Beşiktaş’ın şampiyonluk yarışındaki yükselen grafiği, maça gidiş trafiğini de etkiliyor. Cumartesi, alışverişin en yoğun günü... Hele bir de İnönü’de maç varsa, o yoğunluk katlanıyor. Beşiktaş futbol takımını taşıyan otobüs de Ümraniye-İnönü Stadı hattında bu yoğun trafiği aşmak, bir an önce soyunma odasının kapısına ulaşmak durumunda.
Şampiyonluk heyecanıyla yükselen taraftarlık ateşi, en başta Çarşı Grubu’nu eyleme yöneltiyor. Eylemin amacı, takıma destek vermek. Kulüp-takım-taraftar bütünleşmesini sağlamak.
Bunlar güzel ve hoş duygular, temiz amaçlar. Ama her eylem gibi Çarşı’nınki de sorumluluk gerektiriyor.
Ellerinde duman saçan yüzlerce meş’ale ile insanları rahatsız ediyorlar. O yolun kıyısında yaşlı insanlar, çocuklar var. Sağlıklarını olumsuz biçimde etkileyecek gösteriye karşı sempati duymaları, mümkün değil.
Otoriteye karşı çıkmak
Dahası, trafik kilitleniyor. Çok sevdikleri takım, meş’ale dumanının doldurduğu otobüste konsantrasyonunu kaybedecek ölçüde maça yetişememek endişesini taşıyor.
Kuruluşunun 164. yılında polis, kent içindeki güvenliği ve trafik akışını sağlamak adına taraftar topluluğuna “Dağılın” çağrısı yapıyor.
Bu noktada Çarşı Grubu’nun liderleri, durup düşünmek zorunda.
Teslimiyetsiz, ufku açık, özgür ve temiz bir kitle örgütü olarak her defasında otoriteye başkaldırmak mı gerekir? Özgürlüğün anarşiye, kaosa, ciddiyetsiz bir hoyratlığa dönüşme tehlikesi de var mıdır?
O kitle örgütünün, kendisini ve gönüllüsü olduğu camiayı korumak konusunda hiçbir sorumluluğu yok mudur? Her istediğini içinden geldiği gibi zıtlaşarak, çatışarak, otoriteyi karşısına alarak yapmak zorunda mıdır?
İnönü’deki maç dönüşlerinde olduğu gibi, kaldırımlar yerine araç yollarında trafiği aksattıklarına aldırmadan, ağır ağır yürüyerek varlıklarını ortaya koymaları, kendilerini ifade etmeleri acaba sevgi mi yaratır, yoksa nefret mi ?
Çarşı’nın kanı kaynayan özgür ve sevgi dolu delikanlıları güçlerini kontrol edemiyorsa, birileri bu gücü kontrol etmek zorunda kalabilir.
Bir daha düşünün
Polis, böyle bir zorunluluk duymuştur. Karşısındaki kitleyi uyarmış, karşılık görmeyince çoğu zaman olduğu gibi orantısız güç kullanma yoluna başvurmuştur.
ABD Başkanı Obama’nın ziyareti öncesinde zaten aşırı biçimde duyarlı ve gergin olan polis teşkilatının, kuruluş yıldönümünde yaşadığı olay trajiktir. Hepimizi kaygılandıran ortak bir dengesizliğin örneğidir.
Polis teşkilatımız çağa ayak uydurarak teknolojik ve bilimsel olarak güçlenirken, sosyal olayların yorumunu da daha sağlıklı yapmak, öncelikle kitlelerle farklı zeminlerde farklı yöntemlerle en uygun ve en etkili iletişimi sağlamak durumundadır.
Ve Çarşı’daki genç arkadaşlara bir soru: Şampiyonluğa giderken bunlar oluyorsa, şampiyonluk halinde neler olacak?
Bir daha düşünün!