Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak, sadece Trabzonsporluların değil, futbola gönül vermiş herkesin saygı duyduğu, unutamadığı örnek bir kaptandı. Bugünkü kuşaklar O’nu ne kadar tanıyor, bilemem... Ama şunu söylemeliyim ki O gerçek bir şampiyondu.
Hayır, Trabzonspor’un kazandığı şampiyonluklar nedeniyle değil... En büyük galibiyeti, kendi egosunu yenerek elde ettiği için!
Başarısını ve şöhretini, insanların ruhunda boza pişirmeden, onlara yük olmadan sportmen bir tavırla taşıdığı için..
Futboldan aldıklarını, kulüp başkanlığı gibi çileli bir yükü sırtlayarak paylaşma cesareti gösterebildiği için.
Faruk Nafiz Özak, üzerine düşen tüm rollerin hakkını vermesini bildi.
Sonra siyasete girdi... Orada da oturtulduğu koltukların hakkını vermeye çalıştı.
Futbolumuzun temiz ve güler yüzü, dost sesi oldu. Futboldan kazandığı enerjiyi, sporun tüm dallarına taşıyarak olimpik bir kimlik sergiledi.
Buraya kadar yazdıklarım için Sayın Bakan’ı, sevgili dostumu içtenlikle kutluyorum. Ona saygı duymaya devam ediyorum.
Hataları da olmuştur elbet...
Hepimiz uyuduk!
Hatta şimdi seslendirmeye çalışacağım büyük hatadan dolayı, onu suçlayamam.
Çünkü, o günlerde kendisi Spordan Sorumlu Devlet Bakanı değildi.
FIFA dayatması, siyasetten uzak bir statü çıkarmanın aculluğuyla, önünü arkasını, altını üstünü düşünmeden temelde acaip yanlışlar yaptık. O yüzden TFF’nin anayasası sayılan statü maalesef sakat ve özürlü doğdu.
Bu hatayı, öncelikle görmesi gerekenler göremeliydi, göremedi.
Bizler de göremedik. Bunu kendi hesabıma içtenlikle itiraf edebilirim.
Samimiyetine inandığım için Özak’ın bu yanlışa müdahale etmesi gerektiğini düşünüyorum.
Haydi, daha fazla uzatmadan söyleyeyim artık...
5894 sayılı yasa futbolun çerçevesini belirledi.
Ya federasyon statüsü?
Futbolun idari anlamda herşeyi görünen statü, hepsinden önce delegasyon yapısı itibariyle sakattır, özürlüdür.
Bu statüye göre üç gün önce hasbelkader kulüp yöneticisi olan kişi, genel kurulda delege olabilir. Oy ile irade beyanında bulunabilir. Ama yine bu satütüye göre genel kurulda futbolcu kimliğiyle yer alabilmek, oy sahibi olabilmek o kadar kolay değildir.
En az 75 kez milli formayı giymek, faal futbolculuk hayatınızı da en az 6 ay önce sonlandırmış olmak zorundasınız.
Ancak böyle bir ayrıcalığınız varsa delege olabilir, futbolun en büyük emekçilerini genel kurulda temsil edebilirsiniz.
Bu statü, en azında bu yönüyle bakıldığında TFF genel kurulunu bir işverenler kulübüne dönüştürmekte, emekçi oyunculara en küçük söz hakkı tanımamaktadır.
Oysa Semih Şentürk’ten Kazım Kazım’a, Önder Turacı’dan Ali Turhan’a, Mehmet Yıldız’dan Erzurumsporlu top emekçilerine kadar yüzlerce sorunu vardır futbolcuların... Kaderleri büyük ölçüde yöneticilerin iki dudağı arasındadır. Haklarını alabilmek için hukuk yollarında sabırla mücadele etmek, kimbilir bu arada futbol oynama yaşını da geçirme tehlikesini göze almak zorundadırlar.
Sendika yok!
En az 75 kez milli formayı giymiş ağır ağabeyler ise, zaten bir çok sorunlarını çözmüş, aşmış kişilerdir. Onlar bir tür sınıf atlama rahatlığıyla kendi egolarını doyuracak yeni yollar ve farklı sorunlar bulabilirler. Ama futbolcu haklarını, mesleğin onurunu ve geleceğini korumak konusunda yeterli duyarlılığı göstermelerini bekleyemezsiniz.
Geçenlerde Habertürk’teki bir yazısında sevgili Hasan Şaş, futbolcuların kulüplerinde de kamuoyu önünde de haklarını yeterince savun(a)madıklarını yazıyordu. Profesyonel ya da amatör(!) futbolcular sendikasının oluşturulamadığından dert yanıyordu. Oysa zamanında Hakan Şükür’le birlikte ülkedeki tüm meslektaşları için bir eyleme girişip, kamuoyunu da arkalarına alarak örgütlenebilirlerdi.
Futbolcular Sendikası, Tekin Bilge dostumuzun kulakları çınlasın, 70’li yıllarda kaldı. Bugün sadece Başkanı Turgay Şeren’le genel kurulda temsil edilen Profesyonel Futbolcular Derneği var, sendika yok!
Bu statüye göre futbola emek vermiş, kariyerini dürüstçe tamamlamış Faruk Nafiz Özak, bakan olabilir... Ama asla delege olamaz!
...Ve Sayın Bakan her ne kadar siyasetin futbola müdahalesi olarak algılansa da futbolcuyu bir tür köle haline getiren bu statüyü değiştirme sorumluluğundan asla kaçamaz. Futbolun emekçilerine genel kurulda ve federasyon yönetiminde söz hakkı tanıma ödevini yerine getirmelidir.
Daha demokratik bir tavırla, daha namuslu ve sorumlu bir anlayışla emeğe saygı göstermenin, sakat statüyü kurtarmanın öncüsü olmalı Faruk Nafiz Özak!
Futbola unutulmuş borcunu ödemelidir.
Türk hakemine atılan kazık
Yürürlükten kaldırılan 3813 sayılı yasanın 18. maddesi, hakem gözlemci ve temsilcilerin görev başında iken uğradıkları saldırı ve hakaretlerle, işledikleri suçlar karşısında “devlet memuru” statüsünde sayılacaklarını hükme bağlamıştı.
5 Mayıs 2009’da FIFA dayatmasıyla alelacele Meclis’ten geçirilip kabul edilen 5894 sayılı yasa, hakemlerin, gözlemcilerin ve temsilcilerin kamusal statüsünü ortadan kaldırdı.
O yüzden Selçuk Dereli’nin açtığı dava düştü.
Türk hakemine atılan bu kazık, kimlerin işine yaradı, anlaşılıyor.
50 yaşında bir adam arıyorum
Lynda Lemay, Kanadalı bir şarkıcı. Paris’te verdiği konserde öyle bir şarkı okudu ki, kadınları da erkekleri de sarstı... Orijinal adı, “Un homme des 50 ans” olan şarkının sözleri, edebiyat ve şiirle ilgili internet sitelerinde farklı çevirilerle sunuluyor. Bu şiiri, aylar önce, dün 50. yaşını kutlayan ekonomist ve spor adamı sevgili dostum Erdal Batmaz’dan dinledim... Dost ve arkadaş gözüyle “aranan adam” olduğuna inanıyorum. Bir kadın olarak, sevgili ve eş gözüyle Ayşen Batmaz’ın da bu şarkıyı mutlulukla söyleyebildiğini sanıyorum. Bu şarkı ve şiir 50. yaşını süren sporsever okurlara benden armağan olsun...Teşekkürler, nice yıllara Erdal!
50 yaşında bir adam arıyorum
Her düşü kurmuş, her düşü yitirmiş
Her şeyi istemiş
Şimdi artık ne istediğini bilen
* * *
50 yaşında bir adam arıyorum
Her borca girmiş, her borcu ödemiş
Para kazanmış
Ama paradan gözleri kamaşmamış
* * *
50 yaşında bir adam arıyorum
Yaşamış
Her tütünü içmiş, her içkiyi devirmiş
Yeteri kadar kadın tanımış
Ve artık başkalarını aramayan
* * *
50 yaşında bir adam arıyorum
Veremeyeceklerinin farkına varmış
Geçmişi geleceğinden fazla
Ve ancak şimdi yaşamaya başlayan
* * *
50 yaşında bir adam arıyorum
Kendini en kötüye hazırlamış
Zamanın neleri iyileştirmeyeceğini öğrenmiş
Çok cenazeler kaldırmış
* * *
50 yaşında bir adam arıyorum
Gerçeklerle yüzleşebilen
Yalan söylememe cesaretini edinmiş
Hislerinden kaçmamayı öğrenmiş
50 yaşında bir adam arıyorum
* * *
Kendini artık ciddiye almayan
Yüzünde kırışıklıkları olan
Beni sükûnetle seven
Ve benim için elinden gelecek her şeyi yapan
50 yaşında bir adam arıyorum