Attila Gökçe

Attila Gökçe

agokce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gaziantepspor-Bursaspor maçında yardımcı hakem Muharrem Yılmaz’ın başına atılan ve yaralanmasına neden olan cisim, bitime 27 dakika kala hakem Deniz Çoban’ın maçı tatil etmesine yol açtı.
Hakemin verdiği ‘kaçınılmaz’ karar, doğru!
Şimdi o doğru karardan yola çıkarak olayı her yöne çekip çevirerek kaosa dönüştürüyoruz.
Özellikle medyada böyle bir olayı fırsat olarak bilen bazı yorumcu ve yazarlar, ne yazık ki sportif ruh ve ahlakı unutuyorlar.
Küçük, minik ayrıntılarla esastan sapıp, farklı alanlara dalıyorlar.
Kimi kulüplere yağcılık yapıyor, kimi tribündeki toplulukları (taraftarları) kırmamak, kenti küstürmemek, camiaları incitmemek adına olayın boyutunu klasik “kendini bilmez” kişilere indirgeyip “kantaşı” politikası uyguluyorÖ
Pazartesi gecesi o ayrıntıları dinlemekten kafam şişti.
Vay efendim, Deniz Çoban sahaya atılan pet şişeleri ne diye toplayıp sahanın başka bir köşesine götürmüş!
Yardımcılarını ve federasyon temsilcilerini saha ortasında toplayıp ağzını da örterek vır-vır neler konuşmuş!
Konuşacağına doktor ya da masörlerden birini çağırıp ne diye yardımcısının tedavisini yaptırmamış?
Yazık değil mi takımlara? Onların bigünah futbolcularına? Ve de para ödeyerek maç seyretmeye gelen seyirciye?
Pazartesi gecesi herkes ağzına ve aklına geleni söylüyordu. Hakeme yüklenen yüklenene... Arada ahlaklı davranmaya çalışarak farklı görüşleri dile getirmek isteyenler de, o çığırtkanların gürültüsü arasında sözlerini tamamlayamadılar.
Çok sıkıcı geceydi. Teknik direktörlerin, kulüp başkanının, hakem otoritelerinin konuşmasından sıkıldım.
Hele Bünyamin Gezer’in benzer olayda Fenerbahçe-Galatasaray maçından hemen önce yardımcısının tedavisini yaptırıp, santrada oyunu başlatması, aylar sonra “doğru örnek” olarak servise konuldu ya, sıkıntım bulantıya dönüştü.
Bir de Bosna Hersek-Portekiz maçında Rosetti’nin yardımcısını tedavi ettirdikten sonra oyunu sürdürmesi hatırlatılıyor.
Meğer ne büyük günahı varmış Deniz Çoban’ın!
Durduk yerde Futbol Müsabaka Talimatı’nın 20. maddesini uygulamak ne kadar da yanlış (!) bir hareketmiş! Öğrenmiş olduk sayelerinde.
Gaziantepspor-Bursaspor maçından aklın sesini çok az duydum. Kurnaz şarlatanlar işbaşındaydı!
Azınlıktaki arkadaşlarımın soruları ortada kaldı: O şişeler stada nasıl girdi? Tribünleri gözetleyen kamera var mıydı? O kamera görüntülerinden yola çıkılarak suçlular bulundu mu? Polis ya da güvenlik görevlileri kaç kişiyi gözaltına aldı?
Bu soruların yanıtı yok.
O halde vurun hakeme... Kantaşı politikasına devam edin arkadaşlar... Hepinize kolay gelsin!


Şampiyonun teri kurumadan
Basketbol Milli Takımımızın Dünya ikinciliği başarısından sonra medyatik ve politik bir gösteriyle ödüllendirilmesi, ister istemez tartışma yarattı. ABD Milli Takımı şampiyonluk için 25’er bin dolarla yetinmek zorunda kalırken, bizimkilerin 1’er milyon dolar alması, elbette ağızlara sakız oldu.
Mahkemeye başvuran da var, göz kamaştırıcı ödüle itiraz edip “Onların yarısını bile kazanamadım” diyen rekortmen dünya ve olimpiyat şampiyonumuz da...
Bir de şu eleştiriliyor: basketbolda boyalı alanda top kullanır gibi çabuk ödüllendirme yapan devletin, atletlere, haltercilere, tekvandoculara ve boksörlerimize biraz ağır davranıyor olması.
Kişisel görüşüm, basketbolcuların bu büyük ödülü analarının ak sütü gibi hak ettikleridir. Ancak göz kamaştırıcı ödülün küçük kısmını sosyal bir projeyle halka sunabilirler. Takım oyunu olarak yaptıkları gerçek bir devrimdir, paha biçilemez.
Şampiyon sporculara da az ödül verilmiyor. Ödülün yanı sıra ev ya da para primiyle de desteklenebilirler. Genel Müdür Yunus Akgül, zaten böyle bir hazırlıkları olduğunu söylüyor.
Peki bu ödüller neden gecikiyor ?
Akgül’e göre önce doping raporlarının temiz çıkması, sonra da federasyonun resmi yazıyla başvurması gerekiyor.
Doping raporları temiz... Yazışmalara gelince... Atletizmde mesela Nevit Yanıt, Alemitu Bekele ve Elvan Abeylegesse’nin antrenörleri farklı. Genel müdürlük ödül için sadece 1 teknik direktör kabul ediyor. Cüneyt Yüksel, Ertan Hatipoğlu ve Nikola Boliç’in ayrı ayrı ödüllendirilmesi kolay olmayacak.
Mehmet Terzi’nin yazışmaları devam ediyor.


Sağır Sultan duymuş!
FIFA İcra Kurulu üyesi ve UEFA Asbaşkanı Şenes Erzik dostum, “Sağır Sultanlar yazını okudum, yani duynuş olduk” dedi telefonda...
Geçen haftaki “FIFA, kulak ver FIBA’ya” yazımı okumuş... FIBA’nın yaptığı “wild card” uygulamasının futbolda pek mümkün olmadığını söyledi. Ben de bunun bir zorunluluk haline dönüşeceğini anlattım, dışarıda kalan dört takımın Dünya Kupası’na belli kriterlerle çağırılıp organizasyonun renkleneceğini, zenginleşeceğini söyledim.
Azerbaycan’a gidiyormuş, “Dönüşte oturup konuşalım” dedi.
Gaziantepspor-Bursaspor maçıyla ilgili kısa görüşü de şuydu: “Faili yakalayıp cezalandırmadıkça bu işler çözülmez. Şimdi yazık değil mi Gaziantepspor’a... Cezayı onlar alacak! Sporda şiddeti önleme yasasını bekliyoruz, acilen!”
Sohbet sırasında öğrendim ki, Bursa’daki ilk Şampiyonlar Ligi maçına bir jest yaparak Süper Lig kulüp başkanlarını çağıran İbrahim Yazıcı, ne Şenes Erzik’i, ne de Mahmut Özgener’i davet etmiş... Erzik kırgın değildi, “Başkan biraz telaşlıydı. Eh biraz da tecrübesizlik var, olabilir!” demekle yetindi.
Sırası gelmişken...
Valencia-Bursaspor maçına ben de davetli olarak katıldım. Orada karşı karşıya kaldığımız görgüsüzlük ve acemilik bizi çok üzdü. Olayın sorumlusu Bursaspor değil. Şikayetçi değiliz, sorumlu olanları da dostça uyardık.