Nobre’nin rakibe yaptığı baskı, hareketli ve atletik yapısı, takım oyununa katkısı ne kadar da değerliymiş!
Dileyen Mert desin, isteyen Marcio... Ama şurası kesin ki Nobre olmadan Beşiktaş’ın işi zor... Hem de çok zor!
Nobre’nin oynamadığı maçlara bakın... Beşiktaş bitmez, tükenmez bir istek ve enerjiyle gol için bastırıyor, ama istediği etkinliği bir türlü kuramıyor. O baskıdan aradığı golleri çıkaramıyor.
Nobre’nin oynamadığı maçlarda “Abdurrahman Çelebi” rolü de Bobo’da... Bobo yine pozisyona giriyor. Tek başına kaleciyle karşı karşıya kalıyor, ama adam geçemiyor. Son vuruşu yapacak zeka yok, demeyeceğim. Tekniğinin olmadığı kesin!
Buruk bir final vizesi oldu bu... Beşiktaş, İnönü’de ligden sonra kupada da teslim bayrağını çekti Ankaraspor’a... Geçen hafta Fenerbahçe’yi yendikleri maça kadar galibiyeti unutmuş olan Aykut Kocaman’ın ekibi, anlaşılan o ki açığı kapatmak için İnönü’yü bir fırsat olarak görmüş... Hak ettikleri bir galibiyet aldılar, bir gol daha atıp maçı uzatmaya götürseler ne olurdu, bilemem.
Lig maçlarını, yorgunluğu, Eskişehir deplasmanını düşünerek Mustafa Denizli’nin kadroda kupaya özel değişiklikler yapmasını çok yanlış bulmuyorum. Ama Serdar Kurtuluş ve Hakan Arıkan kendilerine verilen şansı iyi kullanıp görevi başarıyla tamamlamalıydılar. Uğur İnceman da Beşiktaş’ın ve özelde Mustafa Hoca’nın büyük hayalkırıklığı. Beşiktaş gibi bir takımda sıra elemanı olmasını kendisine yakıştırıyor mu? Ben yakıştıramıyorum.
Delgado, Holosko, Bobo ve Yusuf... Bu adamların dördü de hücumdan başka hiçbir şey düşünmeyen oyuncular. Delgado - Holosko atağından gelen gol (kaleci Senecky’nin de katkısıyla) dört adamın tek üretimi. Bu adamlar pres yapmıyor... Hücum bölgesinde savunmayı başlatmak gibi bir temel ilkeyi de hiç önemsemiyorlar...
Ve Ankaraspor gibi, rahat, sakin, top oynama niyet ve isteği olan bir takım, böyle bir ev sahibine karşı hem gol pozisyonuna giriyor, hem de maçı kazanacak gollerin sahibi oluyor. Aykut Kocaman’ı kutlamak gerek. Beşiktaş’ın orta alandaki zaaflarını, savunmadaki telaşını çok iyi görmüş. Sabır ve sükunetle bildiği doğruları oynattı takımına... Finale niyetlendiyse, kazanmalıydı... Belki son dakikalarda böyle bir hedef aklına gelmiş olabilir... Ama geç kalmıştı.
Yeniden Beşiktaş’a dönersek... Bu takım aynı koltukta iki karpuzu birden taşımaya çalışıyor... Aynı anda iki sevgiliyi de mutlu etmek nasıl bir şeydir ? Mustafa Denizli, iki hedefe koşan takımını biraz daha disiplinli ve üretken oynatabilir mi? Beşiktaş kadrosu bu çifte ağırlığı kaldırabilir mi?
Soruların yanıtını hafta sonu Eskişehir’de alırız. Nasıl olsa finale kaldıkları için 13 Mayıs’a kadar kafaları bir ölçüde rahattır, diye düşünüyorum. Ama bu takım ligde de zorlanacak gibi...
Çünkü Nobre yok... Onun rakibe yaptığı baskı, hareketli ve atletik yapısı, takım oyununa katkısı ne kadar da değerliymiş!
Ayağa kalk Nobre! Anlaşıldı ki sensiz olmuyor!