Bu çocuklara teşekkür borcumuz var yine de... Aylardır, yıllardır yok saydığımız, görmezden geldiğimiz gerçekleri bize gösterdikleri için.
Ayrıca teknik direktörümüze de bir teşekkür borcumuz var. Ruhumuzu törpülediği, coşkumuzu yok ettiği, heyecanımızı çalıp götürdüğü için.
Elbette alıp götürdüklerinin yerine sistemi, taktiği, yaratıcı aklı koymadığı için eleştirebiliriz hocamızı... Gölgesinde kalan teknik ekibimizi de belki hatırlar, sorgularız.
Bunlara elbet sıra gelecek.
Nihayet!
Varsa, aklımızı başımıza devşirip, belki radikal kararlar bile alabiliriz.
Skor tabelası, en üzücü, en kahredici ve en ayıplı biçimde oluştuğuna; üzecek, kıracak, darıltacak kimse kalmadığına göre ameliyat masasına yatıp, keskin neşterlere ve en acı ilaçlara da razı olabiliriz.
Dibe vurduk, dostlar.
...Ve bence bunu fazlasıyla hak ettik.
Tıpkı 2001 ekonomik krizindeki gibi. O krizden sonra dış aklın da bastırmasıyla en azından bankacılık sistemini yeniledik, disipline ettik örneğin. Devlette devamlılık ilkesine sarılıp iktidar değişikliğine rağmen tedaviyi sürdürdük. Bugün yine ekonomik sorunlarımız var ama, en azından global krizin bir parçası değiliz.
Futbola dönersek.
Yasalara, kurallara, yönetmeliklere saygıyı hatırlayıp futbola yeniden sahip olabiliriz belki... Tekniğin yanı sıra etiği de hayatımıza katabiliriz. Bu bir umuttur, olabilir. Yapabiliriz.
Yetmiş milyonun tanıklığında yaşadığımız gerçekten çıkarılacak en büyük ders budur bence...
Hatta rekabet kültürümüzü, içerideki kısır çekişmelerden uluslararası alana taşımayı düşünsek çok iyi olur!
Gökhan’ın yerlerde sürünmesini, ayağındaki topu ille de rakibine kaptırmasını, Sabri’nin yanlış yerde oynadığı ilk yarıyı, Emre’nin inanılmaz top kayıplarını, Volkan’ın yediği ilk iki goldeki akıl almaz gafletini, Arda’nın, Burak’ın, Hamit’in şutsuz ve çaresiz hallerini, Hakan Balta’nın buzu bile donduracak soğuk ve donuk oyununu eleştirmek istemiyorum.
Olabilir. İyi günlerini de gördük bu çocukların... Onlar yine bizim evlatlar... Eskisiyle yenisiyle hepsi bizim.
Dedik ya evlat...
Atsan atılmaz, satsan satılmaz!
Kulüp takımı da değil ki birini gönderip ötekini alasın!.
Ne diyordu Hiddink?
“-Hırvatlar favori, ama onlara zor bir gece geçirteceğiz!”
Yarısı doğru, yarısı yanlış. Hırvatlar’ın favori olduğunu anladık. Zor geceyi geçirenler de onlar değil, biz olduk!