Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Mucize tiryakilerinin aksine, 2010 Dünya Kupası’nda yolumuzun “kapalı” olduğunu söyledim ve yazdım. Kimsenin hoşuna gitmeyen tahminim, şimdi kimsenin beklemediği bir sonuç olarak ortada!
Yine kolay ezberlere başvurup, bir zamanlar TRT’nin oldukça zamansız yaptığı anketteki gibi “Terim gitsin mi, kalsın mı?” noktasına geldik.
Milli Takım’ı “patron ve adamları” olarak görüyoruz hep. Başarısızsa, ihaleyi başka bir patrona verip yeni bir iktidar savaşına başlıyoruz.
Kabul edelim; hastalıklı bir ruha sahibiz.
Spor adamı, teknik direktörü, antrenörü, futbolcusu, yorumcusu ve seyircisi ile Milli Takım’ı savaş ve iktidar alanı olarak görüyoruz.
Bu çatışmaların bizi bir yere götürmediğini bir kez daha gördük.
Bu defa bir ders çıkarmanın zamanı...
Teknik direktör Terim’in istifası kabul edildiğine göre artık yeniden bir yabancı eğitimcinin işbaşı yapması kaçınılmaz. Türkiye sırayla aynı adamları deneyen, değiştiren ve kurban eden bir ülke olmamalı!
Türkiye’nin futbolcu altyapısı eğitiminden müsabaka ortamına kadar çelişkiler ve yanlışlarla doludur, değişmesi gerekir.
Türkiye’nin ligi, adında her ne kadar süper iddialar taşıyorsa da kapalı ve dar bir rekabet alanına dönüşmüştür, değişmesi gerekir.
Türkiye’de antrenör kafasının da, yönetici kültürünün de medyanın spora (özelde futbola) bakışı da arızalıdır, değişmesi gerekir.
Futbol dünyamızda kendilerini bir tür yarı tanrı gören şişkin ego sahiplerinin artık bu çirkin çatışmayı kaybetmeleri gerekiyor.
Aksi halde, onlar kazandıkça, Türk futbolu kaybetmeyi sürdürecek!