Takım bir bütündür
Beşiktaş’ta üstü örtülü gizli bir sorun var...
Yabancıların her başarıda öne çıkarılıp alkışlanması, yerli futbolcuların da sürekli hatalarıyla gündeme gelmesi... Tribünde de medyada da çok örneği var bu sorunun... Yerliler, çoğunlukla savunmacılar... Yabancılar ise ayağından gol beklenen adamlar... Futbol takımının bir bütün olduğu unutulmadan, yerlisi yabancısıyla, hücumcusu ve savunmacısıyla alkış da eleştiri de daha adil olmalı!
Tayfur Hoca’nın bu sorunu büyümeden çözmesi gerekiyor.
Beşiktaş “eklektik” uyumsuz ve farklı anlayışlardan gelen oyuncularla kurulu bir takım... Bu takımı daha uyumlu, daha disiplinli, daha üretken bir felsefe ile oynatmasını da Havutçu’dan bekliyoruz.
Transferde geleceklerden daha önemlisi, gidecek olanların belirlenmesi... Örneğin, son iki haftada adeta çiçek açan ve maliyeti ile göz kamaştıran Fernandes mi kalmalı, yoksa gerçek bir profesyonel olarak ciddiyetiyle, istikrarı ile göz dolduran Ernst mi? Kişisel tercihim her zaman Ernst gibi oyunculardır...
Bu yazıyı yazmadan önce Beşiktaş’ı iyi tanıyan işi içeriden bilen dostlarla da görüştüm... Telaş halinde bir çok yerli stoperle görüşülmesini çok doğru bulmuyorlar... Hilbert’in gönderilebileceğini düşünüyorlar... Hemen hepsi Nihat’ın kredisini tükettiği ve yeni sezonda Beşiktaş’la vedalaşması görüşünde...
Almeida ve Bobo... Kim kalır, kim gider, önemli değil!... Ama genç, yetenekli ve etkili (alternatif) bir yerli santrfor bulunmalı... Bu işleri iyi bilenler, Anadolu’dan değil, Almanya’dan adres gösteriyorlar...
Tayfur Hoca’nın ajandasında bunlar da vardır, umarım...
Bekleyip göreceğiz
Havutçu’nun tek handikapı, antrenörlük kariyerinin her haliyle (şimdilik) Beşiktaş’tan ibaret olmasıdır. Fatih Terim, Göztepe, Ankaragücü ve Milli Takım’da (Piontek’in yardımcısı olarak) bir pişme sürecinden geçip önce Milli Takım’da, sonra da Galatasaray’da parladı! Aykut Kocaman, İstanbulspor, Ankaraspor, Konyaspor ve yeniden Ankaraspor deneyimlerini yaşadı... Şimdi Fenerbahçe’nin başında, Süper Lig’de son söz hakkına sahip iki hocadan biri...
Tayfur Hoca’nın ne kadar pişip ne kadar ustalaştığını, hep birlikte Beşiktaş’ta göreceğiz!
Haydi, yolun açık olsun Havutçu... Gözünü seveyim, pişerken yanma!
Alex sadece istatistik midir?
Süper Lig’imizin en büyük fenomeni olarak hem kendi kariyerinde, hem de bizim spor tarihimizde çok özel bir yer edinen Fenerbahçeli Alex de Souza’nın başarısını her geçen gün yeni sayılarla, istatistiklerle anlatıyor arkadaşlar...
7 yılda (şimdilik) 121 gol, 93 asist... Gerçekten saygı duyulacak, hayranlık yaratacak bir başarı bu.
Ama Alex sadece bir istatistik midir? Gelecek kuşaklara Alex’i anlatırken sadece dijital verileri mi koyacağız ortaya...
Alex’in başarısı anlatılırken, o istatistikleri yaratan hayatı ıskalıyoruz sanki...
Öncelikle çok iyi bir aile babası... Eşini ve çocuklarını seviyor, onların hayatını en iyi koşullarda, en mutlu biçimde yaşamaları için elinden geleni yapıyor...
Gerçek bir sporcu gibi yaşıyor... Roberto Carlos’un bol çocuklu, bol bol beraberliklerle dolu, yüksek tempolu, renkli ve gürültülü hayatına karşılık onun daha sakin bir yaşam biçimi var...
Tekme yediği rakiplerine karşı hemen hemen hiç tepkisi yok. Hakemlerle de bir sorun yaşadığını görmedik... Hiçbir teknik adamla sorun yaşamadı. Yönetimin ya da kamuoyunun desteğine rağmen ne hocalarıyla, ne de takım arkadaşlarıyla bir sıkıntısı oldu...
Antrenmanlarda takımın en çalışkanı o. Aynı zamanda neşe kaynağı...
Özetle Alex sadece istatistik değil... Alex iyi bir sporcu...
... Ve çok iyi bir adam!