Bu durum ne tek başına Denizli’nin kusuru olarak, ne de oyuncuların bireysel performansı ile açıklanabilir! Beşiktaş futbol takımında bir zirve kimliği yok
Beşiktaş, 100 yıldan beri zirve kulübü... Ama bu yıl en zorlandığı maçlar da zirvedeki rakipleriyle oynadığı maçlar... İçeride, dışarıda fark etmiyor. Lig başından beri ne Trabzonspor’u yenebildiler, ne Sivas’ı ne de Kayserispor’u. Fenerbahçe karşısında uğradıkları yenilgi, 11-10 özürü nedeniyle hoşgörüldü, bağışlandı. Peki İnönü’de Ankaraspor’a karşı hem de ilk kez çift santrforla oynadıkları halde iki kez geriye düşmelerine ne buyrulur ?
Söyleyelim... Bu durum ne tek başına Mustafa Denizli’nin kusuru olarak, ne de oyuncuların bireysel performansı ile açıklanabilir!
Beşiktaş futbol takımında bir zirve kimliği yok! Bulundukları yer zirve olabilir, hatta bir gün lider de olabilirler ama, bu yılın kadrosuna bakarsanız, o parçalar iddialı bir bütün oluşturmuyor. Birlikte sinerji üretemiyorlar. Takım savunması, dayanışma, yardımlaşma, bireysel katkı çok zayıf. Evet, kazanmak istiyorlar... Ama maçı koparacak bir taktik bilinçten yoksunlar.
Ön liberoda Uğur İnceman, sadece hayal kırıklığı yaratıyor... Son haftaların gözde oyuncusu Ekrem’den sağ kanatta delici bir atak izleyemiyorsunuz. Tello biraz kanatta, biraz içeride zorluyor... Yetersiz. Delgado yine top kayıplarında. Çift santrfor Bobo ile Nobre arasında iletişim hatları kopuk. Ön direk arka direk paylaşmayı da beceremiyorlar... Holosko yine kulübede, çok geç katılıyor oyuna. Demek ki O’nunla ilgili bir güven bunalımı var.
Neca’nın attığı golde Rüştü çaresiz. Savunma dağınık ve dikkatsiz. Sivok’un kendi kalesine attığı gol de bir panik müdahalenin sonucu. Bilal’in attığı o uzatmadaki son gol ise tam bir teslimiyet örneği.
Ama bu anlık gafletlerin ötesinde Ankaraspor’un da ortaya koyduğu bir futbol değeri var. Savunma, orta alan, ileri uç... Hem kendi aralarında hem de bloklar arasında müthiş bir ortak akıl ile oynuyorlar. Erhan, Ediz ve Uğur’un oyunu ileri taşıma becerileri, Özer, Hürriyet ve Bilal Kısa’nın hücuma derinlik ve zenginlik katan çabaları gerçekten alkışa değer. Neca - Murat ikilisi de ayaklarına top beklemeden, oyuna katılarak, sorumluluk paylaşarak mücadele ediyorlar. Gollerin ötesinde en az beş pozisyonları daha var!
Beşiktaş karşısında elde ettikleri başarı rastlantı değil. Aykut Kocaman, bu takımı adeta yeniden inşa ederek bir dip tutsaklığından zirve özgürlüğüne taşımış... Başarının arkasında elbette iddialı demeçler değil, saygı duyulacak bir emek var. Yazık, Beşiktaş gibi asırlık bir aidiyet, yapay bir kulübün elindeki kaliteli bir takım karşısında kendi evinde aciz durumlara düşüyor!
Puan kaybetmeye, yenilgiye sportif anlamda asla itiraz edemezsiniz. Ama böylesine kolektif acizliğe itiraz etmemek de mümkün değil!
Skor tabelasındaki hüznün yanı sıra Sivok’un ayıpı da ekleniyor geceye. Kimse İlker Meral’e kızmasın. Rakibinin baldırına bilerek bastı... Futbolda gaddarlığın yeri yok!.