Soru sorulduğunda karşılığı “evet ” ya da “hayır ” olabilmelidir. Bir öneri aldığınızda da “hayır” yanıtını verebilmelisiniz. İlle de kabul etmek zorunluluğu varsa, özgürlüğünüz sorunlu demektir.
Sorunlu özgürlük, özgürlük olmaz!
Belki biraz kafa karıştıran bir giriş ama futbolumuzda yaşanan öyle gerçekler var ki, sırf “hayır” diyemedikleri için insanların da kulüplerin de başı derde giriyor.
Rıdvan Dilmen, Hagi, Hakan Kutlu, Rıza Çalımbay, Ertuğrul Sağlam... Bülent Korkmaz...
Bunlar “hayır” diyemeyen duygusal kahramanlar olarak geçti futbol tarihimize...
Derin aidiyet hisleriyle bağlı oldukları kulüplerinden gelen önerileri hep bir “emir” telakki ederek, onur doruklarına çıkarak asla geri çevirmeden, geri çevirmeyi düşünmeden koşa koşa görev aldılar...
Giydikleri formalara karşı kendilerini borçlu hissettiler. O borcu ödemenin zamanı geldiğine inandılar..
Tıpış tıpış, kuzu kuzu, pazarlık yapmadan gaddar giyotinlerin inip kalktığı teknik direktör mezbahalarına kelle uzattılar...
Kimi futbolculuk kariyerinin yarattığı özgüven ya da krediyle hiç de deneyim sahibi olmadıkları teknik direktörlük aşamasına bir sıçrama olarak algıladı bu öneriyi; kimi de kısa teknik adamlık geçmişinin yeterliliğine inanıp “artık oldum” demek yanılgısına düştü.
Luis Fernandez Trabzon’a gelir mi?
Bir jürinin tanışma kahvaltısı nedeniyle dün sabah Feriye’de buluştuğum sevgili dostum, adını pek duymadığım birini sordu bana... Arkadaşlar, futbol menajerliği yaptığını Türkiye’de bazı kulüplere yabancı oyuncu getirdiğini söylediler.
Dostum, “Luis Fernandez beni arayıp o menajere güvenip güvenemeyeceğini sordu” dedi.
Teklif, Trabzonspor adına yapılmış... Luis Fernandez de ciddiyet derecesini ölçmeye karar vermiş.
Luis Fernandez kim ?
Onu kulübenin önünde kendi kendine teatral tek kişilik gösteri yaparken hatırlıyorum Galatasaray Paris St.Germain maçlarından... Hem komik, hem de çok ciddi bir teknik direktördür benim için.
Futbol dünyasında Ronaldinho’yu Avrupa’ya getiren adam olarak bilinir. Avrupa Kupa Galipleri Kupası’nın son sahiplerinden biridir. Fransa’da Cannes ve PSG maceralarının yanı sıra bizim Tayfun Korkut’la papaz olduğu bir Espanyol deneyimi de vardır.
İspanyol/Fransız ortak kimliğini taşır. Fransız Milli Takımı’nın Gires, Tigana ve Platini il birlikte “Sihirli Kare” diye bilinen unutulmaz orta alan çetesinin bir üyesiydi.
Luis Fernandez Trabzonspor’a gelir mi, gelmez mi bilemem. Bildiğim, bizim Karadenizliler ne kadar inatçıysa, Fernandez de o kadar dediğim dedik bir adamdır... Belki anlaşır uyuşurlar... Belki de üç gün geçmeden çatışırlar.
Her neyse...
Trabzonspor, yerel aidiyetlerden kopmadan küresel endüstriyel futbola dönememenin sancılarını çekiyor yıllardır.
Onların son kurbanı da Ersun (Yanal) hoca oldu...
...Ve aklıma bir soru düştü :
Kağıt üzerindeki şansı öyle veya böyle gerçekleşir de Trabzonspor şampiyon olursa...
Ersun Yanal’dan özür dileyecek misiniz ? Ona teşekkür edecek misiniz ?
Trabzonlu dostlar... Ne dersiniz ?
Ortam dinlemesi
Beşiktaş Fenerbahçe maçında saha içinden :
-Bana bak hiç oynamıyorsun. Maçı mı satıyorsun lan ? Seni çok fena yaparım sonra... Oynayacaksan adam gibi oyna! Tamam mı!
Uyumsuz üçüzler
Soru : Aziz Yıldırım, Luis Aragones ve Alex de Souza’nın ortak özellikleri nedir ?
Yanıt : İçlerinden ikisi uyuşur, üçüncüsü gelir maya bozuşur.
Futbol borsası
Soru: İki kez liderlik şansını yakalayıp 1 puan bile öne geçemeyen Beşiktaş’ta yine de artan değerler var mıdır ?
Yanıt : Evet, Nobre ile Delgado’nun yeni sözleşmelerde ikiye katlanacak yıllık ücretleri.
Asla şike değildir
Manisaspor ile Diyarbakırspor, birbirlerine istemeden birer gol atıp o beraberlikle Bank Asya 1.Lig’den elele Turkcell Super Lig’e döndüler. İki takımı da can-ı gönülden kutlarım.
Akıl, gönül ve ortam öyle icabettirdiği için kabul gören sonuç beraberlikti.
Yine de bu maç asla şike değildir.
Aksini iddia edenlere Galatasaray-Sturm Graz maçını hatırlamalarını öneririm.