Fenerbahçe kongresinde sadece 2 geçersiz oyun kullanıldığı sandıklardan çıkan 5269 oyla rekor kırarak yeniden başkanlığa seçilen Aziz Yıldırım’ı içtenlikle kutlarız.
Yargı kararını saygıyla bekleyeduralım, gerek savunması, gerekse “içeriden” verdiği mesajlarla kulübündeki direniş ve dayanışmaya ışık tutmuş, taraftarları, sporcuları ve kulüp üyelerini tek başına motive etmiştir.
Yıldırım’ın başkanlığından çok ilgi çekici liderlik dersleri çıkarılabilir. Liderler ve temsil ettiği kitlelerle ilişkileri, yığınları etkileme, yönlendirme ve yönetme gücü konusunda bilimsel analizler yapılabilir.
Evet, Aziz Yıldırım spor dünyamızın en önemli liderlerinden biridir. Yaptıklarının doğru/yanlış tartısı, yargının hakkında vereceği karar, bu durumu değiştirmeyecektir.
Rekabet yeteneğini korudular
Aziz Yıldırım özelinden çıkarak Fenerbahçe’ye bakacak olursak.
Fenerbahçeli yöneticiler de dayanışma ve özveri adına önemli bir sınav verdi. Hem adalet önünde, hem de TFF bünyesi içinde sürekli yargılanan, soruşturulan, kovuşturulan ve tartışılan kulübün hak ve çıkarlarını korumak için mücadele ettiler. Zaman zaman falso vererek, duruş ve pozisyon değiştirerek, çelişkilere düşüp hırçın ve uyumsuz tablolar sergileseler de Fenerbahçeli yöneticiler, kulübün hem ekonomik hem de sportif anlamda gücünü ve rekabet yeteneğini korumayı bilmişlerdir. Süper Lig Şampiyonluğu hedefini son haftaya kadar taşıyan ve finali kaybeden Fenerbahçe, futboldaki en uzun rüyasını da 29 yıl aradan sonra aldığı Türkiye Kupası ile gerçekleştirmiştir.
Yine de Nihat Özdemir, Ali Koç, Nihat Özbağı, Cihan Kamer, Murat Özaydınlı gibi Yıldırım yönetimlerinde önemli görevler üstlenen yöneticilerin, son kongrede aday olmamaları dikkat çekicidir. Bu isimlerin bazısı, yorgunluklarını ve özel durumlarını gerekçe göstererek nöbeti bırakmıştır. Bazı üyelerin de Yıldırım tarafından listeye alınmadığı bilinmektedir.
Sağlam bir çimento oluşturdu
Bu durum ister istemez bazı sorulara yol açıyor. Acaba görevi bırakan yöneticiler, Fenerbahçe’nin geleceğini daha zor ve karanlık günlerde mi görüyorlardı ? 3 Temmuz sürecinin kesin sonuçları açıklandığı zaman kulübün zarar göreceğini ve kendilerine kişisel faturalar çıkarılacağını mı bekliyorlardı?
Bir yandan kulübün masumiyetini savunurken, bir yandan da suçluluk duygusuna mı kapılmışlardı?
Bu sorular çoğaltılabilir. Kesin yanıtları ancak her yönetici kendi vicdanında verecektir. Belki zamanla gerçeğin perdesini biraz daha aralayabilir, bu değişikliğin nedenlerini görebiliriz. Bu değişim bir dağılma ve çözülme mi ? Sanmıyoruz. Fenerbahçe dayanışması ve direniş duygusu, öylesine sağlam bir çimento oluşturdu ki, dağılma ve çözülme adeta olanaksız gibidir.
Ama öte yandan şunu da söyleyebiliriz: Fenerbahçe genel kurulu, sabırlı, akıllı ve sorumlu davranmış, özeleştiri gündemini bu kongreye özel olarak ertelemiştir.
3 Temmuz süreci bittiğinde hem kulüp içinde özeleştiri dinamikleri harekete geçecek, hem de Aziz Yıldırım dahil, başkan ve yöneticilerin durumu yeniden değerlendirilecektir.
Kavga hiçbir şey kazandırmadı
Sırası gelmişken şunun da altını çizelim:
Fenerbahçe, savunma, masumiyetini anlatma, gücünü ve iddiasını koruma anlamında içeride inanılmaz dayanışma örnekleri verirken, dışarıda da hemen her kurum ve kişiyle adeta kavgaya tutuşmuştur. Gerek kurumsal, gerekse yöneticiler ağzından yapılmış kişisel açıklamalar, yaklaşık 1 yılın kavgayla geçtiğini göstermektedir. Bu kavgalar Fenerbahçe’ye, rakip kulüplere, federasyona ve medyaya ne kazandırdı? Futbol dünyasına ne kattı? Kocaman bir hiç!
Fenerbahçe’nin yeni seçilen yönetim kuruluna barış ve başarılar diliyoruz!
Futbolda yılın transferi
Zafer Yıldırım, Kasımpaşa Sportif Faaliyetler AŞ Yönetim Kurulu başkanlığına getirildi. Eski Başkan Hasan Hilmi Öksüz başkanvekili oldu. Turgay Ciner, İhsan Kalkavan Mübariz Mansimov Gurbanoğlu gibi Beşiktaşlı spor ve iş adamlarıyla Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, M.Turgut Yılmaz, Galatasaray’ın eski yöneticisi Yiğit Şardan, Fatih Saraç da yönetim kurulunda yer aldılar.
Kasımpaşa gibi İstanbul’un bir semt kulübündeki bu büyük hamle neye dayanıyor acaba? Kimileri işin içine fesat karıştırıp kulübün kullanma hakkına sahip olduğu otoparkla ilgili derin pazarlıkları ileri sürüyor. Buna inanmıyorum. Kasımpaşa Bank Asya’da play off mücadelesi veriyor. Kazanırlarsa Süper Lig’e dönecekler. O zaman da yönetim kurulundaki süper güçler devreye girecek ve kulüp anormal güçlenecek.
Yeniden soralım: Durup dururken bu hamle niye?
Sanırım Kasımpaşalı bir “ağır abi” racon kesti, rica etti. Ve o dev adamlar, “ağır abi”yi kırmadılar.
Ağır abi kim mi ? Onu da siz buluverin artık!
Gözler Quebec’de!
Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) Yönetim Kurulu, bugün Kanada’nın Quebec kentinde sporumuz açısından son derece önem taşıyan bir toplantı yapacak.
2020 Olimpiyat Oyunları’nı düzenlemeye aday olan 5 kentle ilgili ilk kararını verecek. Aday kentleri hatırlayalım: Madrid, Tokyo, Bakü, Doha ve İSTANBUL...
Türkiye, 1993’de ilk kez 2000 oyunlarına aday olduğunda sadece 7 oy alabilmişti. Sonrakilerde 2004’ün ilk elemesinde kaybetti İstanbul. 5’li finale kalamadı. 2008’in Pekin’e gideceği belliydi. Ama orada hiç değilse finale kaldık ve üçüncü tura kadar dayandık.
Şimdi durum karışık.
Türkiye, 2020 Avrupa Futbol Şampiyonası’na resmen aday. Adaylıkta da yalnız değil. İskoçya ve Gürcistan’la ortakları da var.
Türkiye hem ısrarlı ve iddialı, hem de Platini’nin açıktan desteğiyle avantajlı.
Öte yandan İstanbul’un 2020 Olimpiyat Oyunları’nı düzenleme konusundaki şansı da geçmişten çok daha fazla. Dünya konjonktürü de İstanbul’u öteki adayların önüne çıkarıyor.
Ancak biz her zamanki gibi kendi bacağımıza çelme takıyoruz. Her iki organizasyona da aday olarak “ Biri olmazsa, öteki ” kumarını oynuyoruz. Oysa hem UEFA, hem de IOC, aynı yılda başka bir büyük organizasyonu kabul etmiyor.
Şimdi IOC önemli bir karar verecek. Ya İstanbul’u aday kent olarak kabul etmeyecek, ya da bize Eylül 2013’e kadar zaman kazandıracak bir kabul kararı alacak.
Bu arada Türkiye’nin enerjisi de, şansı da her 2 kulvarda azalacak. Milyonlarca dolar boşa harcanacak.
Bakalım neler olacak?