girmek gerekir, “Arda’yı nasıl çağırıyorsan öyle!”

Cengiz Ünder, Emre Mor ve Enes Ünal’ın Avrupa’ya erken çıktıklarını kastediyor. O çocuklar hiç değilse dışlanmıyorlar. Az olmakla birlikte zaman zaman oynama fırsatı buluyorlar. Milli Takım’a çağır da çocukların kulüplerindeki saygınlığı artsın. Evet burası doğu Bay Lucescu. Burada çok dener, çok yanılır ve hata yaparız biz. Örneğin, sen de bizim hatalarımızdan birisin!

Haberin Devamı

Coştur be Aykut Hoca!

Fenerbahçe’yi sevdiğin için ne sıkıntılar çektiğini biliyorum. Ama her defasında Fenerbahçelilikle gurur duydun. Futbol dünyasının kaldıramayacağı kadar ağır ve kocaman bir adamsın.

Fenerbahçe sitesinden yapılan açıklamada Ankara’da duygu yoğunluğu yaşadığın anlatılarak, söylediğin sözleri yanlış yorumladığımız iddia ediliyor. Hayır, biz yanlış yapmadık Aykut Hocam. Senin yoğun duygularla aldığın kararı yazdık. Her neyse... Yuvana hoş geldin. O yoğun duyguları da tribüne at, onlara coşkulu maçlar yaşat. Kolay gelsin Aykut Hocam!

En büyük sponsor: ANNE

Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin global sponsoru P&G, “Teşekkürler Anne” kampanyasını sürdürüyor. 2018 Pyong Chang Kış Oyunları’na 100 gün kala dört sporcunun öyküsüyle evlerimize gelecekler. Çifte olimpiyat madalyası sahibi Michelle Kwan, Birleşik Arap Emirlikleri’nden ilk artistik patinajcı Zahra Lari, Togo’yu kış oyunlarında temsil edecek olan Mathilde ve Petitjen, kayakla atlama dalının ilk şampiyonu Carina Vogt, başarılarında annelerinin özverisini, desteğini anlatacaklar. IOC tarafından P&G adına yapılan araştırmada sporcuların yüzde 55’inin önyargılara karşı mücadele ettiği, yüzde 99’unun ise annelerinden destek aldığı anlaşıldı.

Haberin Devamı

Şimdi bu haberi okuduktan sonra gidin annenize sarılın, onu sevdiğinizi söyleyin. Ya da saygı ile anın!

Güzel insandın Erdoğan Abi

TIR plakalı aracını kiralayıp taşraya çıkarmışlardı... Aracın yükünü sordu, huylandı.. O yıllarda silahlı korumalarıyla gezen “delikanlı” iş adamını ofisine çağırdı. Geldiler. Malı sordu, yanıt alamadı. Sonra telefona gitti eli. Ahizeyi aldı ve Edirne Valisi’ni aradı: “Bizim bir kamyonumuz gasp edildi. Plakası şudur. Yüküyle birlikte derhal el konulmasını talep ediyoruz.” Silahlı adamlar neye uğradığını şaşırdı. Buz gibi bir hava esti. Çıkıp gittiler. O günden sonra Avrupa’nın tüm gümrük kapılarında ayrıcalıklı ve geçiş öncelikli bir firmaya sahibiydi.

İş alemindeki başarısı ve patronluğu umurunda değildi. “Ben bir amatörüm” başlığıyla en büyük sevdası spora yazılar yazdı. Tercüman, Hürriyet ve Milliyet’te kapı yoldaşımız oldu. Futbol Federasyonu’nda üyelik, milli takım sorumluluğu görevlerini üstlendi. Günün birinde Antalya’daki Finlandiya yenilgisinden sonra manşete bir mezar resmi koyarak “Allah taksiratınızı affetsin” manşetini verdik. Üç ay küstü bana. Sonra barıştık, “Lan beni çok üzdün ama iyi sayfaydı” dedi.

Hangi kimliğe ve kılığa girerse girsin Çapalı Erdoğan’dı o. Fenerbahçeliydi. Ama tüm kulüplerde sembol olmuş dostları vardı. İMÇ’deki ofisinde her akşam kadim dostları İslam Çupi, Necmi Tanyolaç ve Rauf Tamer’le buluşur sabaha kadar tartışırdı. O tartışmalardan birinde Rauf Tamer’le Örsan Öymen’in birbirlerine girdiğini öğrendim ertesi gün. Siyasetin iki ucundaki kalemşorlar, ne için kavga ediyorlardı, bilir misiniz? Türk musikisinin en güzel makamı hangisi? Anlaşamamışlardı.

Erdoğan Şenay’ı kaybettik geçen hafta. Namık Abi’ye, Necmi Abi’ye, İslam Çupi’ye, Takiros Lefter Abi’ye, Candan Tarhan’a selamlarımızı götürdü. İnanıyorum ki sonsuz alemde çok mutludur dostlarıyla. Geride kalan bizler, onu kaybettiğimize yanıyoruz. Sula ve Ayfer hanımlara, Erdüş ve Selin’e, kardeşlerine ve dostlarına başsağlığı diliyorum. Güzel insandın Erdoğan Abi!