Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Onlar futbolumuzun dört silahşörüdür. Tıpkı Fransız klasiğindeki maceracılar, Artos, Portos, Aramis ve Dartanyan gibi.
Oyuna renk katarlar, heyecan katarlar, kazansınlar ya da kaybetsinler, macerayı hep üst düzey merak ortamında tutarlar...
Gollerin de reytinglerin de efendisidirler...
Hem masum oyunun, hem de endüstriyel rekabetin kahramanlıklarında yerleri, rolleri, vazgeçilmez değerleri vardır.
Sadece sporda değil, tüm rekabet tarihimizde başrol onlarındır.
O nedenle Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor, futbolumuzun vazgeçilmez aktörleridir...
Çünkü yarış, onlarla değer ve anlam kazanır.
Sadece yarış da değil... Organizasyonun en can alıcı, en çekici unsuru onlardır... Dört Büyükler Anadolu kentlerine deplasmana gittiklerinde statlar da dolar, lokantalar ve oteller de!
O yüzden Türkiye Futbol Federasyonu’nun bu gerçeğe süreklilik kazandırması, Dört Büyükler’i maceranın hep içinde tutması gerektiğini düşünüyorum.
Tıpkı Amerikan Basketbol Ligi NBA’deki gibi, Spor Toto Süper Lig de Dört Büyükler için “kapalı bir lig” statüsüne dönüştürülmelidir.
Biliyorsunuz, NBA’de düşme yükselme kavramları yoktur. NBA böyle bir uygulama yapmaz. Sermayesi yeterli, koşulları yerine getirmiş, tesislerini tamamlamış, sporcu kadrosunu oluşturmuş, kentin desteğini sağlamış, yerel medyanın ilgisini çekebilen kulüpler NBA’e kabul edilirler...
Böyle bakınca bizim Dört Büyükler, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor, Süper Lig’in en değerli varlıklarıdır. 52 şampiyonluğun 51’ine adlarını yazdırmışlardır.
Tıpkı NBA’deki gibi bu kulüplerin ligde alacağı sonuçlar ya da uğrayacağı cezalar ne olursa olsun, küme düşmeleri önlenmelidir...
Lig sonuncusu olsalar dahi!
Türk futbolunun hem sportif, hem de endüstriyel anlamda değer kazanmasını, değerini korumasını, geliştirmesini, uluslararası rekabet ortamında da sürekli olarak yer almasını istiyorum.
TFF’na basketbolda Euroleague örneğini de incelemelerini öneririm. Avrupa basketbolunu hem sportif, hem de endüstriyel olarak geliştirmek isteyen FİBA, Euroleague için üç tür katılım biçimi belirledi. A grubunda Avrupa basketboluna katkıda bulunan, sürekli başarılarıyla öncülük eden takımlar yer aldı. Bunlar, kendi liglerinde aldıkları sonuçlar ne olursa olsun, Euroleague’in vazgeçilmezleridir. (Türkiye’den Anadolu Efes ve Fenerbahçe Ülker), B grubunda ise o yıl ülkelerinde şampiyon olan takımlar yer alır. Bunlar da şampiyon oldukları için Euroleague’e katılırlar. C grubunda ise eleme gruplarını geçen takımlar (bu yılın Galatasaray’ı gibi) yer alır.
TFF, bu örneklere bakarak Dört Büyükler’i Süper Lig’de sabitleyebilir.
Sportif ya da adli suç işlemişlerse, yöneticileri elbette cezalandırılmalıdır. Hem sportif, hem de adli yaptırımlar elbette uygulanır. Ama 100 yılı çoktan geride bırakan camialara, milyonlarca taraftarına acı çektirilmez. Bu dört takım küme düşürülmez...
Çünkü küme düşmek onlar için bir ceza olabilir ama, lig için felaket demektir.

Haberin Devamı

Hoş geldiniz dostlar!
Serdal Adalı, Tayfur Havutçu, Ahmet Ateş...
Abdurrahman Yakut, Ümit Karan, İbrahim Akın...
İskender Alın, Korcan Çelikay ve 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin tahliye kararı verdiği tüm dostlar, hoş geldiniz...
İyi ki aramıza, ailelerinize, yuvanıza, hayata döndünüz.
Şimdi yargı sürecini sükunetle izleyelim. Savunmaları sabırla dinleyelim.
Umarım aklanırsınız.. Aklanamazsanız üzülürüz. Ama ne demişler: Şeriatın kestiği parmak acımaz!

Haberin Devamı

Teşekkürler Mete Düren
Beşiktaş - Orduspor maçında Necip Uysal’ı sahada görünce sevinmiş, BJK Asbaşkanı sevgili dostum Prof.Dr.Mete Düren’in futbolcusunun sağlığı ile ilgili endişelerini abartılı bulmuştum.
Geçen gün mesaj atmış:
“ - Sevgili Attila ağabey, hepimiz Necip’in 2 hafta sonra takıma dönmesine sevindik. Maç çıkışı yaptığım açıklamayı, kulüp internet sitesinden de izlersen göreceğin gibi, oyuncunun şu anda ameliyatta olduğunu, kemik tomografisi sonucuna göre kemikte zedelenme varsa sürenin uzayacağını söylüyorum. Dolayısıyla maç çıkışı heyecanıyla olayı abartmış değilim. Abartılan bir husus varsa o da rakibin (Ujfalusi) kramponuyla 10 cm. uzunluğunda, 5 cm. derinliğinde çocuğun bacağında açtığı yaradır. Ve çorabını sıyırdığımda kemiğinin görünüyor olmasıdır. Bunu dile getirmek abartıysa, sonuçlarından ürkmek abartıysa, evet bir tıp adamı olarak her zaman bu tutumu tekrarlarım. Sevgiler, Mete Düren.”
Düren’i kırmak ve incitmek istemem... Olaylar öylesine hızla gelişiyor ki, küçük ve önemli ayrıntıları atlıyor, unutuyoruz. Neyse, sonuçta korkulan olmamış, Necip’in kemiğinde kırık yok ve genç bir sporcunun sahada olması hepimiz için iyi haberdir.

Haberin Devamı

Yeşil, temiz ve sakin bir spor: GOLF
Geçen hafta, Golf Federasyonu Başkanı Ahmet Ağaoğlu’nun davetine katılarak bir grup meslektaşımla birlikte Antalya’ya uçtum.
İyi ki gitmişim...
İstanbul’un soğuğundan ve yağmurundan Antalya’nın güneşine, futbolun gergin ve asabi ortamından golfun sükunetine teslim olup biraz nefes aldık...
Ağaoğlu, 1996’da 78 sporcu ile teslim aldığı golfte bugün 5500 lisanslı sporcuyla müthiş bir ilerleme sağlamış. Dahası, 2016’da Rio’da Olimpiyat Oyunları programına dahil olan golfte, önümüzdeki yıl Dünya Amatör Takımlar Şampiyonası Türkiye’de, Antalya’da düzenlenecek... Takımlarımız, antrenörlerimiz tüm gün elde sopa yüzbinlerce atışla şimdiden hazırlanıyor. Hedef erkeklerde ilk 10’a girmek. İskoç başantrenörümüz Spencer Henderson, yakalamışken bize de sopayı verdi, golfle tanıştık. Smag diye çocuklar için bir öğrenme oyunuydu bu. Çok keyif aldık.
Antalya’da 5 golf sahamız var. Burada yaz kış binlerce dünya golfçüsü para ödeyerek spor yapıyor. Türkiye’nin golf turizminden geliri yıllık 250 milyon Euro düzeyinde. Dünya Şampiyonası’ndan sonra bu sayının katlanarak artması bekleniyor. Ahmet Ağaoğlu, iki önenmli mesaj verdi:
1) “3 Büyükler’in bugünkü futbol ortamının mücadele anlayışı ile golfe gelmesini istemem. 2) Golf için zengin sporu derler. Ama biz golfü Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun çocuklarına kadar götürüyoruz. Çünkü zengin çocuğundan şampiyon golfçü çıkmaz. Umutsuz gençlerin hayata tutunması için en iyi ve en temiz yol, golftür!”
Sonra Ardahanlı kızımız Özlem Aktürk’ün videosunu izletti bize. Duygulandım, ağladım. Teşekkürler Ağaoğlu.