Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Futbolda endüstriyel organizasyonlara odaklanan, daha çok reyting, daha çok para, daha çok maç günü geliri, daha çok bahisle çarklarını döndüren Avrupa, ne yazık ki gençlere, genç futbolcuların eğitimine, kadın oyuncuların yetiştirilmesine ve yarıştırılmasına dönük proje ve uygulamalarda o kadar başarılı değil. UEFA, Şampiyonlar Ligi’ni öylesine önemsiyor ve başarıyor ki, Dünya Kupası bile gölgede kalıyor.
Türkiye Futbol Direktörü Fatih Terim ve yakın çalışma arkadaşları, belki de bu nedenle rotayı Amerika’ya çeviriyorlar. Terim, Genel Koordinatör Prof.Dr.Bülent Bayraktar ve Cezmi Turan, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası öncesinde ilk kez katıldıkları NSCAA (Amerikan Ulusal Futbol Antrenörleri Birliği) toplantılarında yeniden davetli olarak yer alıyorlar.
Amaç, üst düzey müsabaka ortamında başarıya ulaşacak genç futbolcuları çok erken zamanlarda keşfetmek, eğitmek, yetiştirmek, yarıştırmak ve kariyer planlamasında onlara ışık tutmak. Bir zamanlar futbol topunu gördüğünde bomba sanacak diye dalga geçtiğimiz Amerikalı, hem kadınlarda, hem de erkeklerde sürekli olarak Dünya Kupası’na katılıyor. Avrupa liglerinde oynayan onlarca Amerikalı futbolcu var. Ve onlar, tarihlerinde ve geleneklerinde pek yer tutmayan futbolu yeniden keşfedip, evrensel ölçülerde değer kazanmak için Avrupalılardan daha ciddi çalışıyorlar.
Örneğin, bir futbolcunun 90 dakika oy- nadığı maçta takımına en yararlı olduğu süre kaç dakika? Avrupalılar bireysel ve takım istatistiklerine takıladursun, Amerika analizde farklı bir boyuta geçip futbolda bireyin (oyuncunun) verimliliğini dakika dakika hesaplıyor. Bu süreyi artırmanın, taktik değişikliklerde dikkate almanın ve takım oyununda tüm oyuncuların bireysel performansını yükseltmenin hesaplarını yapıyor. Philadelphia’daki toplantı dört gün sürüyor. Terim İstanbul’a dönerken Bayraktar ve Turan, Amerika’nın üç elit sporcu merkezine gidiyorlar. Sadece futbolda değil, atletizmde, boksta, voleybolda yapılan çalışmaları izliyorlar, yenilenen bilgilere ulaşıyorlar. NSCAA toplantılarında Terim ve yardımcılarının “okul futbolu“ projesiyle gözler bir anda Türkiye’ye çevriliyor. Amerikalılar heyecanla projenin ayrıntılarına takılıyorlar.
Okul futbolu projesi henüz federasyonda. TFF, projeyi onaylayıp ilgili kurumlara (Milli Eğitim Bakanlığı, Üniversiteler, ilk ve orta öğretim kurumları) anlatıp kabul ettirirse, Türkiye önümüzdeki yıllarda”yabancı futbolcuya kontenjan kavgası”nı unutup Türk futbolcularına endüstriyel liglerde yepyeni bir kariyer yolu açabilir.
Peki bunlar hayal mi ? Hiç sanmıyorum. Hayal bile olsa, Amerika kadar uzak değil!

Haberin Devamı

Taktik, teknik, etik ve tetik

Haberin Devamı

Galatasaray’ın, ağır biçimde sakatlanarak sezonu kapatan Portekizli genç futbolcusu Bruma’yı yabancı kontenjanında yer açmak için Gaziantepspor’a kiralaması, futbolumuzda pek de kullanılmayan “etik” kavramını gündeme getirdi.
Fenerbahçeli ve Galatasaraylı yöneticiler düşük frekanslı etik tartışmasıyla bibirlerine laf atıp duruyorlar.
Bazı dostlar da soruyor : “ -Taktiği, tekniği biliyoruz da bu etik denilen şey nedir? Yenir mi, içilir mi? Doping falan mı ? Yoksa yasaklı bir madde mi ? “ Sorudaki ironi pek de haksız sayılmaz.
Bizler ahlaka düşkün, her hareketimizde kanun ve kitaba bağlı bir geleneğin insanlarıyız. Bunlar yerel değerler. Ülkeden ülkeye değişir. Etik, daha evrenseldir. Tüm insanlığın, hayatın her alanında daha saygılı, daha ahlaklı bir yaşam biçimi geliştirmesini öneren felsefedir. Bizde felsefe o kadar önemli olmadığından etik kaygılar da hayatımızda pek yer almaz. Kanuna, kitaba bakar, yönetmeliklere takılır, aradan sıyrılmanın çarelerini buluruz. Ceza ve yaptırımdan sıyırdık mı başardık sayılır. Etik anlayışın müeyyidesi (cezası, yaptırımı) yoktur. Etik kaygılar ancak kınamayla sınırlı tepkilere izin verir. Hal böyle olunca Bruma transferi kitabına uydurulmuş bir hâl çaresidir. Konuyu etik tartışmalara taşımak, felsefe sahibi etikçilere yakışır da “tetikçilere” yakışmaz. Sussalar çok iyi olur!

Haberin Devamı

Beşiktaş nerede oynayacak?
Beşiktaş yönetimi, tekrarlanmasına karar verilen ve Tahkim’in kapısında bekleyen Kasımpaşa maçının etkisiyle, ligin ikinci yarısındaki maçlarını Recep Tayyip Erdoğan Stadı yerine Olimpiyat Stadı’nda oynamayı gündeme aldı. Gelin görün ki Atatürk Olimpiyat Stadı, devre arasında bakıma alındı. Orası şu anda stad değil, “şantiye” durumunda. Valilik ve güvenlik makamları, böyle bir stadda güvenlikten söz edilemeyeceğini ve maç oynanamayacağını bildiriyor. Şampiyonlar Ligi’ne daha bakımlı bir saha ile hazırlanmak isteyen Galatasaray’ın Elazığspor’la oynama isteği güç de olsa kabul gördü. Beşiktaş’ın tüm lig maçlarını orada oynaması o kadar kolay değil.
Beşiktaşlı yöneticiler, tepkiyle, hevesle ayağa kalkıp transferden stadyuma kadar hemen her konuda görüş ve karar beyan ediyorlar. Sonra bakıyorsunuz, işin sonu gelmiyor, gündem değişiyor. Biraz tuhaf bir durum. Bu tuhaflığa son vermek gerekiyor.