Luis Nani, Robin van Persie... Mario Gomez, Ricardo Quaresma... Lukas Podolski, Samuel Eto’o... Oscar Cardozo, Tom de Sutter...
Süper Lig’deki yabancılar listesi böylece uzayıp gider...
3,5,6 derken sınırların genişletilip hemen hemen kalkmasıyla kulüplerimiz iştahlı alıcı pozisyonuna girip - nereden buldularsa - taze paralarla seçerek, beğenerek yıldız futbolcuları topladılar.
Yazının başında adı geçenler, yıldız futbolcuların en parlak kuşağını oluşturuyorlar.
Tek tek bakıp incelediğimizde Şampiyonlar Ligi’nde final oynayanlar, Kupa’yı kucaklayanlar, Dünya Kupası’nda top koşturan oyuncular... Ustalıkları, becerileri, kariyerleri hiç de küçümsenecek gibi değil. Ligin ilk dört haftasına baktığımızda golleri de sıraladılar, takım oyununun dişlisi olarak örnek maçlar da sıraladılar. Hakçası, aldıkları parayı da hak ettiklerini, hak edeceklerini gösterdiler.
Hepsi kaliteli
Bu tabloyu Mustafa (Denizli) Hoca ile de konuştum önceki gece... Futbolun tekniğinden çok, ekonomisi ile ilgilenen Erdal Batmaz dostum da konunun nereye gideceğini merakla bekliyordu... Mustafa Hoca, “Evet, hepsi de kaliteli adamlar” dedi: “Böyle bakınca oynanan futbola da bir kalite katabileceklerini, zenginlik kazandırabileceklerini düşünebiliriz. Ama benim asıl merak ettiğim şu: Acaba yeni statünün yürürlüğe girmesiyle gelen yabancılardan 20’li yaşlarında genç yıldız adayları da çıkar mı? Şimdilik göremiyorum. Aslında böyle genç yıldızların, yıldız adaylarının bu ligden çıkması çok daha önemli!” Erdal Batmaz, “Endüstriyel bir değer olarak genç yabancılar kulüplere daha çok kazandırabilir” diyerek tamamladı. Gerçekten çok önemli bir kriterdi bu...
Galatasaray’da 2000’li yılların başlarında İspanya’ya La Liga’ya giden Adrian İlie ile İulian Filipescu hem takım başarısına katkıda bulunmuşlar, hem de kulübe para kazandırmışlardı. Bir dizi huysuzluk sürecinden sonra Galatasaray’dan Inter’e giden Felipe Melo, Beşiktaşlı Demba Ba, Fenerbahçeli Moussa Sow para kazandıranların en taze örnekleri. Bu yıl gelenlerden para kazanılır mı? Pek sanmıyorum. Sneijder dahil, ligimizin yabancı yıldızları, kariyerlerinin son aşaması olarak Türkiye’yi seçmiş durumdalar. Yine de geçmişe oranla bu yıl oynanan futbolun kalitesini artırabilirler. Ama sportif başarının yanına finansal başarı da yazılabilir mi? Bu soruya “evet” yanıtı vermek o kadar kolay değil. Galatasaraylı Jose Rodriguez gibi 20’li yaşlarında Türkiye’ye gelip, kariyerlerinde sıçrama yapmaya aday kaç futbolcu var? Bilmiyoruz. Bekleyip göreceğiz.
Daha çok seyirci
Özetlersek... Süper Lig, bu yıl parlak transferlerle daha çok seyirci çeken, daha yoğun rekabet ve heyecan vaadeden bir maratona dönüşecek, bunda kuşku yok. Modern futbolun sürekli gelişen ve yenilenen kadrolarında endüstriyel ligler bir çok yıldızı emekliye ayırıyor. Onlardan bir bölümü de ülkemize geliyor, şimdilik memnunuz. Şikayetimiz yok. Ama yeni yıldızlar çıkar mı bu ligden? Umarız çıkar!
Point guard meselesi, Dixon ve Enes
Basketbol Milli Takımımız’ın Avrupa Şampiyonası’ndaki muhteşem İtalya galibiyetinden sonra İspanya’ya açık fark yiyerek yenilmesi, canımızı sıktı. Gruptan çıkıp Fransa’ya gittik, elendik ve geri döndük. Potadaki hayal kırıklığımızı Murat Didin’le dertleştim. Meseleyi kısa yoldan özetledi:
“Bak abi, yıllar önce Kerem Tunçeri ve Ender Aslan’ın oyun kurucu (point guard) olarak misyonlarını tamamladığına inanarak gençleri denedik. Tutku Açık, Hakan Köseoğlu ve Hakan Demirel’i denedik, olmadı. Yeniden Kerem-Ender’e döndük. Onlar da yorulmaya, yaşlanmaya başladılar... Bu defa point guardlarımız Bobby Dixon, Kartal Özmızrak ve (zoraki) Sinan Güler... Maalesef Avrupa Şampiyonası için yeterli değiller. İtalya’yı yendik, çünkü point guardları yoktu. Gentile ve Datome yetersiz kaldılar, maçı kazandık. İspanya öyle değil... Sergio Rodriguez ve Sergio Lull gerçek point guardlar. Ayrıca takımın her oyuncusu gerektiğinde PG gibi oynuyor. Sürekliliği bozulmuyor, devam ediyor. Biz yıllardan beri point guard yetiştiremiyoruz. Kulüplerimizde kolay yoldan iki yabancıyla işi geçiştiriyoruz. Korkarım ki bu gidişle yeniden Kerem ve Ender’e döneceğiz. Sorun Milli Takım’da değil, kulüplerde!”
Uzman yanıtı. Hiç itiraz etmedim, sustum!
Bir de Bobby Dixon meselesi var... Yeni kardeşimiz Ali Muhammet, kalpten oynuyor. Ama maceracı. Hücum pozisyonunu olgunlaştırmadan, oyunu kurmadan üçlük macerasına kaptırdı kendini... Potada isabetsiz kaptırdığımız toplar döndü, bize sayı oldu. Zaman zaman Dixon’a kızdım ama haksızlık etmeyelim... Hiç değilse ter döküyordu. Enes Kanter gibi uzaktan tweet atmaktan daha tutarlı, saygıyı hak eden bir eylem... Bunun da altını çizmek gerek!